Selahaddin Eyyubi

Hıttin Muharebesi ile 2 Ekim 1187'de Kudüs'ü Haçlı kuvvetlerinden alarak kentte 88 yıl süren Hıristiyan egemenliğine son vermiş, akabinde Hıristiyanların düzenledikleri III. Haçlı Seferi'ni etkisiz hale getirmiştir.

Selahaddin Eyyubi'ye tarih boyunca farklı etnik kökenler atfedilmiş, çeşitli milletler mirasını sahiplenmişlerdir. Yaygın görüş Selahaddin'in baba tarafından  Türk kökenli  olduğunu belirten çeşitli kaynaklar da mevcuttur. Son dönemde yeniden ağırlık gösteren diğer bir görüş ise tarihçi İbn Haldun'un Mukaddime eserinde belirttiği üzere Selahaddin Eyyubi'nin atalarının, Yemen'in Himyeri vilayeti eşrafından Hezbâniyye Kürtlerinin Ravvadi aşretine mensup Araplardan olması ve bu aşiretin Himyeri bölgesini yüzyıllarca yönetmiş olan Devshanedanına akraba olmasıdır. Tarihçi Yakubî'nin bir kaydına göre de Revadî Kürtleri, Revvâd b. El-Musanna el-Ezdî'den gelir ve bu şahıs da 758 yılında Basra'dan Azerbaycan'a yerleştirilen Yemen Araplarındandır.

Zeki Velidi Togan da Eyyubîlerin önce Kürtleşmiş sonra da Türkleşmiş bir cenubî Arap sülâlesinden olduğunu desteklemiştir. Selahaddin tanınmış bir ailede dünyaya geldi. Doğduğu gece, babası Necmeddin Eyyübi ailesini de alarak Halep'e göçtü. Burada Kuzey Suriye'nin güçlü Türk valisi İmadeddin Zengi'nin hizmetine girdi. Dedesi Şadi, Bağdat şehrinin valisi olan Bihruz'un yakın arkadaşı idi. Bihruz nüfuzunu kullanarak Şadi'nin oğlu Necmeddin Eyyub'un Tikrit'in kumandanlığına atanmasını sağlamıştır. Böylece Büyük Selçuklu sultanı Muhammed Tapar Şadi'yi ailesiyle birlikte Tikrit civarına yerleştirdi.

İmadeddin Zengi'nin ordusu 1131'de Karaca el-Saki tarafından mağlup edildi ve Zengi, Tikrit'e sığındı. Selahaddin'in babası Necmeddin Eyyub ve amcası Esedüddin Şirkuh (أسد الدين شيركوه بن شاذي; Şirkuh: Farsça'da Dağ Aslanı anlamındadır), Zengi'ye yardım etmiş ve Tikrit'te hapsedilen Aziduddin el-Mustevfi'nin kaçmasını sağlamışlardır. Bunun üzerine Bihruz ile araları açılmış, buna mukabil Musul ve Halep AtabeyiZengilere yaklaşmışlardır. Şirkuh'un bir Selçuklu yüksek memuru öldürme olayından sonra iki kardeş Zengi'ye başvurmuş ve 1138'de görevinden alınan Necmeddin Eyyub ve ailesi İmadeddin Zengi'nin hizmetine girmiştir. Selahaddin'in annesi Selçukluların Harim (حارم) emiri Şihabeddin Mahmud ibn Tokuş el-Harim'un kızkardeşidir. Şam bölgesini yöneten Tutuş'un aksine, Tekeş ile ilgili bir olay, İbn-ul Esir tarafından aktarılıyor. Kız kardeşi Sitti Şam (Zümrüt Hatun) önce Hüsameddin Muhammed bin Ömer bin Laçin'in babasıyla daha sonra Selahaddin'in amcası Şirkuh'un oğlu Nasreddin Muhammed ile evlendirildi. Kardeşlerinin isimleri Tacülmülk Böri, Seyfülislam Tuğtekin, Malik Adil Ebu Bekir ve Şahinşah'dır.

Çocukluğu ve eğitimi
İmadeddin Zengi'nin, babası Necmeddin Eyyub'u vali olarak atadığı Baalbek ve Şam'da büyüyen Selahaddin, ayrıcalıklı bir çocukluk geçirmedi. İyi bir tahsil aldı. Askeri eğitimden ziyade dini derslere meraklıydı. Sanatla ve ilimle uğraşırdı. Selahaddin'in biyografisini yazan al-Wahrani Onun Öklid Geometrisi, Astronomi, Matematik ve Aritmatik konularında uzman olduğunu belirtir. Mantık, felsefe, sosyoloji, fıkıh (İslam hukuku) ve tarih öğrendi, Şam'daki Dar'ul-Hadis'den (Hadis Üniversitesi) mezun oldu.

