1932’ye kadar 640 yıl boyunca Süryani Ortodoks patriklerinin ikametgah yeriydi.
Manastır, Mardin’in 4 kilometre doğusunda, şirin bir dağ yamacında, Mardin Ovasına hakim bir noktadadır. Üç kattan oluşan Manastır 5. yüzyıldan başlayarak farklı zamanlarda yapılan eklentilerle bugünkü haline 18. yüzyılda kavuşmuştur. Farklı zamanlarda yapılan eklentilere rağmen Manastır’ın adeta tek bir zamanda inşa edildiği havasını vermesi, bu eklenti binaları yapan mimarların ne kadar maharetli olduklarını gösteriyor.
Manastır, Milattan önce Güneş Tapınağı, daha sonra da Romalılarca kale olarak kullanılan bir kompleks üzerine inşa edildi. Romalılar bölgeden çekilince Aziz Şleymunbazı azizlerin kemiklerini buraya getirterek kaleyi manastıra çevirdi. Bu nedenle Manastır, önceleri Mor Şleymun Manastırı olarak bilini- yordu. Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo’nun 793 yılından başlayarak büyük bir tadilat yapmasından sonra Ma-nastır onun adıyla, Mor Hananyo Manastırı olarak bilindi. 15. yüzyıldan sonra da Manastır’ın etrafında yetişen zafaran (safran) bitkisinden dolayı Manastır, Deyrul-zafaran (Safran Manastırı) adı ile anılmaya başlandı.
Kubbeleri, kemerli sütunları, ahşap el işlemeleri, iç ve dış mekanlardaki taş nakışları ile insanın ilgisini çeken Deyrulzafaran Manastırı, uzun tarihi boyunca Süryani Kilisesi’nin dini eğitim merkezlerinden biriydi. Bölgeye ilk matbaayı getiren kişi de yine bu Manastır’da patriklik yapan ve 1895’te vefat eden 4. Petrus’tur. 1874 yılında İngiltere’ye yaptığı bir ziyaret sırasında satın aldığı matbaayı 1876 yılında Manastır’a getirtti. Matbaada 1969 yılına kadar başta Süryanice olmak üzere Arapça, Osmanlıca ve Türkçe kitaplar ile 1953’e kadar Öz Hikmet adında aylık bir dergi basılıyordu. Matbaadan geriye kalan parçaların bir kısmı Manastır’da diğer bir kısmı da Mardin’deki Kırklar Kilisesi’nde sergilenmektedir.
Manastır bugün de Süryani Kilisesi’nin önemli dini merkezlerinden biridir. Mardin Metropoliti’nin ikametgahı olan Deyrulzafaran Manastırı, dünyanın dört bir yanına dağılmış Süryaniler tarafından dua ve bereket almak için ziyaret edilir. Yine binlerce yerli ve yabancı turist, kısa veya uzun bir yol kat ederek Manastır’ı ziyaret etmektedirler.
GÜNEŞ TAPINAĞI
Bu yapının kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber Milattan Önceki yıllara ve hatta Mardin’in kuruluşuna kadarki döneme indiği tahmin edilmektedir. Yapı, o dönemde Güneş Tapınağı olarak kullanılıyordu. Güneş Tapınağı, Mor Hananyo Kilisesi'nin doğu köşesinde kalıp iki kısımdan oluşmaktadır. Giriş kısmı beşik tonozlu şeklinde yontulmuş taşlardan olup yüzeyi 25 metrekaredir. İkinci kısım ise 51.5 metrekare olup dikkati çeken bir tavan yapısına sahiptir. Tavanı oluşturan düz ve iri taşlar geometrik yapıda olup aralarında harç, kum, kireç ve benzeri malzeme kullanılmadan birbirine yaslanmış ve kenetlenmiş durumda yerleştirilmiştir. Tapınağın doğu ve güney cephesinde kalan iki kuşağın ne amaçla kullanıldığı bilinmemekle beraber, bunların sunak yeri olduğu tahmin edilmektedir.
AZİZLER EVİ (BETH KADİŞE)
Aziz Hananyo Kilisesi’nin (Kubbeli Kilise) güneydoğu cephesinde kalan kubbeli binadır. Yüksekliği 10.5, genişliği ise 5.4 metredir. Bu binanın tarihi, Manastır’ın kuruluş tarihi olan 5. yüzyıla kadar inmektedir. Ancak dış kısımlar Patrik 4. Petrus tarafından 1884 yılında yeniden onarılmıştır.
Bazı azizlerin kemikleri ile birlikte Manastır’da görev yapan bazı patrik ve metropolitler de burada gömülüdür. Burada bulunan 7 nişten 4 tanesi metropolitlere, 3 tanesi de patrik mezarlarına aittir. Patriklere tahsis edilmiş mezarlardan güneyde kalanı üzerinde mermerden yapılmış bir kitabede Patrik 2.Cercis (1708) ve Patrik 4. Petrus’un (1895) vefat tarihleri yazılıdır. Metropolitlere tahsis edilmiş mezarlardan kuzeyde kalanı üzerinde 1846’da vefat eden Deyrulzafaran Metropoliti Mor Grigoriyos Behnam ve 1969’da vefat eden Mardin Metropoliti Mor Filüksinos Hanna Dalabani’nin ölüm tarihleri yazılıdır.
Bu bölümde dikkat çeken bir başka şey iç mekanlarda bulunan taş motiflerdir. Burada bulunan bir vazo ve vazodan çıkan iki asma çubukları ile üzüm salkımlarının figürleri hemen dikkat çekiyor. Yapının batı duvarındaki yarım daire şeklindeki nişlerin içine ise deniz kabukları figürleri işlenmiştir. Yapının giriş kapısının lentosunun üzerinde de yunuslarla çevrelenmiş bir haç işareti bulunmaktadır. Bir söylentiye göre de bu yapı bir zamanlar tıp veya ilaç ilmi ile ilgili bir konuda kullanılmış olduğudur.
MOR HANANYO KİLİSESİ (KUBBELİ KİLİSE)
Kilise, Bizans İmparatoru Anastasius döneminde, Milattan sonra 491-518 yılları arasında, kardeş olan Süryani mimarlarTheodosius ile Theodore tara-fından inşa edilmiştir. Kilise’nin eni 12.3, yüksekliği 17.7 metre ve alanı 271 metrekaredir. Haç şek-lindeki bir kubbeye sahip oldu-ğundan dolayı bu kiliseye Kubbeli Kilise de denilmektedir. Kilise’nin dış kısmının üst bölümünde bu-lunan çeşitli hayvan figürlerini gösteren resimler dikkat çekicidir. Kilise’nin iç duvarları Kutsal Ki-taptaki hikayeleri tasvir eden fresklerle süslüydü ancak biri dışında günümüze ulaşanı olmadı. Günümüze kalan fresk, Kilise’nin güney tarafında kalıyor. Fresk, 793 yılında Manastır’da büyük bir restorasyon yaptıran Aziz Hananyo’yu tasvir ediyor. Freskin uzunluğu 270, genişliği ise 66 cm dir.
Kilise’nin kuzey ve güneyinde bulunan apsislerdeki kduşkudşinler (ayin eşyalarının durduğu alan), ahşaptan olup 1699 yılında yapıl-mıştır. Orta ana apsisteki kduşkudşin 1941 yılında yanmış, geriye sadece iki sütun kalmıştır. Sütunlar üzerin-deki Süryanice yazıdan apsisin 793 yılında Mardin ve Kefertüth Met-ropoliti Aziz Hananyotarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Mevcut kduşkudşin 1942 yılında Mardin ve Midyatlı Süryani taş ustaları tara-fından sarı ve kesme taşlardan yapıl-mıştır. Kilise’nin ana apsis bölümünde dikkat çeken iki adet kürsü vardır. Kilise’nin kuzeyinde kalan kürsü cevizden yapılmış 350 yıllık olduğu tahmin ediliyor. Bu kürsü patrikler tarafından kullanılmaktadır. Güneyde kalan kürsü ise metropolitlere ait olup fildişinden yapılmış ve 500 yıllık olduğu tahmin edilmektedir. Kilise’nin batı tarafında bulunan ve ceviz ağacından yapılmış kapı ise 500 yıllıktır. Kapının dış yüzünde Süryani dilinde yazılmış Aziz Balay’ın bir şiiri ile peygamber Davut’un mezmurlarından kısa bir bölüm vardır.
MERYEM ANA KİLİSESİ
Ana avlunun kuzeydoğusunda kalan Meryem Ana Kilisesi, Manastır’ın ilk kilisesi olarak kabul edilmektedir. Patrik 2. Cercis döneminde (1686-1708) Kilise’nin bir kısmı onarımdan geçmiştir. 153 metrekarelik bir alana sahiptir. Apsis kısmında Bizans dönemine ait mozaikler mevcut olup tavan-lar ve duvarların bir kısmı da Bizans tarzında pişmiş tuğladan yapılmıştır. Kilise’nin içinde 1699 yılında el işçiliğiyle yapılmış 3 kduşkudşin ve 3 ahşap kapı bulunmaktadır. Bu kapıların üzerin de Davut peygamberin mezmur-larından Süryani dilinde yazılmış mısralar bulunmaktadır. Bu binada yetişkinlere ait sekizgen bir vaftiz kurnası dikkat çekiyor. Bu kilise günümüzde de vaftiz törenleri için kullanılmaktadır.