Emniyete git, belediyeye git hangi işini yaptırmak istesen Kastamonuspor'a yardım etmek zorunda bırakılıyor, eline bir yardım makbuzu tutuşturuluyordu insanımızın. Yetmişli, seksenli belki doksanlı yıllar böyle geçti.
Sonra sessiz, sedasız, tamamen duygusal söylemlerle birileri girdi toplum hayatımıza.
FETÖ’cüler.
Eğitim için, burs için, yurt dışı eğitim hizmetleri için, Allah rızası için diyerek, sahte gözyaşlarıyla, adeta tiyatro sahnelerindeki en usta oyunculara taş çıkartacak senaryolarla, yalanlarla "himmet" adı altında millete tasallut olmaya başladılar.
Önceleri rica eden, adeta yalvaran bu kan emiciler güce ulaştıkça şantajlarla bile milletten para istemeye, cebren ve hile ile almaya başladılar.
Sistematik olarak bu fakir şehirden, sermayeye, yatırıma, iş sahasına, sanayileşmeye aç muhtaç bu şehirden her yıl trilyonlarca lira para toplayıp götürdüklerini bilenlerden, yaşayanlardan hayretler içerisinde dinledik, öğrendik.
Her yıl trilyonlarca liramızı çaldılar.
Tam bunlardan kurtulduk derken, medyaya düşmese de bu şehrin iş adamlarının kumar batağına çekilerek sömürüldüklerini, on bin belki yüzbinlerce liranın kumar masalarında buharlaştırıldığını duyuyoruz.
Elbette giden para sadece o insanların parası değildir; giden, çalınan, gasp edilen bu şehrin sermaye birikimidir.
Bu şehrin umududur, geleceğidir.
Bunları neden anlatıyorum?
Son haftalarda Kastamonu Üniversitesi öncülüğünde ilimizde de bir Teknokent kurulmaya çalışıldığı haberleri okuyoruz, paylaşıyoruz.
En son Teknokent Müdürü Prof. Dr. Kasım Yenigün’ün iş dünyasına yaptığı çağrı düştü gündeme.
Bu çağrıyı, acil yardım çağrısı SOS olarak algılamak ta mümkün.
Sayın Yenigün şöyle diyor:
“Teknokent Anonim Şirketi’nin çeşitli sebeplerle 1 yılıdır kurulamaması sonucu bakanlık tarafından 6 aylık ek süre verildi. Bu süre de Kasım ayında doluyor. Ekim ayı sonuna kadar paydaşları belirlemek ve önümüzdeki ayda şirketi kurmak durumundayız. Şeffaf ve hesap verilebilir bir yönetim oluşturmak istiyoruz. Üniversite, sanayi ve kamu kuruluşlarını plana dâhil edip 10 milyon lira sermaye ile şirketimizi kurmak hedefimiz. Bu konuda katkıya şiddetle ihtiyaç var.”
Şirkete şahıs firmaları dışında tüm tüzel firmaların, derneklerin ve kamu kurumlarının ortak olabileceğini kaydeden Yenigün 1 yılda 84 Teknokent içinde ilk 50’ye ulaşmayı planladıklarını da sözlerine ilave ediyor.
Yani ülkede 84 tane Teknokent kurulmuş, yol almış gidiyor, biz halen kurmamış, kuramamışız.
Neden?
Futbola var, FETÖ'ye var, kumara var…
Ona var, buna var.
Ama bu şehrin geleceğine, geleceğini kurtaracak işlere yok.
Hem kendilerine hem şehre hem ülkeye kazandıracak işlere yok.
Ayrıca Teknokent bizden sadaka istemiyor, dilenmiyor, borç istemiyor, haraç istemiyor.
Sadece ortaklık öneriyor. Bu şehir için, insanımız, geleceğimiz için birlikte yürümeyi öneriyor. Bizim en zayıf olduğumuz iş, birlikte yürümeyi, beraber çalışmayı, üretmeyi, kazanmayı, bölüşmeyi bilmiyor, sevmiyor, beceremiyor oluşumuz.
Oysa kurtuluş umudumuz ve çaremiz burada.
Herkes kendi küçücük işlerini, işyerlerini derebeyleri, krallar gibi yönetmek istiyor.
Çoğu kazanmak için ortak olmayı istemiyor, sevmiyor.
Uygun adım, doludizgin zaferden zafere yürüyen bir ordunun en ön safında olmasak ne kaybederiz?
Kumarda kaybetmekten, FETÖ gibi yapılar yüzünden kaybetmekten çok daha mı kötü güzel bir teşebbüse kaybetme pahasına bile olsa girmek?
Ne kaybederiz, niye kaybederiz?
Ufuk, basiret, hamiyet, vizyon, vatan millet sevdası parayla doğru orantılı değil yazık ki.