Timur

Tarihin gördüğü en büyük askeri ve siyasi dehalardan biri olarak kabul edilen Timur, sağ ayağı aksak kalacak şekilde darbe aldığından dolayı kendisine Farsça Timurlenk, Türkçe olarak ise Aksak Timur denilmekteydi. 1370'ten itibaren düzenlediği seferlerle Harezm, Deşt-i Kıpçak, İran,Irak, Suriye ve Hindistan'ı kapsayan topraklara hakim olup 1402'de yapılan Ankara Savaşı'nda Yıldırım Bayezid'i mağlup etti. Seferlerinin en kanlısı ve uzunu Batı Asya'daki seferleridir. Birincisi üç, ikincisi beş ve üçüncüsü yedi sene sürmüştür. Seferleri sırasında ele geçirdiği şehirlerin bazılarını yakıp yıkmış kellelerden kuleler yapmıştır. Kan dökücülüğü ve tahripkarlığına rağmen özellikle Semerkant'ın imarına çok önem vermiştir. Girdiği hiçbir ülkede de âlimlerin incitilmesine müsade etmemiştir. Seferlerinin çoğunu Türk-İslam ülkeleri üzerine yönelttiği için eleştirilmesinin yanı sıra Timur'un, Orta Asya göçebelerinin İslamlaşmasında büyük rolü olmuştur. Timur'un kurduğu devlet, Türk-Moğol devlet esasları ve askeri teşkilatı unsurları ile İslam medeniyeti unsurlarını bünyesinde bir arada barındırmaktadır.

Müslüman olmasının yanı sıra eski Türk-Moğol geleneklerini de yaşatmaya çalışmış ve Cengiz Han yasasına çok önem vermiştir. Kimi tarihçileregöre Timur için yasa şeriattan önce gelmekteydi. Timur, Cengiz Han ile akrabalığa ayrı bir önem vermiştir. Cengiz Han soyundan Kazan Han'ın kızı Saray Mülk Hanımı nikahına alarak damat anlamına gelen Küregen lakabını taşımaya hak kazanmıştır. Cengiz Han'ın soyundan gelmediği için "Han" unvanı yerine "Emir" unvanını kullanmıştır ve ölünceye kadar kukla dahi olsa, Cengiz Han soyundan birini Han olarak yanında taşımıştır.

Timur, daha genç yaşında iken Doğu Türkistan’da hüküm sürmekte olan İli Moğollar’ı hükümdarı Tuğluk Timur’un 1360 yılında Maveraünnehir’e geldigi dönemde burada bulunan bazı beyler bölgeyi terk etmelerine rağmen kendisi terk etmeyerek Tuğluk Timur’a bağlılığını bildirmiştir. Karşılığında ise atalarının yurdu olan Keş ve çevresi kendisine bırakılmıştı.

Tuğluk Timur, oğlu İlyas Hoca Oğlan'ı Maveraünehir'in idaresine getirirken, Emir Begicek'i onun atabegliğine, Timur'u da hizmetine tayin etmişti. İlyas Hoca Oğlan'ın yanındaki emirlerin zalimce hareketleri üzerine Timur, Emir Kazagan'ın torunu Emir Hüseyin'in yanına gitti. Birlikte Horasan'a kaçarlarkenTürkmenler tarafından yakalandılar ve Mahan'da altmış gün hapis yattıktan sonra serbest bırakılıp, Sancari kabilesi reisi Mübarekşah'tan yardım görerek tekrar buluşmak üzere ayrıldılar. Ancak bu sırada düşman karşısında zor duruma düşen Sistan hakimi Melik Fahrenddin'in kendilerini çağırması üzerine bin kişilik bir kuvvet ile yardıma geldiler. Fahreddin'in vaatlerini yerine getirmemesi üzerine buradan ayrılmak isteyince Sistanlılar tarafından yolları kesildi. Burada yapılan çarpışmada Timur'un sağ eline ok isabet ederek yaralandı. Muhtemelen ayağının sakatlanması da bu çarpışma esnasında olmuştur.

