Merhaba sevgili okurlar, yeni bir
'Kütüphane Köşesi' yazımızla daha karşınızdayız. Çanakkale muharebeleri, Osmanlı Devleti'nin, Türk milletinin, 1. Cihan Harbi'nin ve dünyada birçok milletin kaderini tayin edici etken olması hasebiyle çok büyük önem taşımaktadır. Bugün, Türk ordusunun sayısız zaferlerinden birinin, 18 Mart Çanakkale zaferinin 107. yıldönümünü kutlamaktayız. İşte bu nedenden ötürü bu yazımızda Çanakkale ruhunu bir nebze olsun bizlere hissettirecek bizi zamanda yolculuk yaptıracak bir eseri tahlil etmek istedik.
İnceleyeceğimiz kitap araştırmacı yazar Nuri Balcı tarafından kaleme alınan
"Çanakkale Savaşı-Deniz Kara Savaşları ve Cephe Gerisi (1915)" adlı eserdir. Remzi Kitabevi tarafından yayınlanan bu eser 2018 yılında çıkmış olup toplam 372 sayfadan oluşmaktadır. Eser önsöz ile başlayıp toplam on bir bölümden oluşmaktadır. Her bölüm Çanakkale Savaşı'nın seyrini anlatmaktadır.
Eserin içeriğine bölümlerine ve dikkatimizi çeken alt başlıklarına kısaca değinilecek olursak,
birinci bölümde "Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı Devleti'nin Savaşa Girişi" konusu ele alınmaktadır. Bu bölümün içerisinde dokuz alt başlık bulunmaktadır. İlk başlık olarak
"Birinci Dünya Savaşına Doğru" ile bu dünya savaşının temel nedeni açıklanmıştır. Diğer bir başlıkta ise
"Fransız İhtilali ve Milliyetçilik Liberalizm Akımları" anlatılmaktadır. Bu doğrultuda insanların özgürlükçü bir düşünce ile hareket etmeye başladıkları ve milliyetçilik hareketlerinin liberalizmden daha etkili olduğu vurgulanmaktadır. Avrupa'daki sanayileşme nedeniyle zenginliğin arttığı ifade edilmektedir. Diğer bir başlık olan
"Devletler Arası Bloklaşma ve Silahlanma Yarışı" ile kendi gücünün yeterli olmadığını düşünen devletler kendisine rakip olan devletler aleyhine başka devletlerle güç birliği yapmaktadırlar.
"Osmanlı Devleti Topraklarının Paylaşılması Sorunu" başlığı ile I. Dünya Savaşı'nın ana nedeni olarak Osmanlı Devleti'nin paylaşılması anlatılmıştır.
"Birinci Dünya Savaşı Başlıyor" başlığı ile savaşın başlama şekli anlatılmaktadır. Böylece İngiltere, Fransa ve Rusya
"Üçlü İtilaf" olarak birleşmişlerdir. Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya ise
"Üçlü İttifak" olarak birleşmişlerdir.
"Birinci Dünya Savaşı Başlarında Osmanlı Devleti'nin Durumu" başlığı ile Osmanlı'nın savaşa girmemek için çaba sarf ettiği izah edilmektedir.
"Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'na Girişi" başlığıyla tarafsızlığını korumak için çaba sarf eden bir ülkenin artık kendini koruyamama nedeniyle savaşa girmek zorunda olması anlatılmaktadır.
"Osmanlı Devleti'nin Savaştığı Cepheler" konu başlığıyla hangi cephelerde taarruz, hangilerinden savunma savaşı icra ettikleri açıklanmaya çalışılmıştır. Bu savaşların bazılarında başarı bazılarında da başarısızlık oluşmuştur. Ancak itilaf devletleri Çanakkale'yi denizden ve karadan geçememesi sonucu Birinci Dünya Savaşı'nın uzamasına sebep olmuştur.
