MÖ 164 ila MÖ 63 yılları arasında Hasmonean hanedanlığı olarak Yahudilik dinini tekrar hayata geçirip İsrail Diyarının sınırlarını genişletti ve Helenizmin etkisini azalttı.
MÖ 2. yüzyılda Judea, Büyük İskender'in ölümünden sonra (MÖ 336 - MÖ 323) oluşan Mısır merkezli Ptolemaios Krallığı ile Suriye merkezli Selevkos İmparatorluğu arasında bulunmaktadır. Önceden Ptolemaios'un elinde olan Judea MÖ 200'lerde Selevkos'un eline geçti. İskender'in yakın doğuda hakimiyeti döneminde Judea'yı da etkileyen Helenizasyon süreci başladı. Başta, kentsel üst tabaka Yahudileri olan Tobiad gibi aileler Yahudiliği bırakıp Yunan yaşam tarzını benimsedi. Tarihçi Victor Tcherikover'e göre, Tobiadların Helenizmi benimsemelerinin ana sebebi ekonomik ve politikti. Helenleşmiş Yahudiler bir Gymnasium inşa edip uluslararası Yunan oyunlarına katıldılar, "sünnet işaretlerini kaldırdılar ve kutsal anlaşmayı reddettiler.
IV. Antiokus Epifanes (~MÖ 215 - MÖ 164) M.Ö. 175'te Selevkos İmparatorluğu'nun başına geçtiği zaman Kudüs'teki Baş Rahip III. Oniyo'ydu. Antiokus, dindar Yahudilerin görüşlerine karşı hissiz davranıp Baş Rahip'i tayin edilmiş bir makam ve bunun bir para kaynağı olabileceğini düşündü. Ortodoks Yahudiler için kutsal yolla seçilen ve bölgenin valisi sayılan Baş Rahip'i Antiokus istediği zaman değiştirebileceğini düşünüyordu.[3] Oniyo'nun kardeşi Yason, Antiokus'a kendisini Baş Rahip yapması için rüşvet verdi. Yason, geleneksel teokrasiyi kaldırıp Kudüs'ü yunan kenti polis'e çevirdi. Ardından Menelaus (kendisi Levilerden dahi olmamasına rağmen) Antiokus'a rüşvet verip Yason'un yerine Baş Rahip olarak geçti. Menelaus, Oniyo'yu öldürttü. Kardeşi Lusimakus, Tapınak'tan kutsal kaseleri aldı, bu da ayaklanmayla ve asilerin hırsızı öldürmesiyle sonuçlandı. Menelaus tutuklanıp sorgulanmak için Antiokus'un karşısına getirildi fakat rüşvet karşılığında serbest bırakıldı. Yason, Menelaus'u makamından edip tekrar Baş Rahip oldu. Antiokus Tapınağı yağmaladı, Kudüs'e saldırdı ve "kadın ve çocukları esir aldı. Bu noktadan itibaren Antiokus Helenizm politikalarını azimle yürüttü. Bu, geleneksel Yahudi ibadetlerinin yasaklanması anlamına geliyordu. MÖ 167'de Tapınak'ta kurban kesmeyi, Şabat'ı ve bayramları kutlamayı ve sünneti yasakladı. Altar, Yunan tanrılarla dolduruldu ve Yahudilerin kurban kesmesi yasaklandı. Tapınaktaki altara Zeus yerleştirildi. Yahudi metinlerini barındırmanın cezası idamdı. Antiokus'un bunları yapmasının arkasındaki nedenler açık değildi. Kendi tayin ettiği Menelaus'un devrilmesine öfkelenmiş,veya Tapınak ve Toralarını istemek için ayaklanan ortodoks Yahudilere gücünü göstermek istemiş ve Helenizm yanlısı Yahudilerin desteğini almış olabilir.
1. Makabeler kitabında anlatıldığına göre, Antiokus Yahudilerin dini ibadetlerini kısıtlayınca kırsal kesimden bir rahip olan Haşmonayim ailesinden Modiinli Matatyahu, Yunan tanrılara ibadete karşı çıktığından Selevkos İmparatorluğuna karşı ayaklandı. Matatyahu, bir idole kurban sunmak isteyen Helenist Yahudiyi öldürdü. Beş oğluyla birlikte Yehuda'daki çöllere kaçtı. Matatyahu'nun ölümünden bir yıl sonra MÖ 166'da oğlu Yehuda Makkabi, Yahudi muhaliflerden oluşan ordusuyla başta Helenist Yahudileri hedef alan gerilla hareketinde Selevkos hanedanlığına karşı zafer kazandı. Makkabiler, köylerdeki pagan altarları parçaladı, çocukları sünnet etti ve Yahudileri kanunlara uymaması için zorladı. Makkabi terimi İbranice "çekiç" kelimesinden türemiş olup Yahudi ordusu için kullanılmaktaydı.
Tapınağın tekrar adanmasından sonra Makkabi destekçileri savaşa devam edip etmeme konusunda ikiye bölündüler. 1. Makkabiler kitabında, Matatyahu önderliğindeki ayaklanmanın sebebi dini özgürlük elde etmek ve Selevkos baskısına son vermek olarak gösterilmekteydi. Fakat, Makkabiler ne kadar güçlü olduklarını görünce ayaklanmaya ve Yahudilerin yaşadığı toprakları fethetmeye veya oradaki Yahudi olmayanların dinini değiştirmeye devam etmek istediler. Bu tartışma Alexander Jannaeus hakmiyetindeki Hasmonean monarşisinde alevlenince Farisiler ve Sadukiler olarak halk iki gruba ayrıldı.Savaşın devam etmesi gerektiğini savunan zümrenin lideri Yahuda Makkabi'ydi.
Ö 160'da bir çatışmada ölen Yehuda Makkabi'nin yerine, hali hazırda Baş Rahip olan kardeşi Yonatan Makkabi geçti. Yonatan yabancı devletlerle anlaşmalar imzalayınca dini özgürlük isteyen grupla daha büyük güç isteyen grup arasındaki ayrılık daha da belirginleşmeye başladı.
MÖ 142'de, Yonatan, Selevkos tahtı talibi Diodotus Trifon tarafından öldürülünce başa Matatyahu'nun son oğlu Şimon Makkabi geçti. Şimon, Selevkos kralı II. Nikator Demetrius'a desteğini sununca Demetrius Makkabiler'den vergi almayı kesti. Şimon, Yoppa limanını ve Gezer kalesini fethetti, Kudüs'teki Akra garnizonunu kovdu. MÖ 140'da, rahipler kurulu, liderler ve ihtiyarlar tarafından baş rahip, ordu kumandanı ve İsrail'in hakimi olarak tanındı. Bu bildirgeleri Haşmonayim Krallığının temelini oluşturdu. Yakın bir zaman sonra Roma Senatosu Haşmonayim Krallığıyla ittifakını yineledi ve doğu Akdeniz'deki müttefiklere aynı şeyi yapması emrini verdi. Her ne kadar Makkabiler özerklik kazandıysa da Selevkos İmparatorluğu'nun bir bölgesi olarak kalmaya devam etti, bu da, II. Demetrius'un kardeşi VII. Antiokus Sidetes'e asker tedarik etme konusunda Makkabileri hükümlü kılıyordu. Şimon, topraklardan feragat etmeyi reddedince Antiokus zorla ele geçirdi.
MÖ 134'te, Şimon, damadı Ptolemy tarafından öldürülünce yerine baş rahip ve kral olarak oğlu Yohanan Girhan geçti. Antiokus, Judea'nın tamamını fethetti fakat Tapınağa ve Yahudi ibadetine karışmadı. Judea, Antiokus'un MÖ 129'da ölmesiyle Selevkos hakimiyetinden kurtuldu.
Haşmonayim hakimiyeti, MÖ 63'te Gnaeus Pompeius Magnus tarafından Kudüs ele geçirilip Roma hakimiyetine eklenince sona erdi; Haşmonayim hanedanlığı ise MÖ 37'de Hirodes'in İsrail ve Yahudilerin başına kral olarak getirilmesiyle son buldu.
Makkabilerin hikayesi 1. Makkabiler, 2. Makkabiler, 3. Makkabiler ve 4. Makkabiler kitaplarında yer alır. Bunlardan ilk ikisi Tanah'ın Yunanca tercümesinde yer alırken Katolik ve Doğu Ortodokslar bu ilk iki kitabı Eski Ahit'lerinde göstermektedir. Bu kitaplar İbrani Tanah'ın bir parçası değildir.