En son cümleyi, en baştan yazalım:
AB'nin 2022 raporu, özetle şunu diyor;
Müsaade ettiğimiz kadar var olun, etmediğimiz yerde yok olun.
Türkiye'nin FETÖ ve PKK ile her platformda mücadele etmesi, AB raportörlerini çok ciddi rahatsız etmeye devam ediyor.
Türkiye'nin, K. Irak ve Suriye de verdiği mücadele de hülasa, fena batıyor arkadaşlara.
Ülkemizin, devletimizin, Akdeniz ve Ege de menfaatlerini istikrar ile koruması, çileden çıkartmış.
KKTC'nin menfaatlerini koruması, Maraş'ın açılması, ABgillere çok fena batmış.
HDP'den seçilen ve kendilerinin de terör listesine aldıkları PKK ya yardım ve yataklık eden sözümona belediye başkanlarının görevden alınıp yerlerine Kayyum atanması, antidemokratik imiş.
Şimdi paradokslar başlıyor.
Bir yandan, Türkiye'yi, terör ile mücadelede yetersiz buluyorlar, diğer taraftan PKK, DHKP-C, YPG/PYD ve FETÖ ile yapılan mücadeleyi antidemokratik buluyorlar.
Bunları yaparken de, İspanya'nın Katalanlara yaptıklarını, Basklara yaptıklarını ve Batasuna'yı derhal kapattıklarını, Alman devletinin RAF teröristlerini, kah Frankfurt Stammheim hapishanede, kah ise göründükleri yerde, yargısız infaz ettikleri gerçeklerini hatırlamıyorlar Bike.
İngiltere'nin seneler süren İRA savaşı tarih olmuş.
Değerli AB raportörleri, Türkiye'yi antidemokratiklik ile suçlarken, kendi geçmişlerini unutmaları çok enteresan değil mi?
Aynı zamanda, ABD'nin ve Almanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, İspanya gibi devletlerin, bugüne kadar PKK, YPG/PYD ve bilmem hangi harf kombinasyonu altında olursa olsun, kurulmuş terör örgütlerine parasal, lojistik yardım ettikleri, hatta bunlara "savaşçı" sağladıkları gerçeklerini de tamamen unutmuşlar.
Yani sözde dost ve müttefiklerimizin, burnumuzun dibinde, 40 bin insanın katillerine yardım ve yataklık etmeleri normal, bizim kendimizi müdafaa etmemiz antidemokratik, öyle mi?
Gelelim bir başka konuya.
Ülkemizde LGTBİQ hakları kısıtlı imiş.
Peki ne olacaktı?
%99'u Müslüman olan bir devlette, bu ahlaksızlığa bir de yer mi açacaktık.
Kaldı ki, kendi ülkelerindeki toplumlar bile bu eşcinsellik, cinsiyetsizlik çılgınlığından bezmiş, esef duymaya başlamışlarken, biz neden meydan verelim.
Çok, çok batan ve söz konusu raporda defalarca geçen bir başka konu var.
İki kişilik bir konu.
Osman Kavala ve Selahaddin Demirtaş.
AHİM, Türkiye'ye, bunların derhal serbest bırakılmasını "emretmiş", Türkiye de tabii bunu hiç mi hiç tanımıyor.
Bu çok antidemokratik imiş.
Kaldı ki, yargı sistemimiz baskı altında ve AB standartlarına hiç uygun değilmiş.
Yargı baskı altında, doğru.
Eski kliklerin, jakoben kafalı elitlerin baskısı altında.
Aksi taktirde, mesela 8 yıl 9 ay ceza alan Canan Kaftancıoğlu, elini kolunu sallaya, sallaya ortalıkta gezinip, CHP'nin korsan İstanbul İl Başkanı olamazdı.
Neyse, bu liste uzar gider.
Sadece tenkit mi var raporda?
Yok canım, arkadaşların hoşuna gidenler de var.
Mesela mültecileri AB'den uzak tutmamız, çok hoşlarına gidiyor.
Ukrayna ile yapılan (şimdi bitmiş olan) tahıl anlaşması, ha keza öyle.
Ama tabii, Türkiye'nin uluslararası diplomasi de dengeleyen bir faktör olması rahatsız etmiş olacak ki, Sayın Erdoğan ile Putin arasındaki temasları "endişe verici" buluyorlarmış.
Türkiye'nin, Batı haricindeki alternatifleri değerlendirmesi de kaygı verici imiş.
Yani kısacası, onların ol dedikleri yerde olmalı, git dedikleri yerden gitmeliymişiz.
Üzgünüz, ama o eski Türkiye yok artık.
Kendi menfaatlerini, dünyanın neresinde olursa olsun koruyan bir Türkiye var.
Her masada, eşit ağırlıkta ve söz sahibi olan bir Türkiye var.
Sizin o bitmeyen kibriniz ile tepeden baktığınız, aşağıladığınız ve her türlü küstahlığı kabul ettirdiğiniz Türkiye, artık yok.
Ya bu gerçekler ile artık yüzleşirsiniz, ya da gerçekten attık inceldiği yerden kopsun.
Vize serbestesi için sarfettiğiniz cümleler mesela, küstahlığın dikalası.
Toplumumuzu cahil, kültürsüz gösteriyorsunuz.
Bir dönüp bakın bakalım, kimin toplumunda daha fazla üniversite mezunu mevcut.
Sonra gelin konuşun.
Kültür demişken.
Bin yıllık bir Anadolu Kültürü, irfanı, 2000 yıllık devlet kültürü, 4000 yıllık millet kültürü karşısında, sizin kültür dedikleriniz ancak bebek yaşında olur.
Sizin toplumlarınız daha ormanlarda, mağaralarda yaşarken, kentleştikten sonra, pislik ve cehalet içinde yaşayıp, milyonlarca veba dan ölürken, enkisazyon adı altında sizler milyonlarca insanı katlederken, biz kültürün altın çağını yaşıyorduk.
Sizler emperyalizm ve kolonyalizm ile on milyonlarca insanı katledip köleleştirirken, bizler anayasalara sahip toplumlardık.
Sizlerin %99 unuz okuma, yazma bilmezken, bizler üniversiteler kurmuş, ilim ihraç ediyorduk.
Burada, eğitim ve kültürden bahsedecek olan en son kişiler sizlersiniz.
Yok ya, gerçekten yollar ayrılsın artık.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam