Selevkos İmparatorluğu

Başkentleri önce Seleukeia, sonraları ise Antakya'ydı. Doğu Akdeniz'de, Irak'da, İran'da, Türkmenistan'da, Pamir'de ve Hindistan'ın batısında bulunan topraklarda (bugün Pakistan) egemenliklerini sürdürmüşlerdir. Toprakları Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilinceye kadar Doğu Akdeniz'in hâkimiydiler.

Büyük İskender'in generalleri birbirlerine üstünlük sağlamak için sürekli savaşıyorlardı ve Ptolemaios, Büyük İskender'in generallerinden biri veMısır bölgesinin kralı, ilk kez Perdikkas'ın ölümüne yol açan bu savaşlara karşı çıkmıştır. Bu karşı çıkış sonucu İskender İmparatorluğu yeni bir bölünme yaşamıştır. MÖ 320 yılında yapılan bu bölünmeye Triparadisus Bölünmesi denir. Ama Perdikkas'ın altında MÖ 323 yılına kadar "Kamp Kumandanı" olan Selevkos, Perdikkas'tan sonra gelen hükümdarın öldürülmesine yardım etmiş, Babil'in elde tutulmasını sağlamış ve hükümdarlığını zalimce genişletmiştir. Selevkos hükümdarlığını resmen MÖ 312 yılında Babil'de ilan etmiştir. Bu tarih aynı zamanda Selevkos Devleti'nin kuruluş tarihi olarak geçer. Selevkos sadece Babil'i değil, İskender'in Makedon İmparatorluğu'nun doğu tarafının büyük kısmını da yönetmiştir. Tarihçi Appian kaynaklarında Selevkos hakkında, "Frig Ülkesi'nden İndus Nehri'ne kadar olan bölgenin hükümdarı olmuştur. " cümlesini kullanmıştır. Selevkos'un, Hindistan'a kadar gidip Çandragupta Maurya adlı Hint kralıyla bir anlaşma imzalayıp devletinin doğu topraklarını 500 fil karşılığında Hintlilere vermesiyle Selevkos Devleti Hindistan üzerindeki hakimiyetini bir daha kazanamamak üzere kaybetti; fakat aldığı filler İpsus Savaşı'nı kazanmasında büyük rol oynadı.

Onun ve Lysimakhus'un, Antigonus Monophtalmos karşısında MÖ 301 yılında İpsus Savaşı'nı kazanmalarını takiben Selevkos, Doğu Anadolu'nun ve kuzeySuriye'nin kontrolünü eline geçirdi. Sonradan, aldığı bu bölgede imparatorluğunun yeni başkenti olan Antakya kentini kurdu. Kentin adına, babası Antiokhos'a ithafen, Antiokhia (Antakya) adını vermişti. Ayrıca yeni kurulan bu başkente alternatif olarak, Babil'in kuzeyine Dicle kıyısına Seleukia adı altında yeni bir kent kurdu. Selevkos'un imparatorluğu ulaşmış olduğu en geniş sınırlara MÖ 281 yılında Korupedion Savaşı'nda eski müttefiği Lysimakhus'u yendikten sonra sahip oldu. Selevkos imparatorluğunun sınırlarını bu savaştan sonra Batı Anadolu'ya kadar genişletti. Bundan sonraki amacı Lysimakhus'un Avrupa'daki topraklarını ele geçirmekti; ancak Ptolemaios Keraunus tarafından gerçekleştirilen bir suikast'e kurban gitti. Oğlu ve aynı zamanda halefi Antiokhos, Soter'e Ön Asya'nın büyük bir kısmına hükmeden bir imparatorluk kaldı; fakat oğlu babasının siyasetini uygulamadı ve Avrupa'ya doğru olan genişleme durdu. O dönemde çekiştiği iki hükümdar vardı: Makedonya'da Antigonus II Gonatas ve Mısır'daki Ptolemaios Philadelphos.

