15 Temmuz, zam, tüketim

Bir 15 Temmuz sene-i devriyesini daha geride bıraktık, yedinci kez.

Sosyal medyada halen ses getiriyor, ancak, resmi programların dışında, ben bu sene pek de bir aktivite görmedim açıkçası.

İlk iki senenin heyecanı yok. Bunu kabul edelim.
Maalesef yok, çünkü bizler galiba biraz balık hafızalı bir toplumuz, çabuk unutuyoruz.

Halbuki o gece olup bitenler, bence akademik olarak da ele alınmalı, toplum psikolojisi, sosyoloji dallarında, muhakkak ele alınmalı, araştırılmalı. Çünkü o geceye kadar hiç yaşanmamış şeyler olmuş, millet, korkuyu terk etmiş, çıplak elle, tanklara karşı koymuştu.

Unutuluyor, halbuki bu bir destan, ikinci bir kuruluş savaşı, bir Çanakkale ruhu ve zaferidir 15 Temmuz gecesi.

Sulandırıldı, çelişkiler algısı yapıldı ve millet artık bayağı olarak görmeye başladı, 100 yılın en şerefli direnişini.

Ancak o geceyi yaşayan, mücadele veren bizler, asla unutmayacağız, unutturmayacağız.

Zamlar can sıktı.
Sıkacak elbette, fakat yapılan bu KDV, ÖTV, MTV zamları neden yapıldı, bunu hiç sorgulayan yok.

Popülizm, birini Popülizme zorlama, oyunu şantaj malzemesi olarak kullanma, işte böyle, acı sonuçlar doğurur.

Zam demişken, memur maaşlarına da asgari ücrete de emekli maaşlarına da zamlar yapıldı.
O zaman kimsenin sesi, sedası çıkmadı.
EYT kanunlaştı, zorlandı, resmen dayatıldı.

EYT bir yandan, 11 ili vuran asrın depremi bir yandan, maaş zamları bir yandan.
Peki hepsi nereden karşılanacaktı acaba?
Kaldı ki, bunların süresinin de uzun olacağını sanmıyorum ben.
Başka nedenleri yok mu?
Var!

Tüketimi düzenlemek, arz/talep dengesini sağlamak.

Misal:
Üç sene önce değeri reel olarak 40.000,00₺ eden bir aracın, bugün değeri 400.000,00₺.
Reel ederi 400.000,00 ₺ olan bir dairenin bugün fiyatı 4 Milyon ₺.

Pandemi öncesi 2.000,00 ₺ olan bir akıllı telefon, bugün 40.000,00₺.
Eh, talep çok, arz az olursa, piyasalar da böyle astronomik seviyelere uçar.

Tam da konumuz bu galiba.
Tüketim, çılgınca tüketim, hunharca tüketim.

Son zamanlarda, piyasaları gezdim, AVM'ler ful çekiyor, elektronik mağazalar ful çekiyor, gastronomi çakılı, yer bulmak için neredeyse torpil lazım.
İlle de en yeni model akıllı telefonu kullanacağız, en yeni, lüks aracı kullanacağız, akşam evde yemek yok, restoranlar ful.

Eskiler hatırlar, her mahallede tabirciler vardı.
TV'ler, radyolar, ütüler, süpürge makinaları, vs atılmaz, tamir edilirdi.

Bu dükkanlar kaldı mı?
Hayır, varsa da tek tük.
Çünkü artık bozulan atılıyor, gidiyor, yerine yenisi alınıyor.

İsraf, müsriflik gırla.
Serpme kahvaltı söylüyorlar, %80'i çöpe gidiyor, günah, günah.
Bir tişörtün ipliği sökülüyor, çöp.
Ayakkabı kirleniyor, çöp.

Şimdi vergiler ve akaryakıt zamlanınca, sanırım ihtiyacı olmasa da araba sahibi olanlar, ikinci, üçüncü arabası olanlar, bunları satılığa vereceklerdir.
Arz çoğalacak, talep dengelenecek, fiyatlar da reel seviyelerine gelecektir.
Tüketim, alışveriş bizde artık bir tutku haline geldi adeta.

Umarım, kısa vadede, piyasalar dengelenir.
Ancak reçete ağır, ilaç acı.

Bu millet bu ilacı da yutar, ancak hakkettiği refah seviyesi, ekonomik rahatlama beklentisi, biraz sükutu hayale uğradı.

Ancak ben de, Sayın Erdoğan'ın bu gönül kırıklığına tepkisiz kalacağını sanmıyorum.



Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber