İsmini sıkça duymaya başladığımız birileri var: Evanjelistler. Bunlar Hristiyanlığın bir sapkın tarikatı, Protestanlar ile karıştırılmaması gereken!
Evanjelistlerin temel inançları, Yahudiler gibi, Mesihi beklemektir!
Onlara göre Mesih son dini indirecektir, ardından ise Armagedon, Apokalipse yani kıyamet günü gelecektir. Sadece Mesihi görüp ona tabii olmuş olanlar Cennete gidecek, olmayanlar ise Cehenneme gidecektir!
İşte bu Mesihe bir an evvel kavuşabilmek için ise, başta Siyonist Yahudiler olmak üzere Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmek istiyorlar. Onlara göre Tevrat ve Kabala da yazanlar, İncil de yazanlar bir bir gerçek olmalı. Olduktan sonra ise malum Mesih gelecek, kıyamet kopacak!
Peki onlara göre Mesih ne zaman gelecek?
Fırat ve Nil’in arası vahşete boğulduğu an, akan kanın bu nehirleri kırmızıya boyadığı an gelecek!
İşte bugün Ortadoğu’nun asla barışa erememesinin sebebi bunlardır!
ABD’nin başına Trump’ın geçmesi büyük bir talihsizlikti. Zira Trump’ın ipleri tam da bu Yahudi/Evanjelistlerin elinde. Kaldı ki Trump megaloman hastası ve şizofren birisi. Asla bir ülke yönetecek kabiliyet de değil. Ama ne yaparsın işte, Demokrasinin cilvesi!
Tabii Trump’ın kendiliğinden, bırakın Başkan olmayı, aday adaylık sürecini bile atlatmaya ne kabiliyeti var, ne de imkanı. Deve yükü ile para hariç. Ancak onu proteje eden birileri vardı!
New York Yahudi cemaati!
Trump seneler önce bu cemaatin kanaat önderlerinden birinin oğlunu damat olarak almamıştı. Onlar Trump’ı başkan yaptırdılar ve Trump da şimdi dünya siyonizmine diyetini ödüyor!
Talihsizlik ise şu: Bu adamın siyasetten, diplomasiden dünya da olup bitenlerden herhangi bir haberi yok!
Ondan dolayı da işbaşına geldiğinden beri, kırdığı potlar bini geçti, kabinesine kim girdi, kim çıktı, belli bile değil. İşin en tehlikeli boyutu ise, bir atom gücü olan ABD’nin, an itibariyle yönetilmezlik durumuna gelmiş olmasıdır!
Beyaz Saray bir yandan, Pentagon bir yandan, CIA bir yandan, FBI bir yandan, aklınıza gelebilecek ne kadar üst akıl kuruluşu varsa diğer yandan, ülkeyi yönetmeye, sahip olmaya çalışıyorlar!
Bizim için ise seçenek, ya kanser, ya veba, ya kolera!
Armagedon, yani “Tanrı’yı kıyamete zorlamak” ise, ABD’nin Pentagon/Neocon’cu kanadı tarafından da tasvip edilen bir şey. Trump’ı yönetenler ile asgari müşterek noktaları bu!
Suriye de Türkiye oyunu bozdu. Halen bunu hazmedemediler!
Her ne kadar ABD uluslararası platformlarda nerdeyse yalnız kalmış olsa bile, AB ülkeleri de bu konuda ABD ile kol kola girebiliyor. Misalen, Alman toplumunda ve Mainstream Medyasında Trump, daha seçilmeden manyak yaftasını yedi. Bu durum bugün de aynı. Ancak gel gör ki, konu Türkiye karşıtlığı oldu mu, manyak dedikleri adam ile yine aynı safta buluşabiliyorlar!
Bugün Kudüs de olanlar, Armagedon’un bir parçası!
Daha evvel monte ettikleri kuklaları Sissi, sonradan karar kıldıkları BAE ve Suud Prensleri, tam da bu kargaşalara, yangınlara benzin taşıyacak kuklalar!
Peki tüm bu olup bitenlerde Türkiye nerede?
Türkiye tam da ortasında. Ancak istedikleri Türkiye değil. Onların istedikleri Türkiye, Batı ya köle, ABD ve AB’nin istekleri doğrultusunda hareket eden, kukla rejimler ile yönetebildikleri Türkiye!
