Gerçekten de, ''Üzmez'' başta ailesi olmak üzere, dost, tanıdık ve sağduyu sahibi herkesi ''üzmüş'' ve şok içinde bırakmış bulunuyor.
Yüce Allah'ın, böylesi bir ''faciayı'' hiç kimsenin başına getirmemesini dilemek icap ediyor.
Ne var ki, ''iğrenç'' olayı bireysellikten koparıp, ''inanç'' platformuna da ''taşımak'' kimseye yakışmıyor. Unutulmamalı ki, her zanlının, her suçlunun bir dini, bir inancı bulunuyor.
Yani, her sanığı veya suçluyu, cürmünden ötürü dinini en azından inancını ''zan'' altında bırakmak ve suçlamak tamamen ''temelsiz'' oluyor.
Belki ''Üzmez''in ''din'' alanında fazla söylev ve eylemde bulunmasından ve medyatik bir profil çizdiğinden böyle bir ''hata'' işleniyor. Aslında ''Üzmez''in bir din adamı, bir din lideri veya bir din bilgini olmadığı da öteden beri biliniyor.
Ama maalesef bu sahada kullanılıyor. Her ne kadar, çoğu kez televizyonlarda ve yazdığı gazetede ''din'' daha doğrusu ''Müslümanlık''la ilgili görüşleri, iddiaları yayınlanıyorsa da, ''Üzmez''in bu alanda herhangi bir ''kariyeri''nin, bu arada herhangi bir tarikatın mensubu olmadığı özelliği de ''ağır'' basıyor. Nereden bakılırsa bakılsın, ''Üzmez'' olayını bilerek veya bilmeyerek ''inanç'' yıpratma mekanizması haline getirmeyi amaçlayanlar, hem dine haksızlık yapıyor, hem de bir yerde ''günah'' işliyor.
''Üzmez''i bireysel olarak, mercek altına alıp önce ''acımak'' sonra ''kınamak'' ve en sonunda da derin derin ''düşünmek'' öncelikli yer alıyor.
Ülkemizde veya dünyanın herhangi bir yerinde, böylesi ''feci'' olaylara sık sık olmasa da ne yazık ki rastlanıyor.
Her olayı ''din'' veya ''dindar'' bazında algılamamak, başta medya olmak üzere birçok kurum ve kuruluşa düşüyor. Herkes biliyor ki, hiçbir ''semavi din'' hatta çeşitli inançlar, insanları günah işlemeye asla cevaz vermiyor.
Aksine, ''zina'', ''tecavüz'' gibi eylemler kesinlikle yasaklanıyor.
Hal böyle iken, sırf özellikle din ve dini bilgilerle uğraşıyor diye ''iğrenç'' eylemlerde bulunan bir şahsı, ''inanç'' platformu içinde değerlendirmek beraberinde, gereksiz bazı yanılgıları da getiriyor.
Özellikle muhafazakâr gazetelerin belki de, içgüdüsel ''savunma'' mekanizmalarını faaliyete geçirmeleri ''yersiz'' ve ''lüzumsuz'' bir çırpınıştan öte gidemiyor.
Hele, ''Sevgili Peygamberimiz, Son İlahi Rahmet Hazreti Muhammed (S.A.V.)'' adını, bu ortam içinde anmak onun yaşantısıyla ilgili yanlış bilgiler vermek hiç de yakışmıyor.
''Üzmez''in gafletini, cinnetini, saldırganlığını ''temizlemek'' hiç bir kimseye, hiç bir yazara, hiçbir gazeteye ne görev ne de sorumluluk yüklemiyor. ''Üzmez''i savunayım derken, yüce dinimize zarar gelebileceğinin ''bilinci'' her şeyden öne geliyor.
Bakınız, Avusturya'da bir babanın kızı ile yaptığı ''insanlık dışı'' ve ''utanç duvarlarını aşan'' eylmine hiçbir şekilde din veya inanç özenle karıştırılmıyor.
Eğer bu cani baba, bir kiliseye daha yakın olsaydı belki daha üzüntü yaratır fakat hiçbir zaman ''Hristiyanlık'' veya ''inancının'' böylesi sorgulanmayacağı, daha önceki benzer olaylardan zaten anlaşılıyor.
Sakın yanlış değerlendirilmesin, sadece ''Üzmez'' olayını değil, benzer hiçbir eylemin ''inanç'' platformuna yaklaştırılmamasını istemekle, herhangi bir ''perdeleme'' öngörülmüyor.
Aksine, bireysel olarak değerlendirilecek her türlü haber, yorum ve fotoğraf, benzer olayların önlenmesine daima yardımcı olduğu da biliniyor.
Sonuç olarak, ne muhafazakâr ne de karşıtlarının ''Üzmez'' gibi medyatik fakat bunalımlı kişilerin sebep olduğu utanç dolu olayları ''din'' bazında değerlendirmemesinin önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor.
kakin@ogungazetesi.com.trOGÜN/04-10.Mayıs.2008/Sayı:71/Sayfa:06
Gazete baskısı için tıklayınız.