"Kutsal Topraklar'da" Olmak Vardı

Hele her hac döneminde Kutsal Topraklar, insanın burnunda buram buram kokuyor, gönlünde kıpır kıpır kıpırdıyor. Geçmiş de olsa, yaşanan kutsal günler hatta anlar bir bir hissediliyor.

İşte bugünlerde yine böylesine bir derin özlem içinde kavruluyoruz. 50 yıllık gazetecilik geçmişimizi zenginleştiren, renklendiren ve manalandıran hac seferleri, huşü içinde gözlerimizin önünden bir bir geçiyor. Zaten, unutmak hiç mümkün mü ?

Yüce ova, Arafat'ta olmak vardı. ''Lebbeyk Allahümme Lebbeyk'' terbiyesinin, Cebeli Rahme'den yankılanışına tanıklık etmek, ''vakfe''de durmak vardı. Anlatmak mümkün mü? Kim ne derse desin Hac farizasını ve ''Kutsal Topraklar''ı, orda duyulan heyecanı, yaşanan sevinci anlatmak mümkün olmuyor.

Yine de, ''Kutsal Topraklar'' dan birkaç kesit vermemek elden gelmiyor. Nur sütunlarının çerçevelediği mübarek belde; ''Mekke-i Mükerreme.'' Allah'ın evi, ''Kabe-i Muazzama...'' Makam-ı İbrahim, ''Safa ile Merve.'' Zemzem Kuyusu... Ovaların en ulvisinde, en yüce dağ ''Cebel-i Rahme.''

Şeytanların taşlandığı şehir, ''Mina.'' Kesilen binlerce kurban... Allah'ın sevgili kulu, son ilahi rahmet, Hazreti Muhammed'in kabirlerinin bulunduğu tarihi kent ''Medine-i Münevvere.'' İşte, ''Mukaddes Topraklar.''

Ve işte ''Hac.'' Milyonlarca yürekten inanmışın, gönülden aşık olmuşun tek düşünce, tek gaye için toplanışı, kaynaşması...

Burada sağ-sol kavgası yok, burada insanın renginden ötürü hor görülmesi yok, burada kölelik, efendilik, zenginlik, fakirlik diye bir ayrım yok. Burada insanlık var. Sevgi var. Burada ulvi bir heyecan var ve burada her şey Allah içindir...

Şimdi de; hac farizasının nasıl eda edildiğinin bir özetini sunalım. Arafat'a çıkış 8 Zilhiccede yatsı namazından sonra, artık Mina'dan Arafat'a doğru bir yolculuk başlar. Hacı adaylarının büyük çoğunluğu şafağı beklemeden Arafat ovasına gelir ve burada çadırdan bir geceliğine kurulan muazzam şehirde sabahlar.

Oysa 9 Zilhiccede, sabah namazını Mina'da kılıp, yavaş yavaş Arafat'a çıkmak daha sevaptır. Ne var ki, Mina ile Arafat arasında en az 10 ayrı yol olduğu halde, kalabalıktan 20 kilometre yol saatlerce alınabiliyor.

Ovada da, en az 3 milyon inanmış toplandığı için, akşamdan gelmek artık bir töre haline gelmiş. Arafat ovasında şafakla beraber başlayan dua, istiğfar gün, güneşin batım saatine kadar bütün haşmetiyle devam eder. Sabah namazından sonra, ''Cebeli Rahme''ye yönelen hacı adaylarına rastlanırken, çadırdan çıkmayıp, öğleyi bekleyenler de var.

Öğle olunca, ''Mescid-i İbrahim''e gidilerek, okunacak iki hutbe dinlenir, öğle ie ikindi namazı arka arkaya cemaatle birlikte burada kılınır. Mescide gelmeyen müminler ise, ister tek başlarına, isterlerse cemaatle birlikte ayrı ayrı vakitlerde namazlarını kılıyor.

Vakfede duruş Hazreti Muhammed'in, ''Her kim, Arafat'a vakfede durur, tövbe istiğfar ederse yeni doğmuş gibi, varsa bütün günahlarından arınmış, paklanmış olur'' buyurdukları vakfede durmak, genellikle ikindi namazından sonra başlar ve güneşin batışına kadar sürer. Vakfe bir binek üzerinde veya ayakta yapılır. Takati ve mecali tükenenler vakfede oturarak durur. Özellikle dini kitapların yazdığına göre, üzerinde Hz. Havva ie Hz. Adem'in buluştuğu nurlu dağ, ''Cebeli Rahme'' de veya eteklerinde vakfeye durmak daha anlamlı, daha heyecan verici. Eller açık olarak hamd, tekbir, tehlil ve salavat getirmek, Cenab-ı Hakk'a dua etmek, tabii ki heyecan verici. Oruçlu olmanın haram olduğu Arafat'ta dua kayıtlanmamış.

İnanmışlar, diledikleri duayı yapıyor. Efdal olan dualardan bir bölümü şöyle: ''Allah'ım, kalbimim nurlandır. Kulağımı nurlandır. Gözümü nurlandır. Ya Rabbi gözümü nurlandır. Ya Rabbi göğsümü ferahlat, işimi kolaylaştır. Allah'ım Cehennem'den koru veya beni rahmetinle Cennet'e koy. Ey, rahmet edenlerin en çok rahmet edicisi...'' Arafat ovasında güneş batınca çadırlar sökülür. Sonra da Müzdelife'ye doğru yola çıkılır.

Bu arada, akşam namazı kılınmıyor. Akşam namazı Müzdelife'de yatsı namazı ile birleştirilerek kılınır. Meş'ar-ı Haram'a yakın bir yerde kılının namazdan sonra, mercimek tanesinden küçük, nohut tanesinden büyük olmamak şartıyla 70 taş toplanır. Toplanan taşları yıkmak sevap.

Büyük bir itina ile toplanan taşlardan sonra Mina'ya doğru yola çıkılır. Birkaç kilometre kadar sonra Mina, hacı adaylarını bağrına basmak için ayakta. Gece yarısından sonra, toplanan 70 taştan 7'si ''Büyük şeytan''a atılacak. Büyük, orta ve küçük şeytanlara en az 49 taş atılmakta ve şeytanı sembolize eden dikdörtgen prizma şeklindeki büyük taşların etrafı, bayramın son günü küçük taşlarla doluyor.

Bayramın ilk günü Gün ağarınca, artık Mina'da kurban bayramının ilk günü.
Müminler bir yandan kurbanlarını keserlerken, bir yandan da büyük şeytanı taşlamak için faaliyette. 10 Zilhicce'de, mümkünse sabah ve bayram namazı ''Kabe-i Muazzama''da kılındıktan sonra veya önce Müzdelife'de toplanan taşlardan 7'si alınarak ''Akabe' Cemresi ne gidilerek taşlar atılır, telbiyeye son verilir. Tekbir getirilmektedir. Şeytanlara atılan her taşta, ''Bismillahi Allahu Ekber'' deniliyor.

Taşlar Atılırken, Mina sağa, Mekke-i Mükkerreme sola alınıyor. Kurban Bayramı'nın ilk gününde, ''Akabe Cemresi''. yani büyük şeytana atılan 7 taştan sonra, saçtan bir parça kesilir.

Bu arada kurbanlar kesilir,tabiî ki hac tavafı'da yerine getirilir. İhram'dan çıkılır. Artık hacı adayları, mertebelerin en büyüğüne ererek ''Hacı'' oluyor.
Özleminizi, satırlarla da olsa hafifletmenin coşkusu içindeyiz...

 

 

 




CRA 26.Kasım.2009 Perşembe - 12:35:00
OGÜNhaber