İkinci bölüm "Çanakkale Cephesi'nin Açılması" başlığıyla ele alınmıştır. Bu bölüm toplam on dört alt başlıktan oluşmaktadır. Genel hatlarıyla Çanakkale'nin savunulması için yapılması gereken istihkâmların bilgisi anlatılmış, İlk istihkâmların yapımı 17. yüzyıla kadar indiği ve sonrasında modernleştirilmesi 19. yüzyılda II. Abdülhamit döneminde olduğu anlatılmıştır. Çanakkale Boğazı'nın mayınlarla ne şekilde koruma altına alındığı anlatılmıştır. İtilaf Devletleri'nin dış istihkâmların yok edilmesi için yaptığı ilk saldırı olabildiğince ayrıntılı anlatılmaktadır. 29 Ekim 1915'te Türk ve Alman deniz birlikleri Rus üslerine saldırmış ve akabinde 3 Kasım 1914'te de Çanakkale saldırısı başlamış olduğu anlatılmaktadır. 3 Kasım tarihi itibariyle gelen haberler düşman donanmasının hazırlıklarını tamamlayıp hareket ettiği bildirilmektedir. 19 Şubat'tan 25 Şubat'a kadar olan fırtına dolayısıyla yapılamayan deniz harekâtı nedeniyle duraklayan saldırılar üçüncü defa başlamıştır. Buna ek olarak Rusya'nın ve Yunanistan'ın Çanakkale ve her iki boğaz ile İstanbul üzerindeki emelleri anlatılmaktadır. Özellikle İtilaf Devletleri'nin Çanakkale Boğazı'nın girişindeki tahkimatları geçip iç taraflara yapacağı harekâtlara yönelik planları üzerinedir. İtilaf Devletleri ve Rusya'nın Çanakkale Boğazı'nı başarıyla kayıpsız geçeceklerini düşündüklerinden planlarını rahatlıkla yaptıkları anlatılmıştır. Buna mukabil Osmanlı donanması durumu ne olursa olsun mukavemet vermek üzere gücünü ortaya koymuştur. İkinci bölümün
"18 Mart Harekâtı İçin Müttefik Filo Üç Filotillaya (Tümen) Bölündü" son başlığı ile Müttefik donanmasının durumu anlatılmaktadır.
Üçüncü bölüm olarak bugünün anlam ve önemini bizlere vurgulayan
"18 Mart 1915 Deniz Savaşı" başlığı ele alınmaktadır. Bu bölüm ise dört başlık altında 18 Mart 1915 harekâtının yapılışı anlatılmıştır.
"Seyit Onbaşı ve Kaldırdığı Mermiler" alt başlığı ile boğaz savunması için vatanını seven birisinin neler yapabileceği okuyucuya hissettirilmektedir. Akabinde İtilaf Devletleri'nin taarruzu sonucundaki ağır yenilgisi batan gemilerle anlatılmaktadır.
"18 Mart Deniz Savaşı'nda İki Tarafın Kayıpları" başlığında Türk tarafının ve İtilaf Devletleri Donanması'nın kayıpları anlatılmıştır.
Dördüncü bölüm olarak
"18 Mart Deniz Zaferi Sonrası" başlığı ele alınmaktadır. Bu bölüm ise sekiz başlık altında anlatılmıştır. Bu bölümde denizdeki kayıp ardından yapılan konuşmalar ele alınmış, kullanılan top mermilerinin çoğunun tükenmesine rağmen Türk milletinin azmi ve inancı ile bu zaferin elde edildiği vurgulanmaktadır. .
"Çanakkale Savaşları ve Başkent İstanbul" başlığıyla Çanakkale'de yapılan savaşın İstanbul'daki etkileri ve tedirginliği anlatılmaktadır. Çanakkale'nin düşmesi İstanbul yönetimini ve gayrimüslim halkın üzerindeki etkileri anlatılmaya çalışılmıştır. Burada dikkatimizi çeken husus zafer sonrası Osmanlı, İngiliz ve Fransız devlet yetkililerinin yaptıkları gizli görüşmelerdir. Osmanlı'nın yapmaya çalıştığı gizli görüşmeler gibi Almanya'nın da Avusturya ve Ruslarla gizli gizli görüşmeleri bulunduğu ekstra önem arz etmektedir.
"Çanakkale'de Hava Savaşları" başlığı Çanakkale savaşları sırasında hava güçlerinin de kullanıldığını ve bu konuda yapılanlar anlatılmaktadır. Hatta dünyanın ilk uçak gemisi niteliğindeki İngiliz uçak gemisi de Çanakkale'de kullanılmıştır.
"Çanakkale Savaşlarında Denizaltılar" başlığı altında 1900 yılında ilk defa yapılan ve Amerika Birleşik Devletleri'ne teslim edilen denizaltı sonrasında bu geminin önemi açıklanmıştır.
Beşinci bölümden dokuzuncu bölüme kadar
"Kara Savaşları ve Cepheler" ele alınmaktadır. Bu bölümlerde 18 Mart 1915 deniz savaşını kaybeden İtilaf Devletleri kara savaşı yapmaya karar aldıkları ve bunun için hazırlanışları anlatılmaktadır.
