Huzur ve heyecan…Ben gezi yazıları yazmayı sevdim. E nihayetinde insanoğlu gezmeyi, öğrenmeyi ve keşfetmeyi sever. Ben de bu yazıları yazarak gezