Gerçekten de; her sabah, taze başlangıçlara o kadar ihtiyaç duyuluyor ki... Böyle başlangıç olmaz ''Taze başlangıç'' derken; iyiliği, güzelliği, mutluluğu, dürüstlüğü simgeleyen, kısacası huzuru çağrıştıran başlangıçlardan bahsediliyor.
Yoksa, her sabah başlatılan ''fesat'', ''kıskançlık'', ''şaibe'', ''çamur atma''. ''kuşku duyma'' ve benzeri kötülükler, ahlaksızlıklar akıllara getirilmek ''istenmiyor''.
Eğer gazeteciler, sanatçılar, bürokratlar, işverenler nihayet politikacılar sırf ''şan'' olsun, ''nam'' olsun veya bastırılmış duygularını tatmin etmek üzere, birbirlerini nahak yere ''eleştiri'', ''uyarı'' ve ''itham'' bombardımanına tutuyorsa, haksız suçlamalar sergiliyorsa, böyle bir ''başlangıç'' olmaz olsun...
On bir yıl kadar önce, bir grup meslektaşla birlikte, Londra'da görüşme fırsatı yakaladığımız, dünyanın en büyük ve en ünlü bilgisayar (yazılım) şirketi Microsoft'un sahibi Billy Gates'in ''gelecek bugün başlıyor'' sözü hafızamızda sık sık tazeleniyor.
''Kötü haber'' alışkanlığı Billy Gates'in yankılar uyandıran ''Dijital Sinir Sistemiyle Düşünce Hızında Çalışmak'' adlı eserinde, ''insanoğlu'' ile ''gelecek'' ilişkisi adeta sorgulanıyor ve sonunda ''sır'' keşfediliyor.
''Kötü haberleri arayıp bulmak gibi doğal bir alışkınlığım var. Kötü haber sızla gelmeli'' diyen Billy Gates'in cesur fakat gerçekçi yaklaşımı ile ''kötü haber üretme ve yayma'' alışkanlığının kesinlikle birbirine karıştırmamak gerekiyor.
Tabii ji, ''Her sabah, taze bir başlangıç'' olmalı, hatta ''gelecek bugün başlamalı'' Ancak, gerçeklerden ''asla'' uzaklaşmama basiretinin gösterilmesi icap ediyor.
Gerçekler acı da olsa kabullenilmeli.
Tehlikeli kirlenme Buna karşılık; yalan-dolan, iftira, karalama illetlerinden hızla uzaklaşılmamalı... Ülkemizin, bunca iç ve özellikle ''uyutulmak'' istenen dış sorunları varken, toplumun her kesiminde ''boyatan'' ''kirlenme'' büyük bir talihsizlik ve tehlikeli gelişme olarak kabul ediliyor.
Kirlenmeden, sadece belirli bir kemsi veya kuruluşu, kurumu sorumlu tutmak, adilane bir davranış sayılmıyor.
Üzülerek belirtelim ki; bir şeylerin yanı sıra çoğu kurum ve kuruluşlarda ''kirlenme'' kendini az veya çok gösteriliyor.
Huzurun yolu Sistemin çivisi, çıkmışçasına, hukukun üstünlüğü kemiriliyor.Her alanda ''kargaşa'' bütün çarpıklığıyla hüküm sürüyor.
Hiç olmazsa, asgari müştereklerde birleşme sağduyusunu gösterme, artık kaçınılmaz bir şart oluyor.
Bu yüzden ''Her sabah, taze bir başlangıç'' olsun demenin ve ''gelecek bugün başlıyor'' u eklemenin tam zamanı yaşanıyor.
Aslında, bu ölümlü dünyada; hırsa, kine, yalan-dolana, iftiraya kısacası ''kirlenmeye'' neden sapılıyor. İnsanoğlu; her sabah, taze bir başlangıç yapacağı yerde, neden çıkmaz sokaklara dalıyor.
