Artık Her Şey Eskisi Gibi Olmayacak Mı?

Ne var ki, daha önce de belirttiğimiz gibi, her şeye rağmen gergin sürecin ''demokratik'' bir ortam içinde değerlendirilmesi gerekiyor. Gerçekten de, her şeyden önce ''kaş yapayım derken göz çıkarmamak'' özeni önem arz ediyor. Söz gelimi, Anayasa'nın 10 ve 42. Maddeleri'nin değiştirilmesi eğer Meclis'te geçerse, bunu demokrasinin bir ''cilvesi'', bu arada maddelerin Anayasa Mahkemesi'nde iptal edilmesini de ''Hukukun üstünlüğü'' olarak şimdiden gönülden olsa da olmasa da, kabullenmek icap ediyor. Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve sosyal konjektürünün ''kırılgan bir fay hattı üzerinde olduğu'' nun da asla unutulmaması hepimize düşüyor. Nüfusumuzun yüzde 99'unun Müslüman olduğu bir ülkede, en büyük ''mutabakat'' kimne derse desin, Cumhuriyet'in kuruluşundan beri ''laiklik'' sağlanmış bulunuyor. Yani, ''inanç'' ile ''laiklik'' dengesi ters kutuplarda olmalarına rağmen, yıllardan beri ''sosyal barış''ı koruyor. Bazı kesimlerin bilmek istemediği veya kavrayamadığı en ''hassas'' mutabakatın ''türban'' üzerinden bozulma ihtimali bile, ülkeyi huzursuzluklara götürebilecek, sinyaller veriyor. Bir yandan dindar ile dinci ayrımının fark edilmesi ve çoğunluğu oluşturan birinci grubun, ''dinci'' liğe itilmemesi veya kaymamasını sağlamak da, Cumhuriyet'in ilkelerini savunanlara düşüyor. Gerginliğin, ''derin ayrışmalara'' zemin hazırlamaması belki de öncelikli stratejiyi oluşturuyor. Gerçi, alınan mesafe bile, ''Türkiye'de artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı'' formülünü de beraberinde getiriyorsa da, çeşitli iç ve dış sorunlarla boğuşan Türkiye'nin ve halkının her zamandan daha fazla ''huzur'' a ihtiyacı olduğunu da belirtmemiz gerekiyor.

 

kakin@ogungazetesi.com.tr
OGÜN/03-09.Şubat.2008/Sayı:58/Sayfa:06





Haberin gazete baskısı için tıklayın.
OGÜNhaber