2024-2025 Tiyatro Sezonu: Dijitalleşmenin eşlik ettiği yeni yaklaşımlarla çağlar aşan klasiklerin buluştuğu bir dönem

2024-2025 tiyatro sezonu, Türkiye'nin hem teknolojik gelişmelere ayak uydurmaya ve bu gelişmeleri sahneye adapte etmeye çalışan yenilikçi yaklaşımların hem de zamanın ötesine geçmeye gayret eden klâsiklerin harmanlandığı bir dönem oluyor. Sahnelerde izleyicilere sunulan oyunlar, tiyatro severleri alışılmışın dışına çıkmaya ve klasikleşmiş türleri ve anlatıları taze bir bakış açısıyla yorumlamaya davet ediyor.

Dijitalleşme ve Dijital Tiyatro

Son yıllarda dijitalleşme, tiyatro dünyasını da derinden etkileyen bir unsur hâline geldi. Özellikle pandemi dönemiyle birlikte hızla gelişen dijital tiyatro uygulamaları, sahnelerdeki birtakım engelleri ve maddi sıkıntıdan kaynaklı eksiklikleri aşarak, yeni bir seyirci kitlesi oluşturdu. Bu sezon, dijital tiyatronun fiziksel sahnelerle birleşen hibrid projeleri dikkat çekiyor. Bazı tiyatro toplulukları ise özel prodüksiyonlarla dijital platformlarda izlenebilen eserler ortaya koyuyor. Bu durum, tiyatronun erişilebilirliğini artırırken, seyircinin sahneye dair alışkanlıklarını da değiştirebilecek potansiyel taşıyor. Yanı sıra "tiyatro bu değil, tiyatro ekrandan izlenecek ya da mekanikleştirilecek bir sanat değil; bu şekilde tiyatronun er meydanı olma ve her yönüyle organik olma yönü yadsınıyor" minvalindeki itirazları ve tartışmaları da doğal olarak beraberinde getiriyor ki bu tartışma çok daha uzun seneler sürecek gibi duruyor.

Toplumsal ve Politik Yansımalar

Türkiye’de tiyatro, geçmiş zamanlardan beri toplumsal olaylara karşı hep duyarlı oldu. 2024-2025 sezonu da özellikle sosyal ve siyasal konularda yoğun bir dil kullanımıyla dikkat çekiyor. Azımsanmayacak derecede bir sayıda oyun toplumsal eşitsizlik, cinsiyet meseleleri, çevre sorunları, ekonomik problemler, mültecilik ve göç sıkıntısı, emperyalizmin ve kapitalizmin acımasız yüzü gibi global çapta tartışılan konuları işliyor. Dünyanın ve toplumun genel durumunu ve bireylerin bu süreçlerdeki pozisyonlarını sorgulayan oyunlar, izleyiciyi daha derinden düşünmeye sevk ediyor.

Geçmiş yıllarda çok da ön plânda olmayan fakat bu sezon tiyatroda kendine yer bulan temalar arasında ise dijitalleşmenin birey üzerindeki etkisi, kültürel hafıza ve modern insanın yalnızlığı gibi başlıklar bulunuyor. Bu eserler, toplumsal olayları sadece anlatmakla kalmıyor aynı zamanda seyirciyi ciddiyetle sorgulamaya ve eyleme geçmeye çağırıyor.

İn yer face dediğimiz türde çalışmalar yaptığını iddia eden ama tam olarak o türü de yansıtamayan kimi ekiplerin, sözde politik meselelere el atan lâkin sadece birbirini tekrar eden, sloganik söylemlerden uzağa gitmeyen, adeta ezber geçen ve derinlikten yoksun olan işleri bırakmalarının vakti geldi de geçiyor derken ne yazık ki bu sezon da sahnede kendilerini gösteriyorlar. Bilhassa içinde hiç bulunmadıkları dünyaları ve kültürleri sahici olmayan bir dille işlemeye çalışmaları, kendilerini daha da samimiyetten uzaklaştırıyor. Zaten seyirci sayılarının da gitgide azalması bunun açık resmi oluyor. Bu somut göstergeye rağmen, bu sezon da bu gruplar, tiyatronun da kıymetini düşüren yapımlarına bir son vermemeleri yetmez gibi kendilerinin toplum tarafından anlaşılamadığını, esasında topluma bir ışık olmaya çalıştıklarını ancak insanların bunu hak etmediğini ifade eden söylemlerle tepeden bakmaya devam ediyorlar. Oysa sergiledikleri her estetikten ve entelektüellikten uzak çalışmayla ve ardından gelen mütekebbir söylemleriyle kendi eksikliklerini daha bir faş eder duruma düşüyorlar.