Oysa; her sabah, iyiliğe, güzele, doğruluğa ''taze'' başlangıçlar yapan daha doğrusu yapabilen, eninde sonunda mutluluğa ve huzura da erişiliyor.
Gerek politik, gerek ekonomik ve en önemlisi sosyal alanlarda ne yazık ki'' değer yargıları'' bir bir yitiriliyor. Çoğu ortamlarda, buna; değer yargılarının ''intiharı'' veya ''hadım edilmesi'' de deniliyor.
Oysa, belki de; en fazla ''titrememiz'', en fazla korumamız gereken ''kıymetler'' bunlar...
Köprü vazifesi görüyor Üstelik, içinde bulunduğumuz buhranlardan, perişanlıktan çıkabilmenin tılsımı da burada yatıyor. Neyleyeyim ki, ''vefa''yı ele aldığımızda, yaşantımızda bile neler sergileniyor. ''Vefa'' insanoğlunun en önemli hasletlerinin başında geliyor.
Daha doğrusu, başlı başına bir değer, bir vicdan ölçüsü... Müşfik bir ödül... Bir hakkın teslimi... Geçmiş ve gelecek arasında ''sağlam'' bir köprü ancak ''vefa'' duygularıyla kuruluyor.
Ne var ki ve ne yazık ki, ''vefa'' yitirilen değerler arasında önlerde yer alıyor.
Gerçi ''vefa'' ile ''bivefa'' arasında sadece iki harf farkı görülüyor.
Ancak, o harflik değişim var ya, insanı daha ölmeden adeta gömebiliyor.
Türk halkı vefalıdır Aslında, Türk milletinin üstün vasıflarından, özelliklerinden biri de, vefalı oluşu...
İyiliği, hizmeti, samimiyeti ve başarıyı kolay kolay unutmayan halkımız, çeşitli vesilelerle bunu değerlendirmesini de çok iyi biliyor.
Bu üstün gizem ve haslet öteden beri zaten mevcut bulunuyor.
Fakat nedense ''vefa'' artık yavaş yavaş raflara kaldırıyor.
İşin acı tarafı da, ne kadar ''densiz'' ve ''insafsız'' bivefa davranışlar sergilendiği işitiliyor, görülüyor hatta yaşanıyor.
Nerdeyse ''bivefa'' olmak bir meziyet, bir hüner sayılıyor. Ya nankörlük... Bu arada, vefasızlığı aşan adımlar, davranışlar, nankörlüğe kadar uzanıyor.
Nankörlüğe gelince; Gerçekten de tahammülü imkânsız depresyonlar doğuruyor.
Çok görüldüğü ve sık sık yaşandığı için vefasızlığı kabullenenler, nankörlüğün karşısında ''isyan'' ediyor.
Evet, değer yargıları bir bir yitirilirken, vefasızlık ve nankörlük ortalığı kavuruyor.
Neredeyse; iyi, güzel, hoş ve şık hareketler, davranışlar, hasletler ''nostalji''ye dönüşüyor.
Çıkış yolu bulabiliriz Böylesi nostaljiyi yaşamak ya da yaşatabilmek bile artık kazanç ve hüner oluyor. Nostaljiler, aslında bir ''vicdan muhasebesi'' yapma fırsatını da veriyor.
Ne var ki, kimi insanlarımız bu fırsatı, bu zemini kullanıp, kendi kendini bile bağışlamıyor.
Hep örnek olarak gösterilen ve dillerden düşmeyen ''acaba bugün ülkem için, vatandaşlarım için ne yaptım'' sorusu, çeşitli biçimleriyle insanoğlunun önüne çıkması gerekiyor.
Belki de ''değer yargıları''nı kurtarmanın yolu buradan geçiyor.
kakin@ogunhaber.comCRA- 24.Ocak.2009 Cumartesi - 18:28:00
Gazete baskısı için tıklayınız.