İskenderiye'de Victoria College'ın ardında California Devlet Üniversitesi, Chico, Ohio Devlet Üniversitesi ve Stanford Üniversitesi'nde eğitim gördü. Eğitimini tamamlamadan iş yaşamına atıldı.
22 yaşında Suudi Arabistan'a geri döndü. Dönüşünde Rolls Royce'un temsilciliğini aldı. Böylece Suudi kraliyet ailesiyle ilişkilerini daha da geliştirdi. 1960'larda ve 1970'lerde Suudi Hükümeti ile Amerikan şirketleri arasında bağlantı sağlayan bir iş adamı olarak ün kazandı. Northrop Grumman, Chrysler, Raytheon ve Lockheed gibi şerketler okyanus ötesindeki başlıca müşterileri arasındaydı. İlk olarak 1964'te Lockheed'in Hercules uçaklarının Suudi Arabistan'a satışı için yaptığı silah satışında aracılık ile komisyon kazandı. Sonraki beş yılda Lockheed'den 106 milyon ABD Doları komisyon aldı. Aynı dönemde Kaşıkçı'nın Avrupa ve Japonya'da dağıttığı "bahşişler"in toplamı da 22 milyon dolara ulaştı. Lockheed Skandalı'nın patlamasından sonra Northrop ile komisyonculuğunu sürdürdü. İngiliz gazeteci-yazar Anthony Sampson'ın, 1977'de yayımlanan The Arms Bazaar adlı kitabında Kaşıkçı'nın Pentagon'la Asya-Afrika ülkeleri arasında köprübaşı görevi yaptığını yazdı.
1980'lerde Kaşıkçı'nın adı İran-Kontra skandalı olarak bilinen "silaha karşı rehineler anlaşması"na karıştı. ABD'nin silah ambargosuna rağmen yine ABD tarafından İran'a satılan silahların satın alınması için gereken finansmanın karşıladığı iddia edildi. Bu iddialar nedeniyle 1988'de İsviçre'de tutuklanan Kaşıkçı, üç ay sonra, kefaletle serbest kalacağı ABD'ye iade edildi.
Özel Yaşamı1965'te İngiliz Sandra Daly (Müslüman olduktan sonra Süreyya Kaşıkçı) ile evlenen Kaşıkçı, bu evliliğinden beş çocuk sahibi oldu. İkinci karısı İtalyan Laura Biancolini (Müslüman olduktan sonra Lamia Kaşıkçı) tek çocuğu oldu. 1990'da evlendiği Şahpari Kaşıkçı'dan 1998'den boşandı.
Kaşıkçı, 1970’li yılların sonundan itibaren Türkiye’de iş yapmaya başladı. Lüks villaları, özel uçağı, yatları, özel hayatı ve kendisinin bile tam olarak bilmediği muhteşem servetiyle hem dünya ve Türkiye basınında ilk sayfalarda boy gösteriyordu. 1980 yılında askeri darbeden yaklaşık beş ay önce Nisan ayında özel uçağı ile Türkiye’ye gelerek Başbakan Süleyman Demirel’le gizlice görüşmesi basına yansıdı. Demirel bu görüşme hakkında “Ne konuştuğumuz bize kalsın” açıklaması yaptı. 1982 yılında gazetelere göre Türkiye ile “ortak bir askeri araç fabrikası kurulması”, “Güneydoğu’da Ortadoğu ülkelerine ihracat yapacak büyük bir çimento fabrikası kurulması”, “Atatürk barajı için kredi sağlanması ve ortak banka kurulması” ve “Müslüman ülkelere canlı hayvan ve et ihracı” başlıklarında dört dev proje için Genelkurmay ikinci Başkanı Necdet Öztorun ile görüşmüştü.
1983 yılında Türk basınında Adnan Kaşıkçı’nın adına Türkiye’de turistik tesisler yapmak için Turizm ve Sanayi bakanlarıyla yaptığı görüşmelerde ve işadamı Sakıp Sabancı’yı Atlı Köşk’te ziyaretiyle rastlıyoruz. Aynı yıl Kaşıkçı, Boğaziçi’ne demirlediği “Nebile (Nabila)” adlı muhteşem yatında sosyeteye partiler verdi. İstanbul’un tanınmış aileleri ve sanatçıların Nebile’nin güvertesinde geç saatlere kadar eğlendiği haberleri “Yüzen Saray’da İstanbul gecesi” başlıklarıyla gazete manşetlerini süsledi. Sonraki yıllarda da yatıyla Marmaris, Fethiye, Kuşadası limanlarında boy gösteren Kaşıkçı’nın zenginliği, özel hayatındaki çalkantılar ve eşi Süreyya Kaşıkçı’dan yüz milyonlarca dolar nafaka vererek boşanabildiği haberleri gazete haberleri arasında sıklıkla görülüyordu. Gerçi Kaşıkçı’nın bir sonraki eşi Lamia Kaşıkçı’dan boşanması da kolay olmamıştı!
Ülkemizde ve dünyada ünlü bir silah tüccarı olarak tanınan Adnan Kaşıkçı, dünya jet sosyetesinin de yakından tanıdığı bir isim. Silah satışlarıyla artık ilgilenmese de silah tüccarı olarak tanınmak onu üzüyor.
Bu noktada Kaşıkçı’nın hem iş hem de özel hayatında önemli yeri olan dillere destan yatından bahsedelim. Türk ve dünya basınının yüzen saray olarak adlandırdığı ve Kaşıkçı’nın kızı Nebile’nin adını taşıyan 86 metrelik dev yat, lüks özellikleriyle göz kamaştırıyordu. Nebile’nin tüm sıra dışı özelliklerini taşıyor göz alıyor . “Diskoteği, havuzu, kumarhanesi, barı, ameliyathanesi ve muhteşem salonlarıyla Kaşıkçı’nın yüzen Cenneti” insanları çok etkiliyor,
“Kaşıkçı’nın yüzer sarayının değeri, içindeki tüm sistemler, döşemeler, altın kaplamalarla 150 milyon dolar yani 37,5 milyar Türk Lirası. Yat 1980 yılında özel olarak hazırlanan projelerle İtalya’da yapılmış. 88 metre (aslında 86 metre) ve beş katlı olan yat saatte 18 deniz mili hız yapabiliyor. Dev yatta bir helikopter pistinin yanı sıra, üç radar, uluslararası haberleşme bağlantısı kuran satellite sistemi, otomatik pilot, sinema , havuz, disko, 11 süit oda ve her türlü ameliyatın yapılabildiği bir de hastane bulunuyor. Yüzer sarayda 45 mürettebat görev yapıyor. Yatta çok zengin bir de video arşivi bulunuyor. Bu arşiv içinde Emel Sayın, Muazzez Abacı ve Bülent Ersoy’un da kasetleri yer alıyor.