AB seçimleri ve sonuçları

Merak edilmesin, sıkıcı rakamlar, yüzdeler yazmayacağım.
Çünkü durum apaçık ortada.

Tüm Avrupa’da sağ, sağ popülist ve aşırı sağ partiler seçimleri kazandı, hem de ezici çoğunlukla, adeta çığ düşmüş gibi.

Hükümet partileri, neredeyse tüm Avrupa’da hezimete uğradı.
Macron erken seçim ilan etti.
Belçika da durum aynı.
Alman koalisyon hükümeti ise şimdilik ayak diretse de, %100 yenilgi yedi, şimdilik görmezden gelse de, er ya da geç bu hakikat ile yüzleşmek zorunda kalacaklar.

Savaşlar, savaşa dahil olma endişesi ve Hükümetlerin, Ukrayna ya ve İsrail’e kayıtsız şartsız destekleri, ödenilen milyarlarca Eurolar, hatta insanların üzerine ek vergiler getirilmesi, bu raddeye getirdi sonunda!

Evet, halklar savaş da istemiyorlar, katkı da istemiyorlar, hele aktif taraf olmayı hiç istemiyorlar.
İnsanlar aptal değil.
Ukrayna savaşının, salt ABD’nin çıkarları doğrultusunda başlatıldığını, suni olarak ve de mecburen uzatıldığını görüyorlar.

Atom bombası tehlikesi de elbette ayrı bir endişe kaynağı.

Şimdiye yapar yüz kere bitirilmesi gayet mümkün olan bir savaşın, ABD ve İngiltere nin dalavereleri ile uzatıldığını görmeyen kalmadı.

Bu da Avrupa’daki insanları öfkelendirdi, hükümetlerinin bunları görmezden gelmesi, alay edercesine devam etmeleri, daha da öfkrlendirdi, ve evet, şimdi de adisyonu ödediler.

Kim ne derse desin, artık dünya, Batının bile, kayıtsız şartsız ABD’nin her dediğine he diyen bir dünya değil artık.
Hele de şahsi çıkarları işin içine giriyorsa, kim takar Amerikayı.

İşin içine bir de yüzyılın soykırımı, eşsiz Gazze zulümü, ve ABD nin doğrultusunda Netanyahu katilinin terör kabilesine verilen, aptalca, kişiliksizce, adeta köpeksi bir sadakat ile verilen destek girince...

Evet, girince, işler iyice çığırından çıktı.

Olanları olmazmış gibi gösteren, zulüm ve vahşete, yalan, dolan sebepler kılıf uydurarak, katilleri masumlaştırmaya çalışan kukla hükümetlere, insanlar tepkili, hatta öfkeli.

Hele de kendi milletlerinin protestolarını hiçe sayan, üzenlerine polis salan, önüne geleni tutuklayan siyasi otorilere, öfke sınırsız.

Zaten en geç Brexit sonrası, adeta bir hayalete dönen AB ve AB fikri, öyle görünüyor ki, son demlerini yaşıyor.

Çünkü seçimleri kazanan sağ partilerin hepsinin ortak noktaları, şiddetli AB karşıtı olmalarıdır.

Orta, hatta kısa vadede, ülke genellerinde yapılacak seçimlerde, bu sağ partiler göreve gelecekler.

Mesela Almanya’da yarın genel seçimler yapılsa, şu anki hükümetin iki ortağı Yeşil Parti ve Liberal parti, %5 barajının altında kalıyorlar.

Sosyal demokratlar tarihlerinin en kötü sonuçlarını aldılar, ama sağ popülist AfD neredeyse %20’ye geldi.

Hristiyan demokratlar (CDU/CSU) ise tam da bunlar ile koalisyon kurmazlar ise, hükümet kuramazlar.

Bu durum tüm Avrupa’da böyle.

Transatlantik bağımlılığını isteyen kimse kalmadı Avrupa’da.
Altmış küsür sene sonra olsa da, AB ülkeleri artık ikinci cihan harbinden doğan zarureti istemeyecek kadar büyüdü.

Büyüdü derken çocukluktan çıktılar.
Siyasi Partiler için bu pek geçerli değil.
Yani AB aşık ve uşakları sadece bizde yok, AB de de var.

Yalnız, AB milletleri bu durumdan artık son derece rahatsız ve 2. Dünya Savaşından sonra yetişen nesiller, artık dedelerinin vakti ile bir nevi mecbur bırakıldığı, mecburi hayranlıktan hiç hazetmiyorlar.

Bu seçimlerde bunun apaçık göstergesi oldu.

Ana akım medyası, her ne kadar Transatlantik bağımlılığını, zoraki hami kabul etmeyi sürekli işlese de, maymun gözünü açtı artık.

Zaten bir yandan da AB ülkelerinin Çin ile olan geniş ve sıkı ticari bağları ce ABD nin epeydir sürdürdüğü Çin hasımlığı da Avrupa nın pek işine gelmiyor, açıkçası.

Çünkü ABD dostluğu da bir yere kadar.

İşin ucu ticari menfaatlere dayanınca, eski dostlar bile düşman olur.

Siyasi Partiler bir şekilde denge politikası yürütme peşinde olsalar da, ticari lobiler bu işe temkinli bakıyorlar.

Ez cümle...

Avrupa seçimleri, hükümetleri için büyük bir hezimete döndü.

Savaş tedirginliği, absürt AB kural ve Kanunları pek çok üye ülkenin milletleri tarafından gereksiz olarak görülüyor ve hatta popülist akımları tetikliyor.

Avro ya geçiş, bir iki ülke dışında, özellikle küçük ekonomiler için hiç de elverişli olmadı.

İngiliz milleti, sonunda bu saçmalıklardan bıktığı için Brexit’e gitti, doğal olarak AB’nin kimyası bozuldu.

AB, zaten 2. Dünya savaşından sonra, bu coğrafyada başka savaşları engellemek üzere CIA’nin icadı, ABD’nin mecburiyeti ile kurulan bir oluşumdu ve kurulduğu gün, biteceği de belli idi.

Kimine göre çok fazla bile uzadı.

Sağ akım partileri şimdilik tüm Avrupa’da ilk sıralara geçtiler.
Bu konstelasyon böyle devam edecek olursa, AB’nin artık sayılı günleri kalmıştır.



Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam

OGÜNhaber