Aslında her dinin arasında büyük farklar vardır ve dinler bu farklılıkları arttırmak ve insanları bölmek için çalışırlar.
İnsanlar Avrupa'nın, Asya'nın ve Afrika'nın bir çok yerine yayılmışlardı. 11 000 yıl önce iklim şimdikinden farklıydı. Son buzul çağının bitmesiyle ısınan okyanuslarda buharlaşma şiddetinin artması, toplam yağış miktarını artırarak, bügün çöllerle kaplı olan Ortadoğu topraklarını yarı yağışlı savanlara çevirdi. Ortadoğu toprakları ve Kuzey Sahra, göletlerle ve yeşil çayırlarla kaplı bir yer haline geldi. Bu durum Ortadoğu'yu diğer bölgelerdeki avcı-toplayıcı kavimleri kendine çekti. Ortadoğu'da doğal ve yabani bir çayır bitkisi vardı. İlkbahar yağışlarıyla yeşeren bir ottu bu ot. Bu ot hepimizin çok yakından tanıdığı ''buğdaydı.'' 11 000 yıl önce tarıma geçildi Ortadoğu'da. Tarıma geçilmesiyle bir devir kapanarak insanlığın en büyük atlaması gerçekleşerek, Neolitik Çağ başladı. Artık insanlar göç etmek yerine tarlaları’bekliyor ve yakın yerleşkeler yaratıyordu böylece yerleşik yaşama geçtiler. Yerleşik yaşam, mülkiyet ve mal kavramını başlattı ve insanlar arasında miras kavramı ortaya çıktı.
Eskiden günler süren avdan sonra ancak karnını doyuran kavimler, artık tarlalardan aldıkları bol ürünlerle ihtiyaç fazlasını elde ettiler. İhtiyaç fazlası ürünlerin, diğer kavimlerle değiştirilmesiyle takaslar başladı ticaret başladı ve kavimler arası izolasyon ortadan kalkı. Artık tarlası verimli olanlar, mallarını öz çocuklarına aktarmak istiyordu, mirasta karışma kabul edilemezdi. Miras hukuku başladı.
Medeniyet bu topraklarda gelişmeye başlamıştır (yunanistanda dahil bu topraklara). devletler kurulmuş. topluluklar oluşmuş. aile oluşmuş. dil oluşmuş ve insanlar birbirleriyle sohbet etmeye başlamıştır. şarkılar söylemişlerdir. ve insanın 'benim ne işim var burda' iç güdüsünden dolayı etrafında gördükleri şeylere, olaylara çeşitli anlamlar yüklemeye başlamışlardır. mesela ilkbahar geldiğinde, havalar ısındığında, çiçekler açıp kuşlar öttüğünde buna sevinip dumuzinin yerin altından çıktığını, sonra havalar tekrar soğuduğunda üzülüp yine yerin altına girdiğini fln söylemişler. bazıları gök gürlediğinde 'zeus yine neye kızdı' acaba fln diye düşünmüşler. aslında başlarda herşey çok iyiymiş. çiçek böcek tanrısı varmış, şarap tanrısı varmış, aşk varmış, güzellik varmış derken yine insanın 'ne olduk ne olacaz' içgüdüsü baskın gelmiş bu seferde kim cennete gidecek kim cehenneme sıkıntısı ortaya çıkmış. sonra bunu farkeden güç sahibi insanlar bi kaç tane daha ensest tanrı yaratıp kurallar koymuşlar ve böylece halka korku yayılmış.
Sınıf farkı arayı iyiyce açmış. daha sonra bilgi birkimi arttıkça insanlar mantık yürütmeye başlayınca kadar tanrı mı olur. kavga çıkar.' demişler. tanrı tektir demişler tek tanrıya dönmüşler.Yahudi toplumu akıl ve zekasıyla bütün tanrıların toplamından tek bir tanrı inancını yaymışlar.İbranilerin lideri hz ibrahim hem tanrı elçisi hemde kıraldı.bütün yahudi peygamberlerinin hepsi aynı zamanda toplumu yöneten krallardır.ilerleyen yıllardan sonra Tevrat, İncil ve Kuran'ı oluşturacaktı. Nehir toplumu olan Sümerler nehirlerdeki taşma olaylarını abartarak efsanelerine geçirdiler ve Gılgamış destanı yazdılar. Bu efsane İslam, Hristiyanklık ve Yahudilik de Nuh Tufanı diye inanılır. Nuh Tufanı elbette ki çok saçma bir hikayedir ve bu 6000 sene önceki insanın kafa yapısıyla yazılmışlardır.
Büyük kuraklaşmayı mütakip olan çölleşmede Araplar, Nehir kenarında yaşayan Mezopotamyalılar kadar şanslı değildi. Zaten çöl olan Arap yarımadası o kadar kuraklaştı ki katı bir toplum oluştu ve şeriat ortaya çıktı. İslam dininin çekirdeğini oluşturan zina yasakları, tesettür geleneği, itaat ve koşulsuz iman, kadının mal yerine konulması, farklı düşüncelere tahammülsüz ve takıntılı namus yaklaşımı da sosyolojik koşullarda insanlar tarafından konuldu. Dinler, yerleşik yaşama geçilmesiyle siyasileştiler, önce politeizme, sonra da monoteizme geçtiler. İnsanlar savaşa gitmek istemiyorular, korkan insanalara umut vermek ve hakkı yenen zavallıların seslerini çıkarmaması için cennet kavramı uyduruldu. İnsanlar ölüm korkusu olmadığından dolayı hayatlarını tehlikeye atmak pahasına savaşıyordu. İslam da cennetteki huriler, göğüsleri tomurcuklanan yaşıt kızlar vaadleriyle bunu motivasyonu sağladı. Cehennem Kuran'ı yazan kişilerin en sık başvurduğu unsurdur, her şey cehennemle tehtid edilerek yaptılır. İslam'ın sırrı fetihe yönelik politikasında gizlidir ve kılıç zoruyla yayılmıştır.