Erken hizmet dönemi
Yirmi altı yaşındayken amcası tarafından eğitilmek üzere kendi hizmetine alındı. Mısır'ın güçlü aşiretlerinden Banu Ruzzaiklerin ele geçirilmesinde Fatımi halifesinin yanında savaştı. Daha sonra Haçlı ordusunun elinde bulunan Mısır'daki Bilbeis şehrinin ele geçirilmesinde görev aldı. Bilbeis'in ele geçirilmesinden sonra karşılaştıkları Haçlı ordusuna karşı amcasının ordusunun sol kanadını oluşturan Kürt süvari birlikleri ile elde ettiği başarılar sayesinde kendini gösterdi. Savaşın sonunda haçlı kumandanı "Kayserili Hugh" (Hugh of Caesarea) Selahhaddin'in birliğine saldırdığı esnada esir düştü. Savaşın sonunda Selahaddin ve amcası Şirkuh İskenderiye'ye geçtiler. Burada kendilerine halife tarafından para, asker ve bir kale verildi. Kaleye saldıran Mısır haçlıları Şirkuh'un birliklerini dağıtmayı başardılar fakat Selahaddin'in birlikleri kalenin düşmesine engel oldu.

Haçlılarla mücadelesi
Mısır seferi
I. Haçlı Seferi sonucunda kurulan Kudüs Krallığı gözünü Mısır'a dikmişti. Mısır'ın iç siyaseti karışıklıklar içindeydi. Mısır veziri Şavar bir saray darbesi sonucu vezirlikten olunca gizlice Şam'a Nureddin Mahmud Zengi'nin yanına gitti ve O'ndan yardım istedi (1164). Nureddin Mahmud bu olayı fırsat bilerek İslam dünyasındaki iki başlılık problemini halledebileceğini ve müslümanları tekrar haçlılara karşı birleştirebileceğini de hesaba katarak Şavar'a olumlu yanıt vermiştir.

Selahaddin'in askeri hayatı bu noktada, amcası Esedüddin Şirkuh’un hizmetine girmesiyle başladı. Mısır'a gönderilecek orduya Nureddin Mahmud komutan olarak Şirkuh'u atadı. Şirkuh Nureddin Zengi'nin emriyle, ilki 1164 yılında olmak üzere Mısır’a üç sefer düzenledi. Selahaddin bu seferlere Nuredddin Zengi'nin emriyle katılmıştır. Önceleri Selahaddin bir ilim adamı olmak istiyordu, yönetici olmak gibi bir niyeti yoktu. Nureddin Mahmud, Selahaddin'in bütün karşı çıkmalarına rağmen askeri sahada Selahaddin'den faydalanmak istemişti.

Fatımiler hilafetini devam ettirmek adına Haçlılarla işbirliğine gitti. Ordu Mısır'a ulaşıp Şavar tekrar Fatımi Halifesi tarafından Mısır veziri ilan edilince verdiği sözlere uymadı ve ihanet etti. Şirkuh hem Kudüs kralı I. Amalrik ile hem de Mısır’ın Fatımi halifesinin veziri Şavar ile mücadele etmek zorunda kaldı. Şavar yaptığı ihanetin cezasını öldürülerek buldu. Fakat Şirkuh da iki ay sonra öldü. Selahaddin, amcası Şirkuh'un ölümünden sonra, henüz 31 yaşındayken Mısır'daki Suriye birliklerinin komutanlığına, melik unvanıyla Mısır vezirliğine atandı (1169).

Eyyubi Devleti'nin kurulması
1171'de Mısır'da Şii Fatımi halifeliğine son vererek Sünniliğe dönüldüğünü ve Bağdat'taki Abbasi halifeliğine bağlılığını ilan eden Salaheddin Eyyubi böylece Mısır’ın tek yöneticisi durumuna geldi. Böylece İslam dünyasındaki iki başlılık son bulmuş ve biri Bağdat'ta, biri de Mısır'da olmak üzere mevcut olan iki halifeli yapı değiştirilmiş oldu. Artık İslam dünyasında tek bir halife vardı. Bu olay müslümanların haçlılara karşı birleşmesinde tarihi dönemeçlerden birisi olmuştur.

