"İnsan her yerde aynı insandır. Bir insanın yaratılışında asalet yoksa, kâinatın tacını giyse yine de çıplak kalır." demiş Montaigne Efendi.
Söylemlere, eylemlere ve hatta birebir yapılan fiillere baktığımızda: Siz de benim gibi bu mu ya, bu kadar mı? Yok ya…. dediğiniz mutlaka oluyordur.
Bu sebepten siyasi duruştan bahsetmek istiyorum sizlere.
Hepimiz asalet ve tevazu içindeki devlet adamı duruşunu görmeye ihtiyaç duyuyoruz, değil mi?
Peki nedir bu duruşun sırrı.
Asalet…
Sadece altı harften oluşan bu kelimenin bir siyasetçide olmaması; bugün sokakların, kutuplaşmış insanlar, ayrıştırılmış meslekler, uzaklaşmış bireyler ve amaçsız kalabalıklar ile dolmasına sebeptir.
Bu altı harfe sahip olamayanların yaptıkları sorumsuzlukların adıdır yaşanılanlar.
Sizi temin ederim ki; İBB’de ki 140 milyonluk börek ihalesini ben yapmadım, siz de yapmadınız.
Ya da ilçeye girmeyen ama ilçenin zerzevatını taşıdığı iddia edilen taşıma ihalesini. Ve bunlar gibi onlarca ihaleyi.
Ben bu börek ihalesini size biraz açayım da ülkemin insanının parası, tüyü bitmemiş yetimin hakkı nasılda asalet sahibi yöneticiler tarafından özenle paylaşılıyor sizde görün.
2025/55252 kayıt numaralı “2025 Yılı Unlu Mamüller, Taze Börek, Dondurulmuş Pasta ve Şerbetli Tatlı” ihalesi sonuç ilanına göre; 11 Mart 2025- 31 Aralık 2025 tarihi süreli ihaleyi 141 Milyon 942 Bin 208 TL bedelle Hakkâri merkez adresli bir şirkete verilmiş. İhaleyi alan yüklenici firma ismini ve adresini yazmamamın sebebi şu an dava süreci devam ettiği içindir.
Bugün itibariyle online satış yapan restoranlarda porsiyon börek ortalama 200 TL ise ihale bitme süresine dokuz ay varken 141 milyon ile kaç porsiyon börek tüketilir.
Tüketilmez efendi tüketilmez…
Bu kadar pervasız olunmaz. Bu kadar düşülmez, bu kadar yetimin malına göz dikilmez, yazıktır yazık.
Bu kadar börek tüketilmez ise ve İstanbul’da da börek yapmayı bilen usta da varsa ve onlar da börek yapabiliyorsa neden siz Hakkâri merkezli bir firmaya bu ihaleyi verirsiniz.
Aklıma başka başka sorular geliyor, aklıma farklı, kirli pazarlıkların sonucu geliyor.
Asaletiniz yok, vicdanınız yok sizin rotanız da mı yok derim size.
Ben değil bayrağına vatanına sevdalı Anadolu çocukları bu soruyu size açıkça sorar…
Siz kimin değirmenine su taşıdınız?
O zaman şimdi hesap zamanı ve vatanını seven her vatan evladı bu sürecin sağlıkla yürütülebilmesi için provokasyonlara ve engelleme çabalarına karşı sağduyulu olmaya davet ediyorum.
Ama bir arkadaş var ki sağduyuyu elinin tersiyle itmiş; adalete, hukuka, kendisi ile aynı görüşte olmayan seçmenine, aziz Türk vatandaşlarına, hatta emekçi basın mensubu kardeşlerime, TV programında gündemi yorumlayan gazetecilere umursamazca parmak sallıyor.
Üslup yok, yarınlar yokmuşçasına davranan, umursamazca el yükselten ve hatta neyin ne için söylendiğini algılayamayan, eski genel başkanı için yüzüne tükürürler gibi sözlerle trollerini gazlayan, çoluk çocuğu sokağa dökerek masum edebiyatı yapan, milletin ekonomisine göz dikip kameralar karşısında çocuk gibi oh nasılda yaptım diye övünen siyaset fukarası PAŞAM, fireni patlamış bir kamyon gibi fiiller sürdürmeye devam ediyor.
Elin İngilizi karşısında el pençe durup çok yalnız hissediyoruz diye ağlayan çocuk; biz Anadolu’nun yiğitleriyiz. Öyle elin sünnetsizine karşı ağlayana lider falan da demeyiz.
Bu acziyeti de hiçbir Türk'e yakıştırmayız. Bizim lider dediğimiz ayakta karşılanır, ayakta uğurlanır, bunu da bilesin.
Birde bilmeni çok istediğim bir konu var. Ben bir basın emekçisiyim ve senin bir basın emekçisine sen pazara git diye ukalaca bir tutumda bulunmanı kabul edemem.
Kürsü dokunulmazlığı bir vekilin fikirlerini millet adına söylemesi içindir, ukalalık yapması için değil.
Fikir özgürlüğü, inanç özgürlüğü olan bir ülkede bir basın emekçisine bu kadar ham bir üslup kabul edilemez.
Uyarayım, vatanseverler ve milletinin menfaatini önde tutan Anadolu çocukları bu şaklabanlıklarına sadece gülüp geçer. Duruşları çekindikleri ya da korktukları için değil; yargıya inandıkları için, adaletin tesisine güvendikleri için, sapla samanı birbirinden ayıracak kadar feraset sahibi oldukları içindir.
Umarım içinde bulunduğun gaflet ve dalalet halinden bir an önce kurtulur ayakları yere basar halde olduğu konumun ağırlığını hepimize hissettirirsin.
Bu yazımda muradım ise siyasetçide asil bir duruş görmek. Bir yolsuzluk iddiası verilerini paylaştım ki adaletin tesisi için bu çok kıymetli. Bunun için sağduyu nasihatimizi de yaptık. İnşallah istediğimiz gibi olur ama pek umut göremiyorum.
O zaman şu güzel atasözümüzü hatırlayalım “Adam adamdır olmasa da bir pulu, eşek yine eşektir atlastan olsa da çulu.”
Kalın sağlıcakla…