Aleviliğin, sanki Müslümanlığın dışında bir dinmiş gibi gösterilmek istenmesi, onarılması imkansız bir hata, bir gafleti oluşturuyor. Sünni olmamız, çok sayıda ve ileri düzeyde Alevi ileri geleniyle ''dost'' olmamızı ve sıkı görüşmemizi hiç de engellemiyor. Aksine, büyük ''sevgi ve hoşgörü'' ilişkilerde etken oluyor.Tabii ki, bazı örf ve adetlerde hiçbir tarafı rahatsız etmeyen değişiklikler göze çarpıyor. Ne var ki, din alanında İslamiyetten herhangi ''büyük'' bir kopuş gözükmüyor. Yani, ''kültür'' değişikliği geleneklerde kendini his ettiriyor. Zaten öteden beri dini tam bilenler tarafından Alevilik İslam dışı sayılmıyor. Aksine, İslamiyetin özü kabul ediliyor. ''Cemevleri''ni bir çeşit ''cami'' gibi göstermenin, ileride büyük ayrılıklara hatta kargaşalara sebep olacağı, kesin bir şekilde ifade ediliyor. Gerçekten de, iç ve dış bazı kurum ve kuruluşlar, bir an önce, ellerini ''Aleviler''in üzerinden çekme basiretini göstermeleri gerekiyor. Aslında, tarafımızdan ''yanlış'' bir anlaşılma olmadıysa, Aleviler, Müslümanlık'ta var olan mezhepler gibi ayrı bir ''mezhep''ten görünmek istiyor. Tabii ki, dini ve derin bir konu olduğu için bu istek üzerinde daha fazla durmamız icap ediyor. Sadece, içinden çıkılabilecek bir yol, gerçekçi bir çözüm gibi görünüyor. Her şeyden önce önemle belirtmek gerekir ki, yeniden bir ''Sünni'' ''Alevi'' ayrışması veya çatışmasına ''çanak'' tutmak zaten bazı çeşitli sorunlar içinde bulunan ülkeye yapılabilecek en ''ağır'' kötülüklerin başında geliyor. 13. asra kadar gidip, Anadolu'nun yaşadığı ''hoşgörü'' ortamını öğrenip, öğretmek ve yaşamak bile, herkesi ''mutlu'' etmeye yetiyor
kakin@ogungazetesi.com.trOGÜN/06-12.Ocak.2008/Sayı:54/Sayfa:08