Yaralarının iyileşmesinden sonra Timur ve Hüseyin tekrar Maveraünnehir'e gelip Tirmiz, Belh ve Keş şehirlerini İlyas Hoca Oğlan'ın adamlarının elinden alıp, kendisini de yendikten sonra, kurultay toplayıp, Tuva Han'ın torunlarından Kabilşah Oğlan'ı han ilan ettiler. Timur ve Hüseyin uzun mücadelelerden sonra Maveraünnehir'e hakim olmuşlardı. Bu iki arkadaş arasında Hüseyin'in kız kardeşi Olcay Terken Aga'nın Timur'a nikahlanmış olmasından dolayı akrabalık ilişkisi de mevcut idi. Ancak 1365'ten sonra yavaş yavaş araları açılmaya başladı. Timur ile Hüseyin arasında Mâverâünnehir hâkimiyeti için bir mücadele söz konusu idi. Emîr Hüseyin Âdil Hān adına hareket ediyordu. Timur da buna karşılık Cengiz Han soyundan Suyurgatmış Han’ı tahta oturtup Emîr Hüseyin’e karşı yürüdü. 1370 yılında Belh’te kuşatılan Emîr Hüseyin yakalandı ve Emîr Keyhüsrev Huttelanî’nin kardeşini öldürmek suçundan öldürüldü. Timur, Emîr Hüseyin’i ele geçirmekle bütün Mâverâünnehir’e hâkim oldu. Emir Hüseyin'in Haremi ve hazineleri de Timur'un eline geçti. Timur bunlardan dördünü kendi haremine aldı bazılarını da yanındaki ileri gelen beylere verdi. Kendisinin aldığı hanımlar arasında Kazan Sultan'ın kızı Saray Mülk hanım da bulunuyordu. Bu evlilik, Saray Mülk Hanım'ın han kızı olması dolayısıyla Timur'a han damadı anlamına gelen küregen (Gürgan) unvanını taşımaya hak kazandırmıştır.

1401 yılının Temmuz ayında kırk gün süren kuşatmadan sonra Bağdad’ı ele geçirmişti.Timur'un Şam, Haleb ve Bağdad’ı ele geçirdiği esnada Karakoyunlu Kara Yusuf ile Sultan Ahmed Celayirî’nin Yıldırım Bâyezîd’e sığınması gerçekleşmişti. Bu durum Yıldırım Bâyezîd ile Timur arasındaki bir başka problem idi. Timur ile Yıldırım Bayezid karşı karşıya gelmeden önce, aralarında mektuplaşmaların olduğunu tarihi kaynaklar bildirmektedirler. Mektupların, Farsça ve Arapça olarak yazıldıkları yine bu mektupların içerisinde belirtilmektedir. Timur, Yıldırım Bayezid’e yazdığı birinci mektubunda; Kara Yusuf ile Bağdat Sultanı olan Ahmed Celâyir’in, Osmanlı idaresine sığınma taleplerini kabul etmemesini, bu iki kişiyi yakalayıp aileleri ile birlikte ya kendisine teslim edilmesini, veya öldürülmelerini ya da ülke sınırları dışına çıkarılmaları gibi tekliflerini iletmiştir. Yıldırım Bayezid, Timur’un bu gibi isteklerini emrivâki saymış, muhtemelen kendisine iltica edenlerin kışkırtmaları ve onun daha önceki Sivas kuşatması da dahil, Osmanlıya karşı beslediği istila planları sebebiyle çok sert ve hakaret edici şekilde cevaplamıştır. Mektubunda Timur'a kudurmuş köpek demekten çekinmeyen Bayezid, bu tarafa gelmezsen üç talak ile zevcelerin boş olsun ben de sana karşı çıkmazsam zevcelerim üç talak ile boş olsun diye ağır bir dil kullanmıştır.

