Giyimi sıradan ama halinden sıradan olmadığı anlaşılan bir adamın işlemlerini yaparken oturmasını istedim.
Oturdu, biraz sohbet ettik.
Kim olduğunu sorduğumda, Irak ordusunda yüksek rütbeli bir subay olduğunu öğrenince tutamadım kendimi ve 'ben size çok kırgınım' dedim.
Biz sizi dünyanın 4. büyük ordusu olarak biliyorduk. Ama neredeyse tek mermi sıkmadan, binlerce km öteden gelen düşmana teslim oldunuz. Size çok kırgınım dedim.
Bizim çok güvendiğimiz bir hocamız, alimimiz vardı. Ona gönülden bağlı idik.
ABD ile aramız gerilmeye başlayınca sorduk; 'telaş etmeyin her şey güzel olacak' dedi. İnandık, rahatladık...
ABD orduları, savaş gemileri Akdeniz'e, Kızıldeniz'e yığınak yapmaya başladı, yine sorduk, yine aynı cevabı aldık.
ABD askerleri sınırımızdan girmeye başladı, yine gittik, yine sorduk; endişe etmeyin, rahat olun, herşey çok güzel olacak dedi, yine inandık, yine güvendik.. Bağdat kırmızı çizgimizdi. Bütün dünya gibibiz de düşman Bağdat'a geldiğinde onları perişan etmeyi umuyorduk, bunu yapabilirdik, buna hazırdık.
Ama hocamız, karşı gelmeyin, savaşmayın, herşey güzel olacak, rahat olun demeye devam etti. Elbette bir bildiği var dedik, devlete değil hocamıza itaat ettik, iman ettik.
Bu hatırayı dinlediğim şahıs halen hayatta. Fetö belası 15 Temmuz darbesine henüz girişmemişti. Belki 'Dersane Süreci' gerginliği yaşanıyordu. Biz Iraklıların hocası ile bizim hocamızın ruh ikizi, fitne ikizi olduklarına karar vermiştik.
Son günlerde sosyal medyada 'herşey güzel olacak' sloganlarını sık sık okumaya başlayınca gayrı ihtiyari bu hatırayı hatırladım.
Evet, hepimiz inanıyoruz ki zor olsa da, ülkemiz, milletimiz için her şey güzel olacak, güzel günler göreceğiz inşaallah.
Fakat,
Nasreddin hoca merhumun, biri çiftçiyle, diğeri kiremitçiyle evli olan iki kızından birinin güneş için, diğerinin yağmur için dua ettiğini duyuncaki hali gibi bir psikolojiyi yaşıyorum ister istemez.
Her şey güzel olacak sloganı 31 Mart seçimleri için kullanılan 'Martın sonu bahar' sloganının bir devamı.
Mart geçti. Her yere bahar gelmedi.
23 Haziran seçimleri için de bu sloganı ürettiler.
AK Parti ve MHP'nin 31 Mart seçimleri için ürettiği, sık sık vurguladığı 'Beka Sorunu' argümanına karşı üretilmiş bir slogan.
Tutar mı?
Tutabilir.
İnsanlar güzel şeyler duymak istiyor. Korku söylemlerinden kaçıyor, kaçınıyor belki tiksiniyor.
Seçmen adeta göçnen kuşlar gibi davranıyor, her zaman sıcak iklime göç ediyor.
Yüreğini, dilini, söylemini sıcak tutan seçmenin gönlünü, dolayısıyle oyunu kazanıyor..
AK Parti'nin kuruluşundan bu yana, en zor durumlarda, en zor şartlarda bile kullandığı olumlu dil, ümit verici mesajlar toplumu ve toplumun AK Parti'ye desteğini hep diri tutmuştu.
