Reis Il Küba !

13 Ağustos 1926 doğumlu Castro, Marksist Küba Devrimi'nin önderlerinin başında yer alıyor. Gerçekten de, ''trajik'' olaylarla dolu hayat öyküsünde Castro, hiçbir zaman ''devrimci'' kimliğini yitirmiyor. 1953 başlarında Batista diktatörlüğünü yıkmak amacıyla küçük bir grup oluşturan Castro, 26 Temmiz'da Santiago'daki Moncada Kışlasına 125 arkadaşıyla birlikte bir baskın düzenliyor ama başarısızlığa uğrayarak tutuklanıyor. 16 Ekim 1953'te Santiago'daki Küba Yüksek Mahkemesi'nde yapılan yargılamada Sayın Yargıç siz beni mahkum edin! Tarih beni haklı çıkaracaktır (La Historia Me Absolvera) cümlesiyle biten ünlü savunması hâlâ hatırlanıyor. 16 yıla mahkum olan Castro Juventud Adası'nda 21 ay hapis yattıktan sonra, Batista'nın emriyle cezasının geriye kalan bölümü bağışlanıyor. 1955'te Küba'dan ayrılarak Meksika'ya geçiyor ve ''26 Temmuz Hareketi'' adlı yeni bir örgüt kuruyor. İspanya İç Savaşı'na katılmış olan Kübalı Alberto Bayo'nun yönetiminde gerilla savaşı eğitimi gören örgüt üyeleri 2 Aralık 1956'da Granma yatıyla Küba'ya dönerek Oriente'de karaya çıkıyor. Burada hükumet kuvvetleriyle girişilen çatışmalarda arkadaşlarının çoğunu yitiren Castro, aralarında kardeşi Raul Castro ve Ernesto Che Guera'nın da bulunduğu 12 arkadaşıyla birlikte Oriente'nin güneybatısındaki Maestra Dağlarına çekiliyor. Bu dağlarda iki yıl boyunca Batista'nın kuvvetlerine karşı bir gerilla savaşı yürütüyor. Giderek siyasi desteğini yitiren ve bir dizi askeri yenilgiye uğrayan Batista, 31 Aralık 1958'de Dominik Cumhuriyeti'ne kaçıyor. Castro 1959'un ilk günlerinde Havana'ya giriyor.
Hukukçu Doktor Manuel Urritia Leo devlet başkanlığına, Castro da başbakanlığa getiriliyor. Fidel Castro ile yıllar önce Fizan'da görüşme fırsatı yakalamıştık. Şu hayatın, daha doğrusu gazeteciliğin cilvesine bakınız. Fidel Castro ile Libya'nın derinliklerinde çölde tanışmış, kısa da olsa görüşmüştük. Küba veya Havana neresi, Libya veya Fizan neresi. Osmanlı İmparatorluğu'nun sürgün yerlerinden Fizan'da böylesine karizmatik bir lider ile yan yana gelebilmek... Oldukça uzun yıllar önceydi, Libya'nın önemli günlerinden biri yine yaşanıyordu. Gizemli lider Albay Muammer El Kaddafi, Libya'nın Anayasası'nın ''Kur'an-ı Kerim'' olmasını gündeme getirmişti. Libya Halk Kongresi Fizan bölgesinin Sebha şehrinde toplanmıştı. Aynı zamanda devrimin yıl dönümü de kutlanıyordu. Kaddafi'nin ''onur konuğu'' Castro, taa Sebha'ya gelmişti.
Kumların ay ışığında pırıl pırıl parladığı ve kümeden kümeye oynadığı ''nefis'' bir çöl gecesinde, yakılan yüzlerce meşalenin aydınlattığı Sebha havaalanınna Castro'yu getiren uçak indiğinde, bedevilerin sıktığı kurşunlar, kadınların ''hel hele'' çığlıkları unutulur gibi değildi. Castro bütün heybetiyle, Albay Kaddafi ile kucaklaşırken mermilerin ve ''hel hele''lerin artan sesleri birbirine karışıyordu. Pistin kenarlarında rengarenk kıyafetli bedevilerin koşuşan atları ve elden ele dolaşan meşaleler, bu tarihi buluşmaya eşlik ediyordu. Anayasa'sını ''Kur'an-ı Kerim'' yaptığı gece Libya'ya, ''ateşli'' bir Marksist lider konuk olmuştu. Gerçekten de tarihin ''garip'' bir cilvesi daha tecelli ediyordu. Yanımızdaki bir bedeviye Castro'yu göstererek ''Bu kim'' sorumuza, yağız delikanlının ''Reis İl Küba'' yanıtı hafızalarımızı ara sıra yokluyor. ''Reis İl Küba'' tam 49 yıl önderlik yaptığı ülkesinde artık sade bir vatandaş gibi yaşayamayacağı biliniyor. Çünkü o, çoğu kişilere göre hâlâ bir efsane...


kakin@ogungazetesi.com.tr
OGÜN/17.Şubat-02.Mart.2008/Sayı:61/Sayfa:06

 

Gazete baskısı için tıklayınız.
OGÜNhaber