Timur’u, Osmanlı devleti üzerine yürümeye teşvik edenler arasında Erzincan Emiri Mutaharten, Akkoyunlu Beyi Karayölük, Osmanlı karşısında topraklarını kaybeden diğer Türk beylikleri, özellikle de Karaman beyi yer almaktaydı. Ayrıca Ceneviz, Fransa, Bizans ve Kastilya gibi Osmanlı karşıtları da, bu savaşın olması yönünde Timur’la yakın ilişki içerisinde bulunmuşlardır. Batı Hıristiyan devletleri ve Bizans 1398'den beri Timur ile iyi ilişkiler içindeydiler. İstanbul'u kuşatma altında tutan Bayezid'e karşı imparator II. Manuel, Timur'un egemenliğini tanıdığını haraç ödemeye hazır olduğunu bildirmekte idi. Ayrıca Timur, Anadolu'da Tatar gruplara adam göndererek onları Bayezid'e karşı kazanmaya çalışıyordu.

Timur, Karabağ kışlağında Bayezid'ten gelen Osmanlı elçisine, Osmanlılar daim Frenklere karşı gaza yaptıklarından ona karşı yürümek Frenklerin kuvvetlerinin artmasına neden olur, bu nedenle Rum diyarı üzerine yürümek yanlısı değilim yanıtını verdi. Fakat, Bayezid'in Karakoyunlu Kara Yusuf'u himaye etmekte ısrarını bir meydan okuma olarak görüyordu. Timur son olarak barış için Bayezid'in Kara Yusuf'u idam yahut kendisine teslim veya yanında uzaklaştırması koşulları ileri sürdü. Bunu kabul ederse baba oğul oluruz gazalara yardım ederiz dedi ve 12 Mart 1402'de Karabağ'dan Anadolu'ya hareket etti. Bayezid'e haber gönderip koşulları tekrarladı. Bayezid'ten tekrar elçi geldi. Timur, savaş için hazır ol mesajıyla elçiyi geri gönderdi. Sivas sahrasında Bayezid'in elçileri önünde ordusuna geçit resmi yaptırdı. Oradan tekrar barış önerdi. Bu kez eski Erzincan Beyi Taharten ailesinin teslimini istedi. Bayezid'in büyük bir ordu ile hareket ettiği haberi geldi. Bayezid, Timur'u karşılamak üzere Doğu Anadolu yollarına düşmüştü. Timur ise güneye gönelip Ankara'ya ulaştı. Bayezid stratejik manevrada kaybetmişti. Aceleyle geri döndü. Yorgun askeriyle Çubuk Ovasında elverişsiz susuz bir yerde konaklarken Timur'un ordusu en iyi koşullarda konuşlanmıştı.

Savaş Timur'un askerlerinin saldırısıyla başladı ve Osmanlıların sol kolu bozuldu. Tatarlar ve Timur'un yanına sığınmış Anadolu beylerinin Bayezid'in ordusundaki askerleri kendi beylerinin yanına kaçtılar. Kendi askeriyle kalan Bayezid'in bozgunu gören birlikleri kendi yurtlarına dönmeye bakıyordu. Devlet ileri gelenlerinden her biri bir şehzadeyi alarak kaçmış ve Bayezid, Timur'un bütün seferleri sırasında yanında bulundurduğu sadık adamlarından Mahmud Han tarafından esir alınmıştı.

Ankara Savaşı sonrasında Anadolu'daki faliyetleri
Zafer akabinde Timur, Emirzade Muhammed'i, Bayezid'in oğlu Süleyman Çelebi peşinde yağma ve Bayezid'in hazinesini ele geçirmek üzere Osmanlı başkenti Bursa üzerine gönderdi. Timur birlikleri Bursa'ya Süleyman Çelebi oradan ayrıldıktan hemen sonra girip şehri yakıp yıkıp yağmaladılar. Süleyman Çelebi, Rumeli'ye geçmek üzere babasının yaptırdığı Anadolu Hisarı'na sığınmıştı. Anadolu Hisarı'na yakın bir dağda çarpışmalar üzerine Timur bu tarafa kuvvet gönderdi. Süleyman Çelebi'ye iki adam gönderip huzuruna çağırttı. Süleyman Çelebi'ye giden adamlar, Çelebi adına zengin armağanlarla geri geldiler. Bayezid'in büyük oğlu Süleyman Çelebi, Timur'un çakeri olmayı kabul edip her ne zaman emrederse gecikmeden huzuruna geleceğine dair söz verdi. Timur, Anadolu'da Bayezid'in ortadan kaldırdığı beylikleri ihya etti. Her tarafta Bayezid'in ortadan kaldırdığı küçük büyük hanedanlara yarlıglar vererek kendi egemenliği altına aldı.