Ancak bu Türkiye, yeni Türkiye değil. Yeni Türkiye, dikleşmeden dik duran, kendi oynunu oynayan, kendi çıkarlarını gözeten Türkiye!
Bu ise onlar için büyük risk!
Zaten bundan dolayı, Yeni Türkiye’yi yıkmak için ellerinden geleni yaptılar, yapıyorlar, yapacaklar!
Önümüzdeki seçimler, daha önce de yazdığım gibi, büyük önem taşımakta! Erken seçim kararının da ne kadar doğru bir karar olduğunu, sanırım bugün daha iyi anlayabiliyoruz.
Bu seçimlerde sadece Türkiyemiz yeni bir sisteme kavuşup, geleceğe daha güçlü bir şekilde hazır olmak ile kalmayacak. Coğrafyamızda bir sürü ülkenin, milyonlarca mazlumum da kaderini belirleyecek. Dış politikada akıllıca adımlar ile daima win/win, yani kazan/kazan prensibini gözeterek, tüm oyunları defalarca bozabilecek tek ülke Türkiye’dir!
Bu Türkiye’yi, batı aşığı, uşağı, IMF meraklılarına bırakamayız. Evlatlarımıza bunun hesabını veremeyiz!
Türkiye ye bel bağlamış, ümit bağlamış onlarca ülkenin, milyonlarca mazlumun vebalini taşıyamayız. Şükürler olsun ki, mevcut hükümetin ve Sayın Cumhurbaşkanının karşısına çıkanlar, halk tarafından asla bekledikleri rağbeti göremeyecek kalitesizlikteler!
Birisi dahi, geleceğe dair, ne ekonomik bir proje, ne siyasi bir yol haritası, ne de dış politikada, Türkiye’nin menfaatlerini koruyan bir plan ortaya koyamadılar!
Yaptıkları slogan siyaseti, “yıkarım, satarım, durdururum” lardan ibaret. Birisi bile, yaparım, ederim demiyor, diyemiyor!
Halktan toplayacağını belirttiği paralar ile halkın borçlarını satın almaktan ileri bir şey sunamaz oldular!
Muharrem İnce’nin durumu hepten içler acısı: Daha şimdiden ikinci adam olmayı kabul eden İnce, yönetime dair, herhangi bir iddiasının olmadığını ortaya koydu!
CHP’nin genel filozofisi de bu sanırım. Asla sorumluluk almamak. Hep arka planda kalmak. Bunlara ülke teslim edildiğini düşünsenize. Allah muhafaza!
Son yazımda BFK (Birleşmiş FETÖ Kuvvetleri) diye bir terimi üretmiştik, anlayan beğendi ve arkasındaki manayı görebildi!
Bunların tam da bu Evanjelistlerin enstrümanları oldukları hakkında herhangi bir şüphe yoktur!
Kudüs’te yaşanan sivil ve silahsız insanlara uygulanan katliamı, şiddetle kınıyorum! Bunun karşısında susanlara esefle bakıyor, hatta şakşak tutanları Allah’ın gazabına emanet ediyorum!
Bu ara, haftalardır, Almanya’da hiç yoktan çıkarılan Anti semitizim (Yahudi düşmanlığı) yaygarasının niçin kopartıldığı, sanırım iyice belli oldu!
Sokakta satılmış birinden iki tokat yiyen bir Yahudi’yi baz alıp, ‘hepimiz Yahudiyiz’, ‘hepimiz Kipa takıyoruz’, senaryoları sonrasından, bu gün yapılan katliama Almanya’nın tamamen sessiz kalması elbette manidardır!
SPD’nin eski Genel Başkanı Martin Schulz’un da dediği gibi;
Almanya’nın ikinci dünya savaşından sonra tek var oluş sebebi, İsrail devletinin güvenliğini ve bekasını sağlamaktır!
ABD zaten bu maksatla kurulmuştur!
Evanjelistlerin ve Neoconların, Armagedon planlarını boşa çıkaran ve çıkarak olan tek ülke yeni Türkiye’dir!
Bu vesile ile, tüm İslam Alemi’nin Mübarek Ramazan ayının huzur, bereket ve Rahmet içinde geçmesinini dilerim!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam