Milli futbolcumuz, gururumuz Merih Demiral, malum Avusturya galibiyeti münasebeti ile, attığı iki golün de verdiği haklı vakurlulukla sevincini çift eli ile Bozkurt işareti yaparak paylaşmıştı.
Aman Allah’ım, yer yerinden oynadı, oynuyor.
Ben spor yazarı da, uzmanı da değilim, ancak mesele milli bir zafer/gurur/sevinç olunca elbette ki ben de milyonlarca vatandaşımız gibi, ekrana yapıştım, oyunu nefes, nefese izledim, Kaleci Mert ile ayrı gurur duydum, diğer takım üyeleri ile ayrı gurur duydum.
Eski bir gurbetçi olarak, Stadyumu adeta Türkiye ye çeviren onbinlerce vatandaşım ile ayrı gurur duydum.
“Bir başkadır benim memleketim” de, evet bende duygulandım!
Nasıl gururlanmayayım ki, ben de Türküm!
Ama bizimle o gururu paylaşmayanları da gördüm!
Ne kadar kendine sol, seküler diye adlandıran ünlü, medya varsa, hepsi lal oldu!
Bir tık yok.
Taki ertesi güne kadar.
Hani yer yerinden oynuyor dedim ya, işte o zaman hepsi çıkarttılar kafalarını ve aldıkları direktifler üzere, başladılar veryansın etmeye.
Neymiş A Milli takım sporcuları yobazmış!
Neymiş, Bozkurt işareti siyasi simge imiş, %5 oy alan Milliyetçi Hareket Partisi nin simgesi imiş!
Faşizm sembolü imiş, daha neler, neler.
Birincisi Türk milliyetçiliği, bir siyasi partinin tekelinde kalacak, indirgenecek bir kavram değildir.
Türkiye, Türkiye’den büyüktür.
Üç yüz milyon Türkün ortak kavramdır Milliyetçilik.
Bozkurt işaretine gelince.
Serçe parmağı Türkü, Şehadet parmağı İslam’ı, ortasındaki parmaklar cihanı, birleşmesi ise, Türklerin dünyaya vurduğu damgayı temsil eder.
Bu işaret, Ankara’da da aynıdır, Bakü’de de, Taşkent’te de, Astana’da da, Ulan Bator’da da, Urumçi’de de aynıdır.
Tanrı dağından Balkanlara, İstanbul’dan Yakutistana kadar aynıdır.
Kurt, Ergenekon destanından bu yana, Türklerin sembolüdür.
Çünkü vahşi tabiatın vakur kralı kurutur.
Esarete asla gelmeyen, bu uğurda gerekirse açlıktan ölmeyi tercih edendir.
İnsan ile dost olur, ama emir almaz, tabiatında emir almak yoktur.
Kurt töre sahibidir.
Ava çıkmadan ulur, haber verir.
Sadece yiyeceğini öldürür.
Tüm bunlar, 300 milyon Türk içinde birebir geçerlidir.
Onun içinde Rus’un simgesi Ayı ise, Almanın Kartal, Fransız’ın horoz, İngiliz’in Arslan, Türkün ve Türklüğün de sembolü kurutur.
Türk olmak ayıp da değildir, Türk olmaktan mutlu olmakta, gurur duymakta ayıp değildir.
O kendilerini çok ilerici kisvesine bürünenler, isterlerse Nazım Hikmet’in Kocatepe şiirine bir göz atsınlar...
“Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi durdu.
Bıraksalar ince, uzun bacaklarının üzerinde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı.”
Nazım Hikmet
Kurtuluş Savaşı Destanı'ndan
Bunun gibi ve benzeri yüzlerce misal verebilirim.
Alman makamlarının, bu son derece çifte standartlı reaksiyonu ise, Avusturya ile kardeş olmaları, Avusturya da Bozkurt işaretinin yasaklanmış olması ve tabi ki de Türkiye çekememezliği yatmaktadır.
Alman içişleri bakanı Faeser, daha birkaç hafta önceki AB seçimleri sonuçlarını sanırım unutmuş.
Sokaklarında başıboş gezen dazlak Neonazileri unutmuş, ki bize taş atmaya cüret ediyor.
Ve madem siyasi ve dini simgeler olmayacak ise futbol da, Dünya şampiyonasında LGTBİQ bandı için neden bu kadar yaygara koparttı hem kendisi, hem hükümeti?
Yani Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalıştı acaba?
Neden Hristiyan sporcuların haç çıkartması serbest o zaman?
Çifte standart sadece Türklere ve Müslümanlara o zaman!
İçimizdeki diğerlerine ise diyecek çok lafım kalmadı zaten.
İnşallah bizim çocuklar, o kupayı kapıp gelince, o diğerlerini bir daha izleyeceğim, söyleyeceklerimi de o zaman söylerim...
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam