Yeni Ahit'te sık sık geçer ve öncelikle ilk üç İncil'de İsa Mesih. Genelde İsa'nın öğretisinin ana teması olarak kabul edilir, ancak İsa'nın Tanrı'nın Krallığı hakkındaki öğretisi ve bunun kilisenin gelişmiş görüşüyle ilişkisi hakkında büyük ölçüde farklı görüşler vardır.
İfadenin kendisi Hıristiyanlık öncesi Yahudi literatüründe nadiren geçse de kral olarak Tanrı fikri Yahudilik ve konuyla ilgili Yahudi fikirleri şüphesiz Yeni Ahit kullanımının temelini oluşturur ve bir dereceye kadar belirler. Yunanca krallık kelimesinin
(basileia) arkasında Aramice terim yatıyor. İsa'nın kullanmış olabileceği malkut. Malkut, esas olarak bir coğrafi bölgeye veya bölgeye ya da âlemde yaşayan insanlara değil, daha ziyade, kralın kendisinin faaliyetine, egemenlik gücünü kullanmasına atıfta bulunur.
İsa'nın zamanındaki Yahudilerin çoğuna dünya Tanrı'dan öylesine tamamen yabancılaşmış görünüyordu ki, kozmik ölçekte doğrudan ilahi müdahale dışında hiçbir şey durumla ilgilenemezdi. Ayrıntılar çeşitli şekillerde tasarlanmıştı, ancak Tanrı'nın doğaüstü veya doğaüstü olarak bahşedilmiş bir aracı
(Mesih veya Kimin "Krallığı miras almaya" layık olduğuna karar verecek bir yargıyı içerecek olan), Krallığın bir insan başarısı değil, ilahi bir armağan olarak düşünüldüğünü vurgulayan bir ifadedir.
İlk üçe göre İncillerİsa'nın Krallığında kendi ölümünü, tam anlamıyla tanrısal koşulu olarak kabul etmiş olabilir. Mesih'in Dirilişinin bir sonucu olarak, geleneksel olarak gelecek çağın yaşamına kadar saklı tutulan pek çok nimetin bu çağda iman edenler için zaten erişilebilir olduğunu gösterdi. Böylece, Tanrı'nın Krallığı ifadesi gittikçe azalan bir sıklıkta kullanılsa da, sözünü ettiğinin, çeşitli dönemlerde neredeyse Krallıkla özdeşleşen kilise yaşamında kısmen burada ve şimdi gerçekleştiği düşünülüyordu; Ancak Tanrı'nın Krallığı, ancak dünyanın ve beraberindeki
(Son Yargı) . Yeni Ahit'teki Johannine yazıları, Tanrı'nın Krallığının bu geleneksel Hristiyan anlayışına geçişte büyük rol oynadı.
***
Osmanlı Padişahı
Kanuni Sultan Süleyman'ın Fransa Kralı Birinci Fransuva'ya gönderdiği
"Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç veren Allah'ın yer yüzündeki gölgesi..." diye başlayan ve
"Sen ki Fransa vilayetinin kralı Fransuva'sın..." diye devam eden ünlü mektubu günümüzde Fransa Ulusal Kütüphanesi'ndedir.
