Sorun Meksika sınırına örmek istediği duvar. Be gerekli olan beş milyar dolar ödenek. İnfantil duygular işe hareket eden Trump, galiba bu kez baltayı taşa vurdu.
Çünkü demokrat parti ve dahi Trump’ın tüm karşıtları ayaklandı. Durup dururken OHAL ilan etmek Anayasal bir suç ABD’de. Görevi, görev gücünü kötüye kullanmaktan Trump a mahkeme açılabilir.
Hatta ABD o kadar karışık ki, Ordu ihtilal yapabilir. Son seçenek ise de bir eski ABD geleneği: Suikast.
Öyle, ya da böyle, Trump’ın şu saatten sonra, Beyaz Saray’da ki günlerinin sayılı olduğunu düşünüyorum.
Dünya için ABD’deki kararsızlık kilidi en azından ürkütücü.
Trump, Beyaz Saray, Neoconlar, Evanjelistler, Pentagon, CIA ve dahi FBI. Hepsi kendi çorbalarını kaynatıyor ve birbirilerine düşman.
ABD ile şu ara herhangi bir anlaşma yapmak, en hafif tabiriyle imkansız. Trump ile anlaşırsınız, Pentagon tam tersine bir iş yapar. Tıpkı bir Hydra türedi. Çok başlı yılan.
Böyle bir ülke ile konuşmak, ona göre siyaset yapmak, çılgınlık olur, çünkü hiçbir güvenceniz olmaz.
Daha geçen senenin sonunda tüm Alman otomotiv sanayii kaptanlarını Washington a çağırıp, “ya yatırım yapın ya da araçlarınıza ceza gümrüğü uygularım” dedi Trump. Almanlar, kabul etti ve yatırımlara başladılar.
Peki bugün, sadece üç ay sonra aynı Trump ne yaptı: Alman araçlarını ABD’nin ulusal güvenliğine tehdit olduğunu deklere etti.
Şimdi gelin de böyle bir şizofreni hastası ile anlaşma yapın. İmkan dışı bir şey bu.
Dünya barışı için de bir tehdit haline geldi. Ortalığı karıştırmak çünkü Trump’ın tek mahareti.
Ondan dolayı da tüm dünya bu aralar ABD’de olup biteni, büyük titizlik ile izlemekte.
Bizim için pek değişecek bir şey olmaz. Çünkü seçeceğimiz ya Veba ya da Kolera. Gelecek olan gidecek olanı aratmasın, başka ihsan istemez.
Tüm dünya diken üstünde, çünkü bir değişiklik olacak. Çünkü bu değişiklik her yüz yılda bir oluyor, olmak zorunda da.
Türkiye bu esnada akılcıl diplomasi ve siyaset ile çok şey elde edebilir diye, defalarca yazdık. Özellikle de gazetemizin baş yazarı Sayın Cengiz Aygün’ün bu hususta dilinde tüy bitti.
Ancak ne yapıp ediyorlar ve Türkiye Cumhuriyeti’nin karar mercilerini özellikle de Sayın Erdoğan’ı, birileri iç siyasete mahkum ediyor.
Son olarak malumunuz, sebze reyonları ile uğraşmak zorunda kaldı.
Halbuki burnumuzun dibinde, eski Suriye’de Batı koalisyonu kendi bildiğini okumaya devam etmekte.
Evet yanlış okumadınız, Eski Suriye diye bir tabir kullandım, çünkü Suriye’den artık eser yok.
ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, çoktan PYD’nin ilan ettiği, affedersiniz “Kürdistan”’ı, kafalarında tanıdılar bile. Her ne kadar resmiyete dökmemiş olsalar da mainstream medyasının terminolojisine bu sözcük çoktan girdi bile.
Avrupa’nın karın ağrısı belli: “Seneler önce gitmeleri için ellerinden gelen binlerce DEAŞ’lı terörist dönerse biz ne yaparız” korkusu.
YPG/PYD şu an yakaladıkları binlerce DEAŞ’lı teröristi hapis tutmakta, ancak hiçbir muhakeme yetkileri olmadığı için de, elbette yargılamaya tabi tutamayacaklar.
Ondan dolayı da Avrupa ülkeleri bunlara “ağamsınız, paşamsınız” muamelesi yaparak, üstelik de iyi paralar ödüyorlar.
Ancak PYD/YPG, bunları ilelebet tutamayacaklarını ya resmî devlet olmaları gerektiğini, ya da bunları salmak zorunda olduklarını söylüyorlar. Şantajın geliştirilmiş versiyonu yani.
Alman istihbaratı BND, hiç olmamış şekilde bölgeye ajan gönderdi ve kendilerine ait teröristleri tek tek fişlemekte.
