Türkiye, son 10 yılda teröre karşı büyük bir saha üstünlüğü elde etti.
Sınır ötesi operasyonlar, iç güvenlik yapılanmasının yeniden şekillenmesi, teknolojik istihbarat gücü, milli SİHA’lar, MİT’in nokta operasyonları…
Evet, terör örgütü büyük ölçüde etkisizleştirildi.
Evet, dağ kadroları ciddi şekilde daraldı.
Ama şu soruyu sormadan tablo tamamlanmış olmaz:
Silah bıraktıracak nihai sürecin kapısı nerede açılacak?
Bu noktada dünya tarihindeki tüm örnekler aynı gerçeği işaret ediyor:
-IRA ile İngiltere masaya oturdu, barış sağlandı.
-ETA’yı bitiren İspanya, örgütün dağılmasını görüşmelerle tamamladı.
-Kolombiya’daki FARC süreci, uzun müzakerelerle noktalandı.
Hepsinin ortak noktası şudur:
Terör sahada zayıflatılır ama masada bitirilir.
Devletin Kırmızı Çizgileri Var, Ama Stratejisi de Var
İmralı’ya olası bir ziyaret “taviz” değildir.
Tam tersine devletin güçlü olduğunun göstergesidir.
Çünkü devlet:
-Sahada üstünse,
-Masada güçlüdür.
Bugün Türkiye sahada güçlüdür.
Dolayısıyla masada konuşacak cesareti vardır.
Devletin kırmızı çizgileri nettir:
-Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü tartışma konusu olamaz.
-Bayrak, vatan, millet değerleri pazarlık konusu yapılamaz.
-Millet iradesi dışında hiçbir parametre belirleyici olamaz.
Ancak tüm bunların yanında devletin bir sorumluluğu daha vardır:
Bu ülkenin gençleri dağda değil okulda olsun.
Bu ülkeye bir daha şehit haberi gelmesin.
Bu millet huzuru hak ediyor.
Devlet bunu sağlamak için gerekirse en zoru yapar:
Düşmanla bile konuşur.
Gerekirse masaya oturur, ikna eder, son noktayı koyar.
Peki İmralı Ziyareti Ne Anlama Geliyor?
Gerçekçi olmak gerekir:
PKK’ya talimat veren, örgütün çözülme dinamiklerini belirleyen merkez belli.
Bu nedenle devlet doğru adresi bilir.
İmralı’ya ziyaret yapılması ihtimali, işte tam da şu sebeplerle kritik bir hamledir:
1- Terörü kayıpsız, kansız ve kalıcı şekilde bitirebilecek tek iradenin bu kanal olması.
2- Örgütün dağ kadrolarını çözmek için doğrudan “silah bırakma” mesajının doğru yere iletilmesi gerektiği.
3- Bölgedeki yeni siyasi, ekonomik ve güvenlik dengelerinde Türkiye’nin inisiyatif alması.
4- Dış güçlerin oyunu bozulurken, iç denklemin devlet kontrolüne geçmesi.
Bugün terörün bitirilmesi için masa Türkiye’de kurulmazsa, Suriye’de ya da başka coğrafyalarda kurulacaktır.
Türkiye bunu istemez.
Çünkü dış merkezlerde kurulan her masa, Türkiye’nin zararına olur.
Dolayısıyla İmralı’ya yönelik bir ziyaret, aslında şu stratejik gerçeğin altını çizer:
“Bu sorunu biz çözeceğiz.
Başkalarının masa kurmasına izin vermeyeceğiz.”
Muhalefetin Bağırması Normaldir, Ancak Devletin Yolu Başkadır
Bugün bu ziyaret ihtimaline karşı çıkan kesimlerin bir kısmı meseleyi anlamıyor, bir kısmı toplumsal psikolojiyi manipüle etmeye çalışıyor, bir kısmı da siyaseten bundan pay devşirmeyi amaçlıyor.
Oysa devlet siyaset yapmaz;
Devlet çözüm üretir.
Devleti yönetenler günü kurtarmak için değil, 40 yıllık bir sorunu kökten çözmek için adım atar.
Bugün eğer bir görüşme, bir temas, bir ziyaret bu ülkenin evlatlarını yaşatacak, şehit haberlerini durduracak ve terörü sıfırlayacaksa…
O zaman yapılacak olan nettir:
Devlet gider, konuşur, bitirir.
Tarih Bize Ne Diyor?
Tarih defalarca göstermiştir:
-Aklın kazandığı yerde kan kaybetmez.
-Cesaretle atılan adım, korkuyla atılmayan adımdan her zaman değerlidir.
-Devletin stratejik aklı, duygusal dalgalanmalardan daha üstün olmak zorundadır.
Bugün Türkiye bir yol ayrımındadır:
1- Terörü tamamen bitirme fırsatı
2- Sürekli operasyonlarla yılları tüketme mecburiyeti
Akıllı devlet birinci yolu seçer.
Bedeli ne olursa olsun doğru olan budur.
Sonuç: Bu Millet Huzuru Hak Ediyor
Eğer İmralı’ya yapılacak bir ziyaret:
- Dağdaki silahı susturacaksa,
- Şehit haberlerini durduracaksa,
- Gençleri ölüm yolundan döndürecekse,
- Türkiye’nin geleceğini daha güvenli hale getirecekse…
O halde bu adım tartışılmaz bir zorunluluktur.
Çünkü devletin tek görevi vardır:
Bu millete huzuru sağlamak.
Ve bugün huzuru sağlayacak anahtar neredeyse,
Devlet oraya gider.
Bu kadar net.