Özelliklede şanlı bayrağımız üzerinde herhangi bir gölge düşmemesi icap ediyor.
BUNCA tahrikten sonra, milletimizin provokatörlere daha dikkat etmesi gerekiyor.
Gerçekten de ''tahrik'' tezgahları, şükürler olsun ki herhangi bir müessif bir olay olmadan atlatılmış bulunuyor.
Ne var ki, olaylar tırmandırılmak isteniyor.
Şimdi, halkımıza düşen görev, taşkınlıkların heyecanına kapılmadan, provokatörlerin güvenlik kuvvetleri tarafından yakalanmasını sağlamaktan ileri gitmemeli.
TÜRK HALKININ SAĞDUYUSUZaten şimdiye kadar, çirkin saldırılar karşısında duyulan infialin kan dökülmeye dönüşmemesini, Türkiye'nin bir talihi olarak değerlendirmek icap ediyor. Çünkü, tezgahlanan oyunlar kan dökülmesini, ''nifak'' tohumlarının ekilmesini amaçlıyor.
Her ne kadar ısrarlı bir şekilde ''linç girişimi''nden bahsediliyorsa hiçbir şekilde ne istismar edilmeli, ne de ne şekilde olursa olsun, saldırıya maruz bırakılmamalı.
Kim ne derse desin, bu milletin en hassas ''damarı'' olan bayrak da, herhangi ''müessif'' bir olayın olmaması, her seferinde de oyunu bozuyor.
Bu malum çevreler, bayrağımız ile ilgili saldırıları önemsemiyor.
Oysa, her şey bayrakla başlıyor, bayrakla bitiyor. ''hoşgörü'' çiçekleri atılıyorsa, bunun karşılığı nice olur?
Önce bayrağa sadakatte hem fikir olalım, sonra görüşleri tartışalım.
Türkiye'nin çok büyük bir badireden geçtiği bu aylarda, çok dikkatli olmak, özellikle provokatörlerin oyununa gelmemek, milli görevlerimizin başında geliyor.
Irkçılığı kökünden reddeden milliyetçilerin vatanı, bayrağı korumadaki haklı titizliği, kararlılığı kimseyi korkutmamalı.
Çünkü Türk milliyetçileri, her şeyden önce ülkesini sevmenin heyecanı içinde yaşıyor.
TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR !
Bu heyecanı ''tahrik'' etmemek özellikle vatanın bölünmez bütünlüğü üzerinde hesaplar yapmamak, her vatandaşa düşüyor.
Heyecan ve metanetin yan yana yaşanması icap ediyorken, tahriklere kapılmamak, şimdi tek ''strateji'' olarak kabul edilmeli. Bu vatan, hepimizin olmalı...
Dik duralım yeter Şanlı Türk bayrağının ''saygınlığı'' ile ilgili bildiri, herhalde kendilerini ''aydın'' sayan grubun görüşüne aykırı düşmüyor.
Yediden yetmişe ve samimi bir şekilde bayrağımızın onurunu ve saygınlığını korursak, o zaman provokatörler veya düşmanlar, her türlü ''çirkin'' eylemden çekinirler.
Yok eğer, kalenin burcunda gedikler varsa ve sık sık buradan çığlıklar atılmak istemiyorsa buna Türk Milletinin elbette bir cevabı oluyor.
Kutsal günler ve ''zeytin dalı'' Şükürler olsun ki, kutsal bir Kurban Bayramı ve Hac'cı geride bırakmış bulunuyoruz.
Dini bayramlar ve kutsal günler, insanoğluna ''barış ve ''huzur''u vesile kılıyor.
Öte yandan, mitolojinin, ''barış'' ve ''güven'' adına insanoğluna kazandırdığı ''zeytin dalı'' da çoğu kez, işlevini yerine getirmiyor.
HAVADA KALAN İYİ NİYETGerçekten de, çoğu kez, uzatılan ''zeytin dalı'' gösterisinden sonra bazen asude günler olmuyor da değil. Bakınız, yıllar yılı Filistin'de, İsrail'de karşılıklı uzatılan ''zeytin dalı''nın hal-i perişanına...
Aslında, öz topraklarında özgür ve bağımsız Filistin devleti kurma özlemi ve Museviler için ''vaat edilmiş topraklar'' üzerindeki İsrail devletinde yaşananlar, neden ''zeytin dalı''nın gölgesinde anlaşılmıyor ? Bir türlü sonuca ulaşılamıyor.
Oysa, ''Kenan Elleri''nde sağlanabilecek kalıcı ve adil bir ''barış'', bütün dünyanın Sükununu sağlama fırsatı doğuruyor.
DİN İSTİSMAR EDİLMEZDİEğer, zamanında bu sancılı bölgede ''huzur'' sağlanmış olsaydı, belki de ne El kaide olacaktı, ne de ''meş'um'' 11 Eylül'ler yaşanacaktı. Geçmişin yeşerttiği ''nefret'' tohumları, gün geçtikçe boy atmayacaktı. Böylelikle, yüce dinimizin adına da ne örgütler kurulabilecek, ne de eylemler yapılabilecekti. Neyleyelim ki, kan ve gözyaşının yoğurduğu nefret tohumları günümüzde teröre, şiddete dönüşüyor.
YANLIŞ YORUMLAR
Her Müslüman'ın lanetlediği terör, hiçbir zaman ''meşru'' sayılmıyor. Üstelik, dinimizdeki ''cihad'', çoğu kez yanlış yorumlanıyor. Kaldı ki, İslam'ın savaşı bile son çare olarak gören tek inanç olduğu da biliniyor. Madalyonun görülmeyen öbür yüzündeki çarpıcı gerçekler ise, insanı hem derin düşündürüyor, hem de endişelendiriyor.
Filistin'den kaynaklanan anlaşmazlık, kendini Hindistan'da, Pakistan'da, Keşmir'de, Afganistan'da, Bosna Hersek'te, Endonezya'da, Irak'ta, Kerkük'te, Kıbrıs'ta, Çeçenistan'da, Moritanya'da, Somali'de, Sudan'da başka, bambaşka yüzlerle gösteriyor.
Böylesine tehlikeli bir ''kuşak'' içinde yeni yeni ''zeytin dalları''na ihtiyaç görünüyor.
Çünkü çoğu vakit, özgürlük istemi veya mücadele ile terör birbirine karışıyor, karıştırılıyor. Ne yazık ki, olaylar, dinleri veya medeniyetleri karşı karşıya getiriyor.
Belki de bütün günah, ''hadım'' olan iz'an ve akıllara yüklenmeli, yükleniyor.
Yoksa, ''zeytin dalı''nın günahı ne ?
Bütün olumsuzluklara rağmen, insanoğlu, nice nice bayramlar dilemekten kendini alamıyor.
Üstelik ''kutsal topraklar'' dan dönmeye başlayan hacılar da, sevinç gözyaşlarıyla karşılamak gerekiyor.
kakin@ogunhaber.comCRA-15.Aralık.2008 Pazartesi - 01:00:00
Gazete baskısı için tıklayınız.