"Seddülbahir Çıkarması" başlığı altında beş noktaya ayrılan bölgenin topoğrafik yapısı ve buradaki birlikler anlatılmaktadır. Seddülbahir bölgesine yapın harekâtlar ve Türk ordusunun yaptığı başarılı savunmalar anlatılmaktadır. Bir diğer Çanakkale cephesi olarak
"Arıburnu (Anzak) Çıkarması (25-30 Nisan 1915)" olup Arıburnu'na Anzaklar'ın yaptığı çıkarma harekâtı an be an ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Burada Türk askerinin kahramanlığı ve Mustafa Kemal Paşa'nın başarılı yönetimi ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Bu bölümde Mustafa Kemal Paşa'nın Türk askerine söylemiş olduğu
"Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum." şeklindeki tarihe altın harflerle kazınan o meşhur cümle dikkat çekmektedir. Dokuzuncu bölümde Seddülbahir ve Arıburnu'nda çıkarma yapan İngilizler her iki cephede de tıkanınca Türklere karşı üçüncü bir cephe açmaya karar verirler. Bu cephe de Anafartalar Cephesi'dir. Bu bölgede düşmanın Gelibolu'dan ayrılışına kadar ciddi bir muharebe olmadığı anlatılmaktadır.
Onuncu bölümde "Gelibolu'dan Geri Çekilme" başlığı ele alınmaktadır. 27 Aralık 1915 tarihinde İngilizler Fransızlar'la birlikte Gelibolu'dan çekilme kararı aldıkları, İtilaf Devletleri'nin geri çekilmesi ve arkalarında bıraktıkları ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.
On birinci bölüm olarak
"Çanakkale Savaşları'nın Cephe Gerisi, Sonuçları ve Etkileri" konusuna değinilmektedir. Osmanlı Ordusu'nun iaşe sorunu kısa süreli kriz anları dışında bulunmadığı anlatılmaktadır. Gerektiğinde yaralılar İstanbul'a da gönderildiği açıklanmaktadır. Osmanlı Devleti'nin bölgeye gönderdiği kuvvetler hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca görev alan birlikler ile şehit adetleri de yaklaşık olarak verilmiştir. Birinci Dünya Savaşı başındaki seferberlik emri ile 1891-1893 doğumlular silahaltında olduğundan daha gençlerin de silahaltına alınması anlatılmaktadır. Ek olarak şehit, kayıp, yaralı olanlar hakkında bilgiler verilmiştir. Bundan başka İngiliz ve Fransızlar'a esir düşenler anlatılmaktadır. Bu esirlerin götürüldüğü yerler ve barınma sorunları da anlatılmaya çalışılmıştır. Burada dikkatimizi çeken bir husus ise Osmanlı Ordusu içerisinde imparatorluk içerisinde bulunan Ermeni, Rum, Yahudi kökenli askerlerin de bulunduğu ve bu askerlerin de vatanın bütünlüğü için şehit olduğunun ifade edilmesidir. Son olarak savaşın tarihsel kronoloji ile özetlenmiş bir ek ile eser bitirilmiştir. Bu zaman dizini ile Ekim 1911'de başlayan Çanakkale Savaşı'nın 9 Ocak 1916 tarihi ile Türk Zaferi ile son bulduğu görülmektedir.
"Çanakkale Savaşı-Deniz Kara Savaşları ve Cephe Gerisi (1915)" adlı eser bütün olarak ele alınıldığında kronolojik olarak savaşın gidişatını ve vatanı koruma başarısını anlamamız mümkün olmaktadır. Bölümler içerisinde fotoğraflarla anlatım desteklenmiştir. Yazarın anlatımı üslubu sayesinde Çanakkale Savaşı'nın tüm evreleri hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olunabilmektedir. Çünkü gerektiğinde harekât planlarından, komutanların raporlarından ve ayrıca askerlerin hatıralarından alıntılarla olaylar desteklenmiştir. Burada Türk milleti ve özellikle biz Türk gençliğinin bilmesi gereken Türk askerinin inançla vatanını düşmandan koruma gayretidir. Millet olma bilinci kendini her alanda göstermektedir. Nitekim Çanakkale Zaferi bir milletin yeniden dirildiği ulusun canlandığı yüce bir zaferdir.
Bu vesile ile "Çanakkale Geçilmez" gerçeğini tüm dünya milletlerinin hafızasına kazıyan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, ebediyete intikal eden bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor, gazilerimize minnet ve şükran diliyoruz. Bir sonraki "Kütüphane Köşemiz" de buluşmak dileğiyle, Allah'a emanet olun…