''Mavi Vadinin Atları'' Gürbüz Azak'ın nefis yağlıboyalardan...
Bir de, ''Kuşların Kervanı'' eseri var ki, o da bir şaheser.
Bu iki tabloya da sahip olmanın keyfi duyuluyor.
Zaten, yüz metrekareyi bile bulmayan mütevazi evimizde İbrahim Çallı'nın veya Şevket Dağ'ın eserleri bulunacak değildi ya...
Gerçi, zamanında çok ucuza satın alma fırsatını elde ettiğimiz Necdet Kalay ve Salih Acar gibi resim üstadlarının da eserleri mevcut ama nedense, Gürbüz Azak'ın iki tablosu daha çok ilgilendiriyor, etkiliyor.
Zaten önemli olan, bir vesileyle ''mutlu'' olmak ve kalabilmek değil mi?
Kim istemez ki, evinin duvarlarını paha biçilmez tablolar süslesin, yaşantısının ''maddi'' garantisi de olsun.
Ama ''yetinmek'' diye bir tılsım var ya. İşte ona değil erişmek, yaklaşabilmek bile çok önemli...
Eninde sonunda, ''dünyanın malı dünyada kaldığına göre'', ünlü ressamların eserleri müze duvarlarına daha da yakışıyor.
Bu konuda hırsın esiri olmak, insanoğluna hiç bir şey kazandırmıyor.
Aslında Gürbüz Azak'ın tabloları bizim için paha biçilmez bir değer taşıyor.
Değil mi ''mutlu'' olmamızı sağlıyor, ''gerisi yalan...''
Söz Gürbüz Azak'tan açılmışken, biliyor musunuz ki sevgili ağabeyimizin on parmağında on marifet olduğunu...
Belki resimleri ve özellikle yazılarıyla öne çıkmış ama ''hayat'' dolu bir sanatçı.
Herhalde, cıvıl cıvıl, renk renk üslübuna kimse bir şey diyemez.
Sonra, konuları işleyiş tarzı bir başka türlü...
Öyle ki, 40 gün üst üste siyasete bulaşmadan, ahkam kesmeden, kimseyi kırıp dökmeden yazabilir.
Ne var ki, uzun bir süredir birbirimizden uzağız ve Gürbüz Azak'ın köşe yazısı yok.
Çünkü pek ''müdanası'' olmadığından, önüne gelen ''yazma'' teklifine galiba ''evet'' demiyor.
Şimdi, biz Gürbüz Azak'ı anlatmaya çalışırken, birbirinden değerli üstadlarımızı, meslektaşlarımızı ve arkadaşlarımızı unutmuş değiliz.
Sadece, ''hazine sandığı''ndan bir mücevher sergileniyor.
CRA 10.Ağustos.2009 Pazartesi - 05:28:00