"Yüce ve kudretli Allah'ın yardımı, son peygamber Hazret-i Muhammed'in -Sallâ Allahu Aleyhi ve Sellem- Mucizelerinin Bereketi ve Dört Halifeler'in -Rıdvâne Allahu Aleyhim Ecma'in- kutsal ruhlarının desteği ile.""Ben ki sultanların sultanı, hakanların başı, krallara tac giydiren, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz'in, Karadeniz'in, Rumeli'nin, Anadolu'nun, Karaman'ın, Rum Vilayeti'nin, Zülkadriye'nin, Diyarbekir'in, Kürdistan'ın, Azerbaycan'ın, Acem'in, Şam'ın, Haleb'in, Mısır'ın, Mekke'nin, Medine'nin, Kudüs'ün, Arap ülkelerinin ve Yemen'in ve de ateş saçan mızrağımın ve zafer getiren kılıcımın gücüyle sahip olduğum nice ülkelerin sultanı ve padişahı olan Sultan Süleyman Han'ım.Sen ki Fransa ülkesinin kralı olan Françesko'sun. Kralların sığınağı olan kapıma mektup göndererek ülkenizin işgale uğradığını ve esir edilerek hapse atıldığınızı bildirmişsiniz. Bu durumdan kurtulmak için benden yardım istiyorsunuz.Gönlünüzü ferah tutun ve sakın üzülmeyin. Unutmayın ki esaret, hükümdarlar için hiç de tuhaf bir şey değildir. Bilesiniz ki, atalarımın yaptığı gibi, daima kılıcımla gezen ben de sefere çıkmaktan ve fetihler yapmaktan çekinmem. Her an savaşmaya hazırım. Sadece Allah'ın dediği olur. Ne yapacağımı elçinizden öğreneceksiniz. Selam ve dua ile..."1526, İstanbul...Kanuni Sultan Süleyman İslam aleminin
halifesi olduğu için böyle söylemiştir. İslam dünyasının aziz olduğu bir dönemde, onların bu izzetli konumlarına vurgu yapmak için bu sözleri haklı olarak söylemiştir.
Bu ifadelerin kullanılması insanlar arasında geçerlidir. Yani kimse
"sultanlar sultanı" ifadesinden "Asıl sultan Allah'tır, niye böyle söylemiş" demeye hakkı yoktur. Çünkü, bu ifadelerin muhatabı insanlardır. İslam halifeleri adaletin en büyük temsilcileridir.
***Cengiz Han, doğum adıyla
Temuçin, Moğol komutan, hükümdar ve Moğol İmparatorluğu'nun kurucusu.
"At sırtında dünyayı fethetmek kolaydır. Zor olan inip onu yönetmektir.""Benim kazanmam yeterli değil! Diğerlerinin hepsi kaybetmelidir.""Arkasındaki düşmanı hisseden, önündeki düşmanla savaşamaz.""Ben Tanrı'nın cezasıyım. Eğer bir günah işlememiş olsaydınız, Tanrı sizi cezalandırmam için beni yollamazdı.""Nasıl gökte tek bir tanrı varsa, yerde de tek bir han olmalıdır.""Korkuyorsan yapma, yapıyorsan da korkma."Moğol İmparatorluğu MS. 13 YY. Hazar Denizi'nden Japon Denizi'ne kadar uzanan bu devasa krallık imparator Cengiz Han tarafından genişledi ve büyüdü. Kuzey Doğu Asya'nın göçebe kabilelerini inceleyen tarihçiler 1227'de öldüğü zaman Cengiz Han'ın 100 milyon kişiye hükmettiğine inanıyorlardı. Birçok insan Roma İmparatorluğu Büyük İskender veya İngiliz İmparatorluğu gibi dünyanın büyük imparatorluklarını değerlendirildiğinde dünyadaki en büyük toprak Cengiz Han İmparatorluğu'nundu. O ve onun genç torunları bütün Çin'i fethetti. Şu an da Rusya'nın ve Avrupa'nın yarısından çoğunun olduğu toprakları fethetti. Genel olarak acıması ve kanlı bir fatih olduğuna inanılmasına rağmen Cengiz Han halkına iletişim, teknoloji, adalet ve refah getirdi. Başarısını sonsuz vadi gökyüzünün Tanrısı Tengri'ye bağladı. Cengiz Han günlerce ortadan kaybolup Asya'nın en kutsal dağına tırmanırdı. Savaş planlarının yanı sıra kendini inanılmaz lider yapan manevi kabiliyet ve Tengri ile iletişim kurmak için gittiği biliniyordu. Cengiz Han, Tengri ile doğrudan bir bağlantısı olduğunu iddia ediyordu. Kendinden "gökten gelen adam" diye bahsettiği de olmuştur.
