Tabiî ki, bu net görüşümüz, kendilerini vatanın, daha doğrusu Türkiye'nin üstünde görme gafletine kapılan zavallıları ilgilendirmiyor.Gerçekten de, AB yetkilileri çoğu kez, iç işlerimizi, hükümranlık haklarımızı ihlal eden görüşte bulunuyor, demeçler veriyor hatta uyarılarda bulunuyor.
Bu ''kabul edilemez'' girişimlerin sadece AK Parti döneminde değil, daha önceleri de ''skandal'' yaratacak ağırlıkta yapıldığı hatırlanıyor.
Ne var ki, son günlerde AB ileri gelenleri işi, iç işlerimize, söz gelimi yargımıza demokratik rejimimize şiddetli eleştiriye kadar getirmiş bulunuyor.
Jose Manuel Barroso'nun yanı sıra, Olli Rehn ve Joost Lagendijk gibi şahsiyetler ne yazık ki itham dozajlarını sürekli arttırıyor.
Avrupalı Donkişot'ların AK Parti ile ilgili görüşlerini bir yana bıraksak bile, CHP, Anayasa ve bazı ''değer yargılarımız'' için görüşleri veya söyledikleri tamamen temelsiz görünüyor.
Üstelik ''şeriat'' gibi duyarlı bir konuda, ''muğlâk'' ifadeler kullanarak, kamuoyu yaratmaya ve yanıltmaya kalkışmak, Avrupalılara hiç de yakışmıyor.
Bu arada milletimize, halkımıza, seçmelerimize, patilerimize çeşitli sıfatlar takmak hiç de onları ilgilendirmiyor.
Nitekim Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt bu ''tutum'' üzerine uyarıda bulunmak zorunda kalıyor.
AB sözcülerinin son demeçlerinden çileden çıktığı anlaşılan Org. Yaşar Büyükanıt'ın ''kimsenin nasihatlerine ihtiyacımızın olmadığını'' açıklaması aslında, Türk Milleti adına anlamlı bir yanıt da oluyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, bir yandan, Türkiye'yi bünyesine almamak için ''kararlı'' tutumlar sergileyen AB, öte yandan Türkiye'nin iç işlerine karışmayı her fırsatta kullanıyor.
Sadece isimlerini açıkladığımız zatlar değil, gelmiş geçmiş bütün AB yetkili ve sözcüleri, kendilerini bir ''Müstemleke Valisi'' görür gibi ahkâm kestikleri de hafızalardan silinmiyor.
En azından AB'yi bu ''saldırgan'' tutumundan caydırmak icap ediyor.
kakin@ogungazetesi.com.trOGÜN/11-17.Mayıs.2008/Sayı:72/Sayfa:06
Gazete baskısı için tıklayınız.