Fakat Selevkos II 'nin küçük oğlu (Büyük Antiokus III) MÖ 223 yılında tahta geçmesiyle yeniden diriliş başlayacaktı. Hükümranlığının ilk yıllarında Büyük Antiokus, 4. Suriye Savaşları'nda Mısır'a yenildi. Rafya Savaşı'nda Mısır'ın Selevkos Orduları'nı ağır bir yenilgiye uğratmasından dolayı bu savaş kaybedildi. Ancak Antiokus, Selevkos I'den sonra gelen en büyük hükümdar olduğunu kanıtlayacaktı. Rafya'daki yenilgisinin ardından, on yılını Anabasis adını verdiği düşüncesini gerçekleştirmek için harcadı. Anabasis, doğuda ayaklanan eyaletleri (Partya ve Greko-Baktriya) onararak ve bayındır hale getirerek bu bölgede sembolik bir bağlılık oluşturma düşüncesiydi. Bunu gerçekleştirmek için Büyük İskender gibi Hindistan'a sefer düzenleyip kral Sofagasenus ile görüşmeler yapmıştır. MÖ 205 yılında batıya geri döndüğünde Antiokus, Ptolemi IV'ün ölümünü fırsat bilerek bir batı seferi hazırlığına başladı.

Antiokus ve Makedon kralı V. Filip aralarında anlaşarak Ptolemi hanedanının mallarını ve Ptolemilerin hüküm sürdüğü bölgeleri paylaştılar. Bunun ardından 5. Suriye Savaşları yapıldı. Selevkoslar, Mısırlıları Suriye'den çıkardılar. Panyum Savaşı'nda (MÖ 198) kesin olarak Suriye Selevkosların eline geçti. Antiokus en sonunda Selevkos İmparatorluğu'nu eski ihtişamına kavuşturmuştu.

Fakat Antiokus'un görkemi uzun sürmedi. Eski müttefik Filip'in MÖ 197'de Romalılara yenilmesinden sonra, Antiokus Yunanistan'ı işgal etme fırsatını gördü. Sürgüne gönderilmiş Kartacalı general Hannibal tarafında cesaretlendirilen Antiokus, Yunanistan'daki bazı devletlerle ittifak antlaşması imzalayarak Yunanistan'ı işgal etti. Maalesef, bu kararı onun çöküşüne neden oldu: MÖ 191 yılında Termopile Savaşı'nda (MÖ 191) ve günümüz Manisa'sında (MÖ 190) Romalılar karşısında ağır bir yenilgiye uğradı. Bu yenilgilerin ardından Romalılarla ağır bir barış antlaşması olan Apame Antlaşması'nı (MÖ 188) — bu antlaşma sonucunda Avrupa'da kalan ve Toros Dağları'nın kuzeyinde kalan tüm topraklar ve yüklü miktarda savaş tazminatı verildi. Antiokus MÖ 187 yılında doğuya doğru, savaş tazminatlarını ödemek için, başka bir sefer yaparken öldü.
 
Antiokus'un oğlu ve onun halefi olan Selevkos IV Filopator (MÖ 187-175)'un hükümdarlığı süresince büyük savaş tazminatı ödenmeye çalışıldı ve en sonunda kendi elçilerinden biri olan Heliodorus tarafından suikaste kurban gitti. Selevkos'un küçük kardeşi Antiokus IV Epifanes, tahta sahip oldu. Antiokus Selevkosların düşük prestijini yükseltmek için Antik Mısırlılarla savaşa girişti ve savaşta başarılı oldu, ancak Mısır ordusunu İskenderiye'ye kadar sürmesine rağmen Romalı bir elçi olan Gaius Popillius Laenas tarafından ateşkes imzalamaya mecbur kılındı. Romalı elçi Anyiokus'un etrafına bir çember çizmiş ve bu çemberden çıkmadan önce Mısırla bir antlaşma imzalayıp imzalamaycağına karar vermesini istemiş ve Antiokus da Mısırla bir barış antlması imzalamaya karar vermiştir. Sonraki hükümdarlık yıllarında imparatorluk daha fazla dağılmıştır. Özellikle doğu bölgelerde kontrol tamamen yitirilmiş, Partlar Pers (İran veya Fars) topraklarını almaya başlamış ve Antiokus'un Helenistik( veya anti-Yahudi) aktiviteleri Yahudiye eyaletinde silahlı ayaklanmalara yol açmıştır. Makabi Ayaklanması aynı anda hem Partlarla, hem Yahudilerle savaşmak zorunda kalan Selevkoslar hiçbir şey elde edemediler ve Antiokus MÖ 164 yılında çıktığı bir sefer sırasında öldü.

