Demek ki ben suçlu imişim!

O gece ve ertesi sabaha kadar, bulunduğum yeri savunmak üzere hiç terk etmedim.
Tepemizdeki F16lara, helikopterlere aldırış etmeden hemde.
Demek ki suçluyum.

Gerçek vatansever ile 1,5 ay, gece, gündüz demeden, o meydandan o meydana koşturdum.
Demek ki suçluyum!

O gece şehid olanları bayrağa sarıp, yaslarını tuttum. Halen de ailelerinin yanındayım.
Demek ki suçluyum.

Elimden geldiğince FETÖ ile mücadele ettim, ediyorum.
Demek ki suçluyum.

İçimde FETÖ’ya karşı, asla durmayan, her daim diri olan bir kin, bir öfke var. Be hayatıma hulul eden herkese de bunu aşılıyorum.
Demek ki suçluyum.

Çünkü bu ülkede, FETÖcü olan, Vatan haini olan kim var kim yoksa, birer ikişer tahliye ediliyor.

Ceza almış olsa bile, elini, kolunu sallayarak dışara çıkıyor ve de üstelik kahraman ilan ediliyor.

Demek ki vatanı canından çok seven ben suçluyum!

İstişare kuruluna seçilen biri, KHK ile görevden el çektirilen FETÖcü’lere üzülüp ağlıyor ise bunu da açıkça yazmakta bir beis görmüyor ise hatta halen oralarda oturuyor ise ben suçluyum demek oluyor!

Hukuk, mukuk bu devlette nasıl işler bilmem.
Ancak adalet denilen bir şeyin olmadığı apaçık ortada.

Eğer olsaydı, 254 ehide, nerdeyse 3000 Gazi’ye mal olan 15 Temmuz hain darbe girişimini, çok önceden bildikleri aşikar olanlar, kanal, kanal gezip bunu ima yolu ile dile getirenler, 8,9,10 yıl ceza almalarına rağmen tahliye edilmezlerdi.

Hatta, bu darbeyi daha önce bilip, kanal kanal gezerek, ergen kızlar gibi: “Ben Başbakan olacam” ve “Yurtta sulh, cihanda sulh” diye slogan atan birine, parti kurdurulmazdı!

Hukuk olsa idi, adalet olsaydı, Adil Öksüz denen kişi, yakalandığı halde tekrar salınıp, firar etmesine izin verilmezdi.

Adalet olsaydı, OHAL, iki sene sonra kalkmaz, Fransa’da olduğu gibi yasal hale getirilir, o gecenin failleri kim var, kim yoksa, her biri bulunup müebbet yiyene kadar sürerdi!

Geçtim adaleti, FETÖ ile mücadele olsaydı, çoktan, sadece bu işle uğraşan bir birim kurulur, olağanüstü yetkilerle donatılır, kimseye EyvAllah demeden, herkesçe malum olan örgüt mensuplarını birer birer bulur ve yargılanırlardı.

FETÖ ile mücadele olsaydı, şimdi yeniden yapılanmaya cesaret edemezlerdi.

Bir zamanlar bu örgüt işe ciddi mücadele edenler, bürokrasiden uzaklaştırılmazlar, teslim ettikleri yüzbinlerce isim içinde olan ve en azılı FETÖcü’leri kapsayan listeler sümenaltı edilmez, içinde yer alanlar, büyük paralar ödeyerek, o listelerin içinden çıkartılmazlardı.

Velhasıl, bunlar olup bittiğine göre, demek ki, 15 Temmuz akşamı, vatanını savunan herkes suçlu!

Demek ki, bunlara karşı koyan herkes suçlu.
Demek ki bunlara en ağır hakaretleri edenler suç işliyorlar.

Yani ben de suç makinasıyım o zaman.

Çünkü elimde olan her imkan ile bunlara karşı mücadele veriyorum.

Elimden bir şey gelmediği zaman, hiç olmazsa sesimi yükseltiyor, bunlara karşı sessiz kalan, dilsiz şeytandır diyorum.

Evet, her platformda en ağır hakaretleri ediyor, sürekli beddua ediyorum.

Bunlar salıverince kahroluyorum. Öfke nöbetleri geçiriyorum.

En şiddetli biçimde bunların hepsinden nefret ediyorum.

Ve biliyorum ki, daha birçok ünlü FETÖcü serbest kalacak.

Çünkü yine biliyorum ki, bu ülkede hukuk bağımsız falan değil.

Ulusalcı kisvesi altında Sabetayistlerin elinde ve bunlar, bu ülkeye kim zarar verir ise salarlar, kim bu ülkeyi seviyor ise en ağır cezaları verir, hücrenin anahtarını da kaybederler.


Zira bana biri şunu izah etsin:
Kriminal bir suç ile 8 yıllık ceza alan biri, en azından 4 yıl kapalı cezaevinde yatmaz mı?
İki yıl açıkta, sonra da eğer uygunsa, şartlı salıverilmez mi?

Hal ve durum ve dahi yasalar böyle ise;
8 yıllık ceza alan bir vatan haini nasıl tahliye edilir?

Çünkü bu ülkede, bu ülkeye düşman oldun mu yeter!
İlle de çıkarsın birader.

Ama eğer sağcı isen, milliyetçi isen, vatanını, bayrağını seviyor isen, işin zor.
İçeri tıkarlar ve seni unuturlar.
Hiçbir suçun olmasa da içerde çürür, çıkar çıkmaz da kanserden ölürsün.

Bakınız Salih Mirzabeyoğlu!

Ve eğer ki devlet, hükümet, bu hukuksuzluğa, adaletsizliğe, çok acilen bir dur deyip, düzen vermezse, hiç kusura bakmasınlar ama, kendilerine inanacak kimseyi de bulamazlar.

Çünkü 15 Temmuz’da bu devlete canı pahasına sahip çıkan halk, şu an olup bitenleri görüyor ve en azından benim kadar tepki gösteriyor ve sorguluyor!

Sayın Erdoğana diyeceğim, bu insanları kaybetmeyin!


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber