Antik kent, 2009 yılında Marmara Denizi kıyılarında tespit edilmiştir. Antik kentin Neolitik Çağda kurulduğuna ve Hitit yerleşim yerlerinden biri olduğuna dair izler mevcuttur.
800 bin yıl öncesinden itibaren tarımın başladığı Neolitik Dönem, Tunç, Demir ve Antik Çağları (Helen, Roma ve Bizans) kapsayıp Osmanlı Dönemi sonlarına ulaşan kesintisiz bir zaman dilimine ait önemli arkeolojik verilerle karşılaşıldı. Bunlar arasında M.Ö. 7 binlerde Avrupa’ya tarımın İstanbul üzerinden ulaştığını kanıtlayan çakmak taşından tarım aletleri, günümüzden 2 bin 700-2 bin 600 yıl öncesine ait iki antik liman ve dünyada keşfi yapılan üçüncü antik fener, Hititlere ait olduğu düşünülen 2 adet yapı adak heykelciği ile yine Hitit dönemi pişmiş toprak çanak ve çömlek eserler, Antik Roma yolları, Bizans Sarnıcı, Bazilika kalıntıları, yeraltı su kanalları bölgenin önemini ortaya çıkardı.
Taş Devri’nden Helenistik-Roma–Bizans ve Osmanlı’ya kadar uzanan dönemlerine ait kalıntılarla dolu olan havza, tam bir tarih hazinesi.
Konstantinopolis’in en dış sınırının Küçükçekmece olarak belirlendiğini yazıyor. Bu kaynaklara göre İmparator Konstantin Byzantion kentini M.S. 330 yılında kendi adını vererek Roma’nın başkenti ilan ettiğinde yani “Konstantinopolis” çevresinde büyük bir imar faaliyetine kalkmış ve çevresiyle birlikte surlar, limanlar, hamamlar, caddeler, sokaklar ve resmi yapılarla donatmış ve mahalleler kurdurmuştu. Küçükçekmece göl ve kıyısı boyunca uzanan sur, liman ve diğer yapı kalıntılarının bu dönemin yapıları olup olamayacağı üzerinde tartışılıyor. Ya da İstanbul’un Byzantion olarak tanındığı Helenistik dönemdeki komşu kenti Bathonea’ya mı ait oldukları sorusu araştırılıyor. Geç Roma döneminden sonra önemini kaybettiği sanılan limanın terk edilerek tarih sahnesinden kaybolmasının en önemli nedenlerinden birinin ise deprem gibi ani ve yıkıcı bir fenomenden kaynaklanmış olabileceği düşünülüyor. Antik kaynaklarda 557-558 yıllarında yaşanan depremin Küçükçekmece bölgesinde çok şiddetli hissedildiği ve bölgedeki tüm yapı, kale, kiliselerin temellerine kadar yıkıldığından söz ediliyor. Bu nedenle böyle bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediği ancak kazı ve jeolojik çalışmalarla anlaşılabilecek.
2006 senesinde Küçükçekmece Gölü havzasında araştırma yapan Kocaeli Üniversitesi, 2 senelik bir çalışma sonunda kentin varlığını ilan etti.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Kocaeli Üniversitesi adına İstanbul Küçükçekmece Göl Havzası Bathonea’da yürütülen 2015 yılı kazılarından yaklaşık 4 bin yıllık bir kurşun figürin ele geçti. Ön ayaklarını geriye bükmüş, boynuzlu bir hayvanın (geyik) üzerinde ayakta duran figürinin başındaki polosu nedeniyle bir tanrıça betimlemesi olduğu düşünülüyor. 3,5 santimetre boyundaki Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi Uzmanları tarafından yapılan analiz sonucuna göre, kurşundan üretildiği tespit edildi.
Su altında çalışmalar yapan bilim insanları sularla çevrili bu yerleşim yerinin Bathonea olduğunu doğruladı. Denize uzanan 60 metrelik mendirek ve antik fener Bathonea’nın önemli bir liman şehri olduğunu ispat ediyor.
TÜRSAB Kültür Komitesi Üyesi Birsen Gürer bu tarihi yapıyla ilgili bölgeyi çok önemsediklerini belirterek, “Kazılar Avrupa tarihinin de aydınlatılmasını sağlayacaktır. Bir liman kenti olan Bathonea, o dönemde dünyanın en zengin kentlerinden olan Truva’nın ticaret yolu üzerinde. Truva’nın zenginliği Bathonea ile bağlantılı. Kazılarda İstanbul tarihinde ilk kez görülen ticaret metaları bulunmuş. Şimdi biz bu bilgileri, yurtdışındaki meslektaşlarımızla da paylaşıyoruz. Büyük ilgi ile karşılanıyor. Bathonea, önümüzdeki yıllarda dünya turizm merkezlerinden biri olacak” açıklamasında bulundu.
Milattan önce 2 bine ait izleri taşıyarak İstanbul’un tarihi kronolojisindeki boşlukları dolduran Küçükçekmece Gölü havzasındaki Bathonea kazılarında bulunan bir kafatasındaki kesi izi, bin yıl öncesinde de beyin ameliyatı yapıldığını ortaya çıkarmıştır.
Bathonea kazıları tarihten ipuçları veriyor. Yapılan kazı çalışmaları sonucunda ulaşılan iskeletlerden elde edilen verilere göre, bin yıl önceki İstanbullular ortalama 20- 35 yıl yaşamış. Erkeklerin boyları 1.65, kadınların ise 1.50 arasında olduğu görülmüştür.
Bathonea Antik Kenti, Türk turizmi için yeni bir konsept ve alternatif mekan olarak görülüyor. Yerli yabancı arkeoloji dünyasında büyük ses getiren Bathonea’da neolitik dönemden başlayarak hurilere kadar uzanan pek çok kalıntı ve buluntuya ulaşıldı. İki liman, büyük taşlarla örülmüş su yolları, su toplanan dev bir sarnıç, devasa caddeler ve meydan ile saray yapısı olduğu düşünülen büyük bir yapı kompleksi ortaya çıkarıldı.
Kaynak Arkeoloji haber