Cengiz Han, bir çeşit dünya dışı bir bileşen olabilir. Bugün bilimsel olarak 200 kişiden birinin Cengiz Han'ın soyundan geldiğini biliyoruz. Bu nedenle eğer Cengiz Han'ın dünya dışı herhangi bir genetiği varsa şu anda 16 milyondan fazla insanın aynı geni taşıması mümkündür. Aslında Cengiz Han'ın iddia ettiği gibi dünya dışı bir genetiğe sahip olması mümkün mü? Eğer öyleyse o uzaylı biyolojisinin kanıtı bugün bile belli başlılar halinde ortaya çıkabilir mi?
***
Adolf Hitler, Führer olduktan sonra Nazi propagandası tarafından büyük ölçüde bir tanrı ve kurtarıcı olarak yüceltildi.
Birçok farklı tarihçi ve yazarlar Nazizm'in dini yönlerinden bahsetti ve dönemin yorumcuları Üçüncü Reich'ın cazibesine dikkat çekti. Reichsminister Propaganda bakanı Geobbels, Hitler hakkında şunları söyledi: "Führer'imiz, halkı ile Tanrı'nın arasındaki aracıdır. Führer'in söylediği her şey en yüksek anlamıyla dindir." Heinrich Himler 1937'de şöyle yazdı: "Hristiyanlıkla nihai çatışmanın yaşandığı bir çağda yaşıyoruz. Önümüzdeki yarım yüzyılda Alman halkına hayatlarını yönlendirecek ve şekillendirecek Hristiyan olmayan ideolojik temelleri vermek SS'in misyonunun bir parçasıdır. Nazi rejimin, Almanya'daki dini azaltma ve potansiyel olarak Kirchenkampf ve Hıristiyanlık gibi Nazi ideolojisiyle değiştirmeye yönelik çeşitli planları vardı."
Nazizm içinde Nazi ideolojisini Hıristiyanlık ve okültizm unsurlarıyla birleştirmeye çalışan çeşitli hareketlerde vardı. Nazi okültizminin savunucusu Savitri Devi, Hitler in Tanrı tarafından gönderildiğine inanıyordu.
***1953 yılında
Kraliçe II. Elizabeth'in taç giyme töreni gerçekleşmişti ve neredeyse tüm ülke bu muhteşem kutlamaya katıldı. Dünyada ilk defa böyle bir tören televizyonlardan naklen yayınlandı.
Ve ilk defa, İngiltere'nin sıradan insanları bir hükümdarın taç giyme törenini kendi evlerinde büyük televizyondan heyecanla izleyebildiler. Kraliçenin taç giymesinin televizyonlardan yayınlanacağını duyuran dünya basını televizyonların satışının günün şartlarında en yüksek rekor seviyeye çıktığını duyurdular.
İncil ile İngiliz monarşisi arasında birçok ilginç bir bağlantılar vardır. Kraliyet ailesinin ettiği yemini incelerseniz İncili Tanrının kehaneti olarak tanımlar. İlahi krallığın yani Tanrının soyundan gelen bu hükümdarları seçip atadığı söylenir.
İngiliz monarşisi otoriteyi nerden ve nasıl talep ediyor. Bu gücün zenginliğinin ve saltanatının, kökenleri nelerdir. Kraliçe 2. Elizabeth 1952'den beri aklı zekâsı ve duruşuyla tahtta büyük bir prestije sahip, çünkü bu ülkedeki kraliyet hanedanı ailesi dünyanın en zengini, en prestijli ve başarılı en örgütlü tek ailedir.
***
İnsanlık tarihi boyunca güçlü hükümdarlar savaşlarla mücadele eden yasalar yarattı ve dünyanın geniş bölgelerini araştırdılar. Ayrıca topraklarının servetini büyük bir güç elde etmek için kullandılar hepsi de yetkisini daha yüksek başka dünya kökenli olanlardan aldıklarını iddia ettiler. Bu yüksek sınıf toplumlarda gördüğümüz kraliyet hakkında sıradan insanlardan farklı bir insan olduğu inancıdır. Bu durum bir şekilde hiyerarşinin tepesindeki konumlarını haklı çıkarır.