Çöküş (MÖ 100 - MÖ 63)
MÖ 100'den itibaren, güçlü Selevkos İmparatorluğu'ndan bir tek Antakya ve çevresindeki birkaç Suriye şehri kalmıştı. Güçlerinin büyük bir kısmını kaybetmelerine ve krallığın zayıflamasına rağmen soylular kralların seçiminde önemli rol oynamaya devam etti. Bu seçimleri genelde Ptolemaois hanedanının elindeki Mısır veya diğer dış güçler kontrol ediyordu. Selevkoslar bir süre daha ayakta kaldılar; çünkü hiçbir millet onların mirasını devralmak istemiyordu. Selevkoslar o bölgede bir tampon görevi görüyorlardı, ancak Pontus kralı Mithridates VI ve Romalı Sulla ile Anadolu'da yapılan savaşlarda da Selevkosları hiçbir ülke desteklemedi.
Mitridates'in azimli yeğeni Büyük Tigranes, Ermenistan Kralı, iç karışıklıklar içinde bulunan güneye inme imkânını gördü. MÖ 83'te, bitmez tükenmez iç savaşı durdurmak amacıyla Suriye'ye girdi ve yakın bir süre sonra da kendisini Suriye kralı ilan ederek Selevkos Devleti'nin hemen hemen sonunu getirdi.

Bunlara rağmen, Selevkos Devleti tam anlamıyla yıkılmadı. Romalı general Lukullus'un Mithridates ve Tigranes'in ikisini de MÖ 69 yılında yenmesiyle arta kalan Selevkos Krallığı Antiokus XIII'ün altında toplandı. Bu zamanlarda bile, iç savaşlar önlenemedi. Filip II, Antiokus ile taht kavgasına girşti. Pontus'un Roma kontrolüne geçmesiyle, Romalılar Selevkos kontrolündeki Suriye topraklarındaki istikrarsızlıklara yoğunlaştı. MÖ 63'te Mithridates Pompeus tarafından yenilgiye uğratılınca, Pompeus Helenistik Doğu'yu yeni bağımlı krallıklar kurarak ve yeni vilayetler oluşturarak yeniden oluşturmak istedi. Ermenistan ve Yahudiye gibi yerel krallıklara bir ölçüde özerklik verildi. Ancak Pompeus, Selevkosların devam etmesinin çok zahmetli olduğunu görünce, Suriye'yi kültürel değişimle bir Roma vilayeti haline getirdi.
 
Bagadates (MÖ 290-280) ilk yerli Selevkos satrapıydı.
Selevkos İmparatorluğu'nun coğrafi mesafesi, Ege Denizi'nden Afganistan'a kadar, Yunanlar, Ermeniler, İranlılar, Medler ve Yahudiler gibi pek çok kültürden insanı barındırıyordu. İmparatorluğun geniş bir coğrafya'yı kapsaması, Selevkos hükümdarlarını Büyük İskender gibi çok uluslu yapılar oluşturmaya zorladı. İmparatorluğun Helenizasyon'u Yunan tipi yerleşim birimlerinin oluşturulmasıyla sağlandı. Tarihsel olarak, Antakya gibi önemli şehirlere ve kurulan yeni şehirlere Yunanca isimler verildi. Yani Yunan şehirlerine Yunanistan'dan nüfus gönderilerek bölge Yunanlılaştırldı; çünkü Yunanistan'da bölgenin kaldıramayacağı büyüklükte nüfus vardı. Bölgeye Yunanları yerleştirmek aynı zamanda asimilasyonı hızlandırmak için kullanıldı. Sosyal olarak, bölge halkı Yunanlardan etkilendi; ancak Yunanlar da bölge halkından etkilendi. MÖ 313 yılından itibaren, Helenik düşünceler 250 yıl boyunca Yakın Doğu, Ortadoğu ve Orta Asya kültürlerini etkiledi. Bu hükümdarın bölge üzerinde etkisini sürdürmesi için gereken en önemli şeydi. Pek çok antik şehir Helen kültürünü kabul etti, ettirildi. Helen ve yerel kültürün birleşmesiyle ortak bir kültür oluştu. Bu ortak kültürü yayma çalışmaları yüzünden bazen ayaklanmalar çıktı. Özellikle de Yahudiler büyük sorun çıkardı; çünkü içlerine kapanık bir ırk olmalarından dolayı bu kültür asimilizasyonundan pek etkilenmediler. Selevkoslular zorla Yahudilerin kültürünü değiştirmeye çalıştı bunun sonucunda pek çok ayaklanma çıktı ve en sonunda Yahudiler bağımsızlıklarını elde ettiler.
 
OGÜNhaber