Emirzadeler Bursa'dan sonra İznik ve Çanakkale boğazına doğru ilerleyip yüklü miktarda ganimet elde ettiler. Akdeniz kıyılarına, Antalya ve Teke'ye gönderilen emirler ise tüm bölgeyi yağma edip büyük ganimetlerle döndüler. Daha sonra Timur Sivrihisar'a geldi ve çadırlar kuruldu. Oradan Kütahya'ya indiler aman malı alıp şehre zarar vermediler. Germiyan'ın ziyafetleriyle işret meclisi kuruldu. Muhammed Sultan Manisa'da, Şahruh Uluborlu-Keçiborlu taraflarında kışlarken Timur ise Denizli-Aydın yolu ile İzmir'e yakın Tire 'de kışlamaya geldi.

İzmir önlerine geldiğinde Muhammed Sultan da kendisine katıldı. Timur, 14. yüzyıl ortalarından itibaren Türklerin elinden çıkmış olan İzmir'i Hıristiyanların elinden almaya Bayezid'in yapamadığı fetih işini kendi yapmaya karar verdi. İki haftalık kuşatmadan sonra İzmir fethedildi. Bu sırada Süleyman Çelebi'nin elçisi tekrar gelerek Bayezid'in oğullarının büyüğü olarak Osmanlıların itaat ve kulluğunu sundu. Bursa'da yerleşen İsa Çelebi de elçisini gönderdi. Timur onu da iyi karşıladı, İsa Çelebi bağımlılığını pişkeş vererek sundu. Timur Cenevizler elindeki Foça kalesine de Muhammed Sultan'ı gönderdi. Kaledikiler aman diledi ve haraç ödemeyi kabul etti. Muhammed Sultan'ın rahatsızlığını işiterek Akşehir'e doğru yöneldi. Bu sırada 8 Mart 1403'te Bayezid'in öldüğü haberini aldı. Haberi öğrenen Timur çok üzüldü, Bayezid'e ait bütün ülkelerin ve ona bağlı beylerin kendi hükmü altına girdiğini ilan etti. Akşehir'de babasının yanında bulunan Bayezid'in oğullarından Musa Çelebi'ye hilat, kemer, klıç ve tirkeş vererek ağırlayıp Bursa'yı ona bağışladı ve eline yarlıg verdi. Musa Çelebi'ye babası Bayezid'in naşını Bursa'ya götürmesi için teslim etti. Bayezid'ten birkaç gün sonra da Timur'un veliaht ilen etmiş olduğu torunu Muhammed Sultan 13 Mart 1402'de 29 yaşında öldü. Kukla han olarak sürekli yanında taşıdığı Mahmud Han ise bu sırada 11 Mart 1402'de ölmüştü.

Ankara Savaşı’ndan sonra Anadolu'da sekiz ay kadar kaldıktan sonra geri dönüş yoluna koyularak 1403 yılı Temmuz ayında Gürcistan'a gelen Timur kışlamak üzere Karabağ'a yöneldi. Kışı Karabağ'da geçirdikten sonra 1404 yılı Mart ayında Semerkant'a gitmek üzere Karabağ'dan hareket etti. Erdebil'e gelindiğinde daha önce kararlaştırılan toy toplandı ve altamgalı yarlık ile Hülagü Han tahtı, Azerbaycan, İstanbul'a kadar tüm Anadolu, Irak-ı Acem, Arran, Mugan, Ermenistan ve Gürcistan bölgeleri Miranşah oğlu Mirza Ömer'in idaresine bırakıldı. Miranşah'ın askerleri ve beyleri de ona verildi böylece Miranşah oğlunun buyruk ve vesayeti altına girmiş oluyordu. Timur 1404 yılı Temmuz ayında Semerkant'a geldi. Zaferlerini kutlamak için toylar düzenletti ve imar faliyetlerine girişti. Torunlarından altısının nikahlarını kıydırarak evlendirdi.