31 Mart seçim sürecinde AK Parti eski CHP kafasını, dilini, söylemini ödünç aldı.
CHP'liler, devletin tek sahibinin kendileri olduğu vehmiyle hareket eder, biz gidersek devlet gider, rejim gider, laiklik gider, şeriat gelir, yobazlar gelir, Türkiye İran olur gibi korku, panik havası pompalayan, rakibine karşı nefret içeren, ötekileştiren dilleri yüzünden hala geniş halk tabanının gönlüne girmeyi başaramadı.
Bu seçimlerde CHP, AK Parti'nin kucaklayıcı, ruhları okşayan, umut aşılayan, moral veren dilini ödünç aldı.
Sonuç ortada.
Önceki gün sosyal medyada, bukonuyla yakından alakalı olduğunu düşündüğüm bir paylaşım daha dikkatimi çekti.
Değerli olduğunu düşündüğüm biri şöyle bir paylaşım yapmış:
" * Düşmanlarla sarılı değiliz korkmayın.
* Bir Haçlı seferi falan yürüten yok. Paniğe kapılmayın.
* Siyasi görüşümüzü benimsemeyenler hain falan değiller.
* Kimse bizi kesmek için kuytularda bıçaklarını bilemiyor. Paranoyaklığın lüzumu yok.
* Kimse ülkesinin zayıf düşmesine razı değil, hepimiz aynı gemideyiz.... "
şeklinde, şeklen güzel, kulağa hoş gelen bir paylaşım yapmış.
Bu sözler bana Fetö'nün: "Haçlılar gelse sizin mabedlerinize zarar, çoluk çocuğunuza, ırzınıza namusunuza zarar vermez" sözlerini hatırlattı.
Irakta yaşanan olayları, bir tek kurşun sıkmadan teslim alınan bir orduyu, devleti ve sonrasında yaşananları hatırlattı.
Pyd'yi terör örgütü saymamak bir yana 20 bin tır silah gönderilmemiş gibi, Akdeniz'de doğalgaz vb. aramaları bahanesiyle savaşla burun buruna değilmişiz gibi, 'Türkiye S400 füzelerini alırsa fiili müdahale olabilir, bedel ödetilir' gibi açıklamalar yapılmamış gibi..
Öncesinde ülkemize, milletimize yönelik hiç bir saldırı yaşanmamış gibi, 1915'ten 1922 yılına kadar yeldeğirmenleriyle savaşmışız gibi, Kıbrıs Barış Harekatı yapmaya mecbur kalacak kadar soydaşlarımız Rum soykırımına uğramamış gibi, ülkemize karşı ekonomik, siyasi hiç bir amborgo uygulanmamış, saldırı yapılmamış gibi, darbeler yaptırılmamış gibi.. vs tozpembe bir tablo çizilmesinin bir anlamı elbette vardır.
Bu paylaşım ve topluma empoze edilmeye çalışılan bu algı, sıcak savaş öncesi psikolojik bir saldırı taktiği değilse nedir?
Ey millet. Siz AK Parti ve MHP'nin dediğine kanmayın. Bizim Beka sorunumuz yoktur.
Beka sorunumuz olmadığı gibi ne içerde ve ne de dışarda düşmanımız da yoktur. Rahat olun.
Gevşeyin. Havalar güzel tatile çıkın, kırlarda piknik yapın. Çimenlerde yatın yuvarlanın.
Uyuyun, dinlenin.
Üç günlük dünyada üzülmeye, gerilmeye, stres yapmaya değer mi?
Uyandığınızda nasıl bir Türkiye'ye uyanırsınız, orasına karışmayız..
Evet, herşey güzel olacak.
Belki bizi Akdeniz'den, Kıbrıs'tan, Suriye'den, Somali'den, Sevakin Adası'ndan kovmak isteyenler için..
Belki ülkemizin güneydoğu ve doğusundan çekilmemizi, yüz yıllık Ermenistan, Kürdistan, İsrail, Pontus vb haritaları çizenler için güzel olacak..
Belki de ve inşaallah yüz yıl önce sendeleyip düşmüş olan bu aziz, bu necip, bu kahraman milletimiz için güzel olacak..
İnşaallah..