Acı Fatura Yine İnsanımıza!

Belki çok zorluklar içinde geçen günlük hayatta, ister istemez öfkeleniliyor fakat çoğu kez sonra da pişmanlık duyuluyor.
Ama öfkenin devlet kademelerinde yuvalanabilmesinin izahı gerçekten de insanı zorluyor.
Nitekim öfkenin nelere mâl olduğu, bütün dehşetiyle yaşanıyor.
Ekonomik gidişattan mı, siyasi bunalımdan mı, sosyal çöküntüden mi, yediden yetmişe artık herkes bir ''öfke'' içinde kıvranıyor.
Daha doğrusu, çok çabuk kızıp hemen öfkeleniyor ve bir çırpıda bütün köprüler uçuruluyor.
Gerçekten de, özellikle siyasetçilerimiz ve çoğu üst düzey yöneticilerimiz, hatta bazı ünlü işverenlerimiz, işçi liderlerimiz devamlı bir hırçınlık ve kızgınlık içinde bocalıyor.
Ard arda gelen olaylar, çıkan sorunlar, beklenmedik gelişmeler, belki insanımızı böyle tedirgin ediyor.
Tedirginliğin doğurduğu öfke, gün geçtikçe toplumu kemiriyor.
Zaten öfkenin, sahibine de hiçbir şey kazandırmadığı, öteden beri biliniyor.
Oysa, insanoğlunun, özveri göstereceği, fedakârlık yapabileceği alanları, fırsatları gittikçe artıyor.
Bunca dış problemimiz ve düşmanımız varken, olayları büyütüp  büyütüp kriz haline getirmemizin acı faturasını da bizzat halkımız çekiyor.
Kaynağı ne olursa olsun, öfkenin bir an önce dinmesi gerekiyor.
Ülkeyi saran bu beladan ne kadar çabuk kurtulabilirsek o kadar mesafe alabileceğimizi söylemek için uzman veya kâhin olmaya lüzum yoktur sanırım.
Her şeyden önce, olaylar ve sorunlar karşısında hareket kabiliyetimizi yitirmememiz, gerektiğinde frene basmamız icap ediyor.
Gerçi bir haksızlık, bir temelsiz suçlama karşısında insanın kızmamasının, sinirlenmemesinin çok güç olduğu biliniyor.
Her şeye rağmen, ''Öfkeyle kalkıp krizle oturan'' devlet, hükümet , iş dünyası ve medyamızın ileri gelenlerinin çoğunun tarihi sorumlulukları unutulmuyor.
Kısacası, Türk halkının öfkesini, süratle dindirmek gerekiyor.


 

 




CRA 06.Eylül.2009 Pazar - 04:19:00
OGÜNhaber