Biz ise, dengeler de dengeler diye yüzbin askerlik dev orduyu sınırlarda bekletiyoruz.
Aman ‘ABD ne der, Rusya ne der, İran ne der’ derdimiz olmuş.
Eğer Türkiye askeri gücünü tüm kararlılığı ve çok daha enerjik olarak göstermez ise, kimse kusura bakmasın ama çok geç olmuş olacak.
İkinci bir Sykes – Picot faciası ile karşı, karşı kalmaya çeyrek var. Ancak bu kez de böyle bir faciaya sebep olan her kim olursa olsun, bu millet de tarih de asla affetmez.
Edendim ne imiş, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı imiş?
Allah aşkına, Türkiye’nin haricinde buna saygı gösteren var mı? Ki buna Esed de dahil? Yok.
Suriye tedavülden kalkmış artık. Kaldıran da bizzat Esed’in ta kendisi.
Bizim yapmamız gereken ise, derhal Fırat’ın Batısı ile beraber, Deyrizor gibi Petrol yataklarının olduğu bölgelere hareket edip kontrolümüz altına almaktır.
Bu etik mi?
Elin ABD’si binlerce km öteden gelip de buna yelteniyor iken nasıl etik ise, Venezuela’da darbe şakşakçılığı yapması ne kadar etik ise, bu da o kadar etik.
Elbette Musul’u, Kerkük’ü de unutmamamız gerekir, zira oraların garantörlüğü de bizde.
Bununla sorunu olan, ordusuna güveniyorsa buyursun.
Tarih boyunca Türkler hep asil davranmıştır.
Bundan sonra da muhakkak böyle davranacaklardır. Ancak tüm söz konusu olan yerlerin de daha 100 yıl önce, zaten bizim topraklarımız olduğunu da unutmazsak çok iyi olacak.
Sayın Başkan, evet, mitingden mitinge koşuyor, teşkilatçı olmanın gereğini yapıyor ve hakkını da veriyor.
Ancak bu uğraşlardan dolayı, burnumun dibinde bir olup bittiye asla gelmemeliyiz.
Ve işin ilginç yanı da aslında bu.
Avrupa medyasında çoktan Suriye’nin geleceği konuşuluyor iken, siyasileri bunu planlıyor iken, bir de lütfen ülkemize bakar mısınız?
Muhalif medya patates de soğan da manav da hükümet taraflısı medya bu salvolara karşılık vermekte ve muhalefet partilerinin rezillikleri ile meşgul.
Muhalefet partileri kendileri uğraşmaktan başka iş yapamaz haline geldiler.
CHP seçimleri görür de sonrası için önü zifiri karanlık.
İyi Parti, belki bu seçimlere girecektir, ancak son seçimlerde, kuruluşundan dolayı olan medyatiklikten yakaladığı bir rüzgar ile aldığı oy oranını, asla tutturamayacaktır. Büyük bir hüsrana yelken açmış gidiyor iken, onlar da bırakın siyaset yapmayı, zararım neresinden dönülse kardır diye uğraşmaktalar.
HDP’nin siyaseti zaten malum.
Bu siyasi teröristlerin hakkında gerçekten devletin tutumunu zihnim almıyor.
İl ve ilçe parti teşkilatlarının dağa terörist götürdüğü bir siyasi oluşum nasıl olur da PARTİ statüsünde kalabilir?
Belli ki Anayasa ya muhalefet eden bu oluşum, kim ne derse desin kapatılmalı.
Açıkça Terörizme destek olan ne kadar vekili, yöneticisi var sa da tutuklanıp yargılanmalı.
Bu gibi bir partinin Avrupa’da olabileceğine inanıyor musunuz?
Eğer öyle bir inancınız varsa, İspanya’ya ve Katelonya’ya bir göz atın derim.
Nefes aldırmazlar efendim, nefes.
Ve yine gelelim Meral hanıma ve partisine.
15 Temmuz evveli, kanal, kanal dolaşarak, “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” diyerek, “Temmuz’dan sonra ben Başbakan olacağım” diyerek gezen bir kadına, üstelik etrafına sayısız FETÖ’cüyü alarak, göz göre, göre parti kurmasına neden izin verilir?
Darbe ye “gel, gel” diyen, alkış tutan, sonra da darbeci sözümona askerleri müdafaa eden birisi, acaba ne kadar demokrat olabilir? Anayasaya ne kadar bağlı olabilir?
Tarih bu kez tekerrürden ibaret olmasın.
Ortadoğu’da kapımızın önünde biz söz sahibi olalım ve bizim olanları geriye alalım.
Bunu, vakti ile o topraklar için kan döken şanlı ecdadımıza borçluyuz.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam