Anket mi temenni mi?

Anket, yani kamuoyu yoklaması, ciddiyet, dürüstlük, ilim, objektivite ve profesyonellik isteyen bir iştir.
 
Duygusallık, ideolojik saplantılar, amatörce davranış, hele de salt ticaret için, para verenin görmek istediği sonuçları servis etmek, bu iş kolunun, ilim kolunun yok oluşu demektir.
 
Hele de dilek ve temennilere hiç yer yoktur.
 
Ülkemizde, bu işi layıkı vecihi ile yapan belli başlı şirketler, elbette ki var ve bunlar da gayet net olarak, yaptıkları tahminlerin reel sonuçları ile büyük bir oranda örtüşmesi ile kendilerini zaten belli ettiler.
 
Ve yine diğerleri, yani işi ya tamamen ticarete dökmüş olanlar, ideolojik saplantılı olanlar, veyahut da, anket değil de dilek ve temennilere göre sonuç servis edenler de, beş, on, hatta on beş puan sapmaları ile, onlar da kendilerini ortaya koymuştur.
 
Neticede, kim ne yaptı ise karşılığını da o şekilde gördü.
 
Ya takdir aldı, ya da alay konusu oldu.
 
Anket üzerinden algı yönetimi, belki on, belki yirmi sene önce bir sonuç getirebiliyordu.
 
Ancak artık teknoloji çağında yaşıyoruz ve bilgi denilen şeyler, artık herkesin cebinde gezmekte.
Yani kimse, kimseyi aptal yerine koymasın, çok ters tepiyor.
 
Bir diğer husus ise sosyal medyada bot hesaplar ile algı yönetimi.
Bu da, evet çok ters tepkileri sonuç olarak getirebiliyor.
Çünkü hiç kimse, yani aklı başında hiç kimse, absürt yalanlara pabuç bırakmaz.
Kaldı ki, seçimler de, Sosyal medyada değil, reel dünya da yapılıyor ve ayrıca, sahte ve bot hesapların da oy kullanma hakkı yok.
 
Bir başka husus ise, İmamoğlu ve Yavaş ikilisinin, artık hangi akla hizmet, bilinmez, seçim gecesi çıkıp, tamamen gerçek dışı, hatta bariz yalan söyleyerek, sonuçları tam tersi halinde bildirerek, insanları, hele de kendi tabanlarını kandırma eylemidir.
 
Bunun ben şahsen iyi niyetli olduğuna da inanmıyorum.
Şimdi bu açıklamanın ardından, gerçekler ortaya çıkınca, birileri tahrik olsaydı, taşkınlık yapsaydı, ne olurdu?
 
İnsanları galeyana getirme çabasından başka bir şey değildi.
 
Muhalefetin asıl sorunu da bu zaten.
Ucuz popülizm ile günü kurtarma çabaları, ve gerçekçi, içi dolu bir siyaset üretmemek, üretememek.
İnsanları yalanlar ile oylamaya çalışmak, metaforlar ile, ideolojik saplantılar ile uyutmaya çalışmak.
Aslında bu, Türk milletine hakarettir, akıllar ile dalga geçmektir, ciddiye almamaktır.
Bakın, bütün Batı medyası da şokta.
 
Türkiye'den, muhalif kanallardan ellerine geçen, işte bu gerçek dışı anketlere onlar da inanarak, bir gaflete düştüler.
 
Uyanışları şok oldu ve bu gaflete nasıl düştüklerine hayret ediyorlar.
 
Ancak gerçekleri, onlar için acı gerçekleri gördüler ve anında 180 derece tavırları, söylemleri değişti, artık inkar etmiyorlar, kabullenmek zorunda kaldılar ki, Türk milletini eskisi gibi etki altına alamıyor, istediklerini empoze edemiyorlar.
 
Şimdi, arayı nasıl düzelteceğiz, bunun derdine düştüler, ve Sayın Erdoğan ile yola nasıl devam edebilirler, onun yol haritasını hazırlıyorlar.
 
Evet, Kılıçdaroğlu'nu da, masasını da, sofrasını da sildiler.
Çünkü onların ideolojik saplantıları yok, tamamen çıkarları ile alakalı politikalar uyguluyorlar, bunu da en az bir dönem daha, Sayın Erdoğan ile tapmak zorunda olduklarını, çabuk anladılar.
 
Bu saatten sonra, CHP ve Kılıçdaroğlu'nun, strateji değişimleri de işe yaramayacak, çünkü, adı üstünde, strateji, samimi değil, ce bu millet de bunu gayet net gördü, görüyor.
 
Keşke bizim, yapıcı, gerçekçi siyaset geliştirebilen bir muhalefetimiz olsaydı, ama maalesef yok işte.
 
 
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam 
OGÜNhaber