Selahaddin Nureddin Mahmud Zengi’ye hayatı boyunca bağlı kaldı, fakat Nureddin'in 1174 yılında vefat etmesiyle durum değişti. Selahaddin, Nureddin'in dul eşi İsmedüddin Hatun ile evlendi. Fakat Nureddin'in yerine geçen oğlu İsmail, Selahaddin'i tanımadı ve işbirliğine yanaşmadı. Mısır’daki zengin tarım topraklarını mali dayanak olarak kullanan Selahaddin, Nureddin’in çocuk yaştaki oğlu adına naiplik talebinde bulunmak üzere küçük, ama çok disiplinli bir orduyla Suriye’ye hareket etti. Ama çok geçmeden bu talebinden vazgeçti.

1177 yılındaki Montgisard Muharebesinde Kudüs kralı IV. Baodouin'e yenildi. 1186’ya değin Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısır’daki tüm Müslümantopraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye girişti ve İslam birliğini tekrar kurdu. Zamanla sahtekarlık, ahlaksızlık ve gaddarlıktan uzak, cömert, erdemli, ama kararlı bir hükümdar olarak ünlendi. O zamana değin iç çekişmeler ve yoğun rekabet yüzünden Haçlılara direnmede güçlük çeken Müslümanların maddi ve manevi açıdan güçlenmelerini sağladı.

Hıttin Savaşı
Selahaddin, yeni ya da gelişmiş askeri teknikler kullanmak yerine, çok sayıdaki düzensiz kuvvetleri birleştirip disiplin altına alarak askeri güç dengesini de kendi lehine çevirmeyi başardı. 1187’de bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Bu arada Kudüs Kralı ölmüş yerine Lüzinyanlı Guy geçmişti. Selahaddin, Kudüs kralını ve ordusunu Kuzey Filistin’de Tiberya yakınlarında Hıttin'e kadar getirmeyi başardı. Hıttin kuyularıyla ünlü bir yerdi. Selahaddin çok önceden kuyuları tutmuştu, böylece haçlılara bir damla su bırakmadı.

Kudüs ordusu günlerce süren yürüyüşten sonra 4 Temmuz 1187’de tükenmiş ve susuzluktan bitkin düşmüş bir bir halde Selahaddin ile karşılaştı, İslam ordusu çoktan kuyuları tutmuş ve hiçbirini bırakmak gibi bir niyeti de yoktu. Bu noktadan sonra geri dönemediler ve Selahaddin'in karşısına çıkmak zorunda kaldılar.Hıttin Muharebesi'nde Selahaddin, Kudus Kralı Lüzinyanlı Guy komutasindaki Haçlı ordusunu yenmeyi başardı.
Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığı’nın neredeyse tümünü ele geçirmesini sağladı. Akka, Betrun, Beyrut, Sayda, Nasıra, Gaman, Caesarea, Nablus, Yafa ve Aşkelon üç ay içinde düştü. Salaheddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüs’ü 2 Ekim 1187’de teslim alarak indirdi.

Üçüncü Haçlı seferi
Selahaddin’in başarısına düşen tek gölge Sur’un ele geçirilmemesiydi. 1189’da Haçlı işgali altında yalnızca üç kent kalmış, ama sağ kalan dağınık Hristiyanlar zorlu bir kıyı kalesi olan Sur’da toplanarak Latin karşı saldırısının çıkış noktasını oluşturmuşlardı. Kudüs’ün düşmesiyle derinden sarsılan Batılılar yeni bir Haçlı seferi çağrısında bulundu. III. Haçlı Seferi çok sayıda büyük soylu ve ünlü şövalyenin yanı sıra, üç ülkenin krallarını da savaş alanına çekti.

III. Haçlı Seferi uzun ve tüketici oldu. İngiltere Kralı I. Richard ("Aslan Yürekli" Richard) hiçbir sonuca ulaşamadı. Haçlılar Doğu Akdeniz’de ancak güvensiz bir toprak parçasına tutunabildiler. Kral Richard Ekim 1192’de dönüş için yelken açtığında savaş sona ermişti.

Ölümü
Selahaddin başkent Şam’a çekildi. 1193 yılında öldü. Ölümünün ardından akrabaları imparatorluğu paylaştılar.

Çağdaş kültüre etkileri
11 Aralık 1917 tarihinde Kudüs'e giren İngiliz Orduları Komutanı Orgeneral Edmund Henry Hynman Allenby Selahaddin Eyyubi'nin mezarına vurarak; 'Kalk Selahaddin biz yine geldik' şeklinde bir konuşma yapmıştır. Selahaddin Eyyubi, 2005 yılında çekilen Cennetin Krallığı adlı filmde Suriyeli aktör Hasan Mesut tarafından canlandırılmıştır. Daha önce 1935 yılında Cecil B. DeMille'in yönettiği The Crusades filminde Ian Keith, 1954 yılında David Butler'ın yönettiği King Richard and the Crusaders filminde ise başroldeki Rex Harrison tarafından canlandırılmıştı.
OGÜNhaber