BM ne iş yapar? Trump’ın azledilmesi!

Hele de BM güvenlik konseyinin beş daimi üyesi açısından, işler hep aynı.

Bu güvenlik konseyi işte bu beş daimi üye, yani ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa?!
Ve on değişen üyeden oluşuyor.

Herhangi bir karar için en az dokuz üyenin oluru gerekiyor.
Tabii bu sadece teoride böyle.

Çünkü beş daimi üyenin sadece biri veto ederse, karar, marar asla çıkmaz, çıkamaz.

Ve tam da bu konstelasyon BM’nin kurulduğu günden bu yana, bu organizasyonu, aslında bir tiyatro sahnesine çevirdi.

Kuruluş amacı, savaşları ve krizleri engellemek, milletlerarası yakınlık ve ticareti tahsis etmekti.

Ancak bu sadece yazılı olduğu pergamentin üstünde kaldı.

İkinci dünya savaşını sadece seyretti.
Kore harbinde hatta savaş tarafı oldu.

Kıbrıs’da Rum kesiminin katliamlarına engel olamadı, ancak sonrasında Türkiye’ye yaptırım kararları verdi.

Bu Kıbrıs meselesinde ise yıllardır, dini, dili, ırkı, kültürü yabancı olan iki milleti birleştirmeye çabalaması ise ayriyeten manidardır.

İran – Irak harbini izledi!

Eski Yugoslavya savaşlarında sessiz kaldı, iş işten geçtikten sonra, kozmetik birkaç hamlelerde bulundu.

Aynı husus Kosova için de geçerli.

İngiltere’nin, Arjantin’e bağlı olan Falkland Adaları savaşını sadece izledi.
Karabağ krizini izledi.
Irak’ın istilasına gıkı çıkmadı.
Arap baharını, kış uykusunda geçirdi.
On yıllardır Filistinin ve Filistinlilerin yok edilişine ancak seyirci.

Yemen, Myanmar….

Bu liste, uzadıkça uzar.
Sonuç?

BM işlevsiz bir topluluktan bir adım öteye gitmiyor, gidemedi, gidemez de.

Soğuk savaş yıllarında, bir ABD, bir Rusya, karşılıklı veto ederek, zaten buranın bir sirk arenasından farksız olduğunu kanıtlamıştı.

Tıpkı şimdi, yine ABD ve Çin’in ispat ettiği gibi.

Peki, bu dünyada olan tüm diğer devletler, niçin, bile isteye bu beş ülkenin esareti altındalar ki?

Kimin ne menfaati var?

Türkiye içinde bulunan nerdeyse dört milyon mülteci var.
Peki UNHCR nerde?
Yani BM’nin mülteci komisyonu?

Rapor yazmaktan başka, ne işleri var bunların?

Hangi işin ucundan tutmuşlar? Buna kim şahit olmuş?

Sadece Dünya Kültür Mirasını yönetmek ise iş, o vakit bırakın siyaseti ve sadece o işe yönelin.

Şu an tüm dünyada, çeşitli bölgelerinde ağır insanlık dramları yaşanıyor.

Libya’da resmen köle pazarları oluştu.

Hani nerde bu BM?

Bu bir insanlık dramından da öte bir insanlık ayıbıdır.
Ama atılan herhangi bir adım var mı?

Yok!

Boş konuşmalardan başka, hiçbir şey olmuyor.

İklim koruması ele alınacaktı.

Ortaya ne çıktı?

Hiçbir bağlayıcılığı olmayan bir sürü deklarasyon çıktı.

Halk tabiriyle, hava gazı! Eh ondan da muzdaribiz zaten!

Sayın Erdoğan’ın bu son toplantıda yaptığı konuşma, bir manifesto idi aslında.
Ezilen, mezalime maruz kalan her bir insanın sesi oldu.

Tabii, bizim muhalefet bunu da görmezden gelecek ve dahi küçümsemeye yelteneceklerdir.
Halbuki bu konuşma tarih yazmıştır.


Tarih yazma derken.

Aynı gün, ABD de demokrat partinin, Trump’ı azletmek için, ilk resmî adımı atması da tarih yazmaktır.

Hoş zaten pek fazla bir geçmişi olmasa da ABD’de bu bir ilktir.

Tabii sonuç ne olacak, hep beraber göreceğiz.

Fakat açık olan şey şu ki;
Dünya şu an çok kırılgan bir evreden geçmekte.

Ortalık toz, duman ve karman çorman.

Hiç olmayacak işler oluyor, asla mümkün olmayacak gibi gözüken ittifaklar, bir an da oluşuyor, başka bir anda dağılıyor.

Her yüz yılda bir bu evre olur.

Ve her kim ki, bu esnada, akılcı davranır, soğukkanlı kalır ve olup bitenleri iyi okur ise, bu evreden kazançlı çıkar.

Tarihte hep böyle olmuştu.

Tabii bunun içinde, yurtiçinde yeni Lawrenceler olmayacak, yeni İttihat ve Terakkiler, JönTürkler olmayacak.

Tüm ülke, yediden yetmişe milli ve yerli olacak.

Bu böyle olacak ki, devlet te, işte tam bu kırılgan evreye tam manası ile konsantre olup, gereken hamleleri, gereken vakitte atabilecek.

Attı, attı, atamadı, bir yüz yıl daha Türkiye ve Türklük namına heba olacak.


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam. 
OGÜNhaber