Yerli ve Yabancı Eserler Arasındaki Denge

Bu sezon, Türk tiyatrosu yalnızca dünya tiyatrosunun büyük isimlerinden değil, geleneksel ve modern Türk dramaturgisinden de besleniyor. Türkiye’deki en önemli tiyatro topluluklarından bazıları Shakespeare, Chekhov, Ibsen, Jean Genet gibi ünlü yazarların eserlerine yeni yorumlar getirirken, Türk tiyatrosunun önemli yazarlarının eserleri de izleyici karşısına çıkıyor. Başta Devlet Tiyatroları olmak üzere ödenekli tiyatroların repertuvarlarına aldıkları yabancı oyunların çeşitliliği ve onlara uygulanan rejiler göz dolduruyor. Yine kurumsal tiyatroların yerli yazarlara, geçtiğimiz sezonlara nazaran daha fazla imkân tanıması da bu dönemin artı hanesine yazılıyor.

Evvelce pek rastlanmayan hem dil hem de konu bakımından cesur denemeler de bu sezona damgasını vuruyor. Modern dramayı, absürt komedi ile birleştiren, fantastik ögeleri çağdaş toplumsal eleştirilerle harmanlayan oyunlar da bu sezonun gözde yapımlarından…

Yeni Nesil Yaratıcılar ve Yenilikçi Yorumlar

Tiyatro dünyasında epeydir genç sanatçıların ön plâna çıktığı bir dönemi izliyoruz. Genç yazarlar ve genç yönetmenler, tiyatroya taze bir soluk getirecek projeleri sahneye taşıyor. Yeni anlatım biçimleri, deneysel sahne tasarımları ve teknolojiyi sanatsal bir araç olarak kullanma şekilleri, izleyiciye sıra dışı tecrübeler sunuyor. Her ne kadar bazıları şimdilik bir deneme statüsünde kalsa da zaman içinde kalıcı olup olmayacağı anlaşılacaktır.

Genç yönetmenler, özellikle dijital teknolojilerle birleşen sahne sanatlarını, interaktif deneyimler oluşturma yolunda kullanmayı tercih ediyor; görsel ve işitsel ögeleri, teknolojik araçlarla entegre ederek yoğun ve farklı bir görsellik sunuyorlar. Ses, ışık, video ve hareketli grafiklerle desteklenen oyunlar, hem tiyatronun geleneksel sınırlarını genişletiyor hem de tiyatronun dilini zenginleştiriyor.

Hızın artık çok daha önemli bir belirleyici faktör olduğu ve izlenecek içeriklerin her platformda arttığı bu dönem, tiyatro oyunlarının sürelerine de damgasını vuruyor. Son birkaç sene fakat özellikle de bu sezon, ekipler ya 60-90 dakika aralığında tek perdelik yeni oyunları sahneliyor ya da bilinen oyunları revize ederek ve kısaltarak oynuyorlar. Uzun oyunlar, yeni dönem seyircisinin pek tercihi olmuyor. Yine pandemi döneminden sonra artan monodramların uzun oluşu, seyir zevkini daha da asgariye indiriyor.

Roman ve hikâye uyarlamaları bu sene de sahnelerde başarılı bir biçimde yerini almaya devam ediyor.

Kültürel Çeşitlilik ve Erişilebilirlik

Tiyatro, gitgide daha geniş kitlelerin ulaşabileceği bir sanata dönüşüyor. Önceleri sadece belirli bir kesime hitap ettiği düşünülen ve rejisi de ona göre yapılan bazı oyunlar, şimdilerde farklı yaş gruplarına ve sosyoekonomik plândan gelen insanlara da seslenecek biçeme evriliyor.

Çocuklar için yapılan prodüksiyonu daha büyük tiyatro projeleri ve hemen hemen her ebattaki sahneye göre tasarlanabilen yetişkin oyunları sayesinde, tiyatronun ulaşılabilirliği ve izlenebilirliği artırılmış durumda. Bu hâl, tiyatronun geleceği açısından umut verici bir gelişme.

Sonuç Olarak…

Bu sezon, tiyatro dünyasında teknolojiyle de flört etmeye başlayan cesur, özgün ve sorgulayıcı denemeler ön plâna çıkarken, klâsikler de modern yorumlarla hayat buluyor. Tiyatro, yalnızca bir eğlence aracı değil, aynı zamanda insanların kültürel ve düşünsel dünyalarını dönüştürme gücüne sahip bir sanat dalı olarak, bu dönem de zihinlerdeki, gönüllerdeki ve sahnelerdeki yerini bir kez daha sağlamlaştırmaya devam ediyor.

Sezonun Ortasında 10 Oyun Önerisi

  1. Cihangir Atölye Sahnesi – Yedi Dakika
  2. Cihangir Atölye Sahnesi – Kâtip Bartleby
  3. DasDas Tiyatro – Titus Kompleks
  4. İBB Şehir Tiyatroları – Ağrı Dağı Efsanesi
  5. İstanbul Devlet Tiyatrosu – Acaib’ül Temaşa
  6. İstanbul Devlet Tiyatrosu – Işıltılı Haşerat
  7. İstanbul Devlet Tiyatrosu – Medea Material
  8. İstos Sahne – Büyük Zarifi Apartmanı
  9. Oyun Atölyesi – Kel Diva
  10. Perdeci Oyuncuları & AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu – Kürk Mantolu Madonna

İyi seyirler…







OGÜNhaber