Ölümü
Timur, 18 Şubat 1405 tarihinde, Çin’e sefere giderken Otrar’da 79 yaşında öldü. Ölüm sebebi kulunç idi, aynı zamanda prostat da olmuştu. Hemen, Semerkand’a getirilerek torunu Halil Sultan tarafından, daha önce ölmüş olan torunu Muhammed Sultan’ın Ruh Abâd yakınlarındaki medresesine defnedildi. Timur, torunu Muhammed Sultan'ı tahtının varisi gibi görünüyordu. Ancak Muhammet Sultan'ın 1404 yılında, beklenmedik şekilde genç yaşında ölümünün ardından Timur bu çok sevdiği ve ardılı olarak gördüğü torunu için Semerkant’ın seçkin bir tepesinde adına yaraşır bir büyük mozeleum inşasını emretmiş Muhammed Sultan buraya defnedilmişti. Mozeleum, anıt mezar, camii ve medrese yapılarından oluşuyordu. Timur da ölümünün ardından çok sevdiği torununun yanına defnedildi. O zamandan sonra Gur Emir, tüm Timur hanedanın birlikte yattığı anıt mezar durumuna getirildi. Timur’un ölümünden sonra oğlu Şahruh, diğer oğlu Miranşah ve torunu Uluğ Bey buraya defnedildi. Gur Emir Mozolesi yedi bölümden oluşuyordu: Sağda Müslümanların dua ettiği hanaka, solda medrese ve merkezde mosoleum, iki tarafında anıtı tamamlayan iki minare. Medrese ve hanaka günümüze ulaşamamıştır. Anıtın yüksek kubbesinin altında üç sıra halinde yan yana yatan on kadar mermer mezar taşı bulunmakla birlikte Sadece Timur’un mezartaşı siyah renkte nephritis taşıdır ancak burası sembolik mezardır. Gerçek mezar bu salonun altındaki salonda bulunmaktadır ve ziyarete açık değildir.Timur’un bedeni, taş lahdinin içinde yatmaktadır. İslam geleneği ile başı Mekke’deki Kabe’ye yöneliktir. Orta Asya geleneğinde kutsal ölülerin mezarlarına konulan at kuyruğunun burada da bulunduğu mozelenin onarımı sırasında ortaya çıkarılmıştır.

Timur, Şehr-i Sebz’de yazlık sarayı yakınlarında, genç yaşta ölen iki oğlu, Cihangir ve Ömer Şah için Mozeleum Kompleksi inşa ettirmişti. Bu kompleks içinde kendisi için de bir mezar odası inşa ettirdiği bilinmekle birlikte bu konuda başka herhangi bir bilgi bulunmamaktaydı. 1960 yılında bir kız çocuğunun Timurlu Mozelesi Kompleksi yakınlarda oynarken üzerine bastığı yerin çöküp açılan çukura düşmesi ile birlikte Timur’un ölmeden kendisi için yaptırdığı mezar odası bulundu. Mezar odasının duvarındaki yazıtta Timur’un mezar odası olduğunu kayıtlı olmakla birlikte odada devasa bir lahit bulunmakta idi. Ağırlığı nedeniyle lahdin kapağı zorlukla açılabilmişti ve içinin boş olduğu görülmüştü. Timur sağlığında mezar odasını hazırlatmış, bu mezar odası muhtemelen Orta Asya geleneğine bağlı olarak Atila’ya, Cengiz Han’a yapıldığı gibi gizli tutulmuştu. Gur Emir ile birlikte Şehrisebz’deki mezar kopleksi bırakılmış ya da unutulmuştur.
OGÜNhaber