Antik hükümdarların aslında ilahi olanlarla ya da bazı dünya dışı güçlerle bağlantısı olması mümkün mü? Antik uzay bilim insanlarına göre Mısır firavunlarının olağanüstü kökenlerine bakılarak bulunabilir.
Mısır firavunları Eski Mısır'ın krallarıydı ve kültürlerine göre tanrı olarak kabul ediliyorlardı. Unvanları onları şahin tanrısı Horus, akbaba tanrıçası Nekhbet ve kobra tanrıçası Wadjet'in benzer yönleriyle eşitledi. Mısırlılar, Firavunları öldüğünde onları bir sonraki hayatta yönetmeye devam edeceğine inanıyorlardı, bu yüzden cenazesinin büyük olduğunu ve mükemmelliğe ulaştığını- sonraki hayatta onu memnun etmek ve ölümsüzlüğünü sağlamak için halkını koruyordu.
Mısır Ebu Simbel de Nasır gölünün batı kıyısında iki büyük kaya tapınağı bulunmaktadır. MÖ. 13 .YY da Firavun 2. Ramses döneminde dağ oyularak yapılmıştır. 2. Ramses antik Mısır Firavunlarının en büyük mimarıydı, bunu aslında ne kadar büyük olduğunu göstermek ve herkesi etkilemek için yaptı. Burada yarattığı şey kendisinin ve belli tanrıların kesinlikle devasa heykellerinin bir sıralamasıydı. Bu aynı zamanda kayalara oyulmuş bir iç tapınak sayılırdı ve ayrıca gizli odalara girişti.2.Ramses sonsuza kadar burada. Buraya geldiğinde onun varlığı hissediliyor. Buradaki bu büyük tapınağın sayesinde son dünyası ve dünyasal alanıyla sürekli iletişim kurulabiliyor.
Ebu Simbel tapınağında yalnızca ölümlü bir Kral ve savaşçı olarak değil öbür dünyadaki Mısır tanrısı Osiris olarak tasvir edilen Ramses heykelleri bulunmaktadır. Piramit metinlerine göre MÖ. 24 YY dayanan Mısır dini yazıları Osiris'in dünya tanrısı Gep ve Gök tanrıçası Nut'un dört çocuğundan biri olduğunu anlatır. Kız kardeşi İsis ile evlenen ve kardeşi Set tarafından öldürülen bilge ve sevilen bir hükümdar olarak kabul edilir.
Osiris efsanesi mısır hükümdarlarının güvenilirliğinde son derece önemliydi her firavun kendini güneş tanrısı yaşam tanrısı ve görünmeyen göksel dünyadan olan Osiris'in bu dünyadaki vücut bulmuş hali olarak görürdü. Dolayısıyla eski mısır de firavunun size tam olarak ne yapmanız gerektiğini söyleme hakkına sahip olması mümkün.ve ona uymanızın nedeni onun bir tanrının soyundan geliyor olmasıydı.
Ebu Simbel de ki tapınak şaşırtıcı bir hassasiyetle inşa edildi. Yılda 2 kez sabaha karşı gelen güneş ışığı tapınak mağarası'nın bütün genişliğini arka duvarına kadar aydınlatıp tanrıların arasına yerleştirilmiş Ramses heykellerini aydınlatıyor. Ramses kendini yaşayan bir tanrı olarak görüyordu, bundan dolayı güneş Ramses adına hizmet veriyordu. Güneşin parlamasını sağlayacak her şeyden kendini sorumlu tutuyor mutlak kontrole sahip olması gerektiğini düşünüyordu.
2. Ramses ve bütün Mısır Firavunları kendilerini doğrudan tanrıların soyundan geldiğini kabulleniyor ve inanıyor ve halkı da inandırıyorlardı. Gelecek nesillerin, kanlarındaki asaletin ve krallığın tanrıların kendilerine bu asil soya görev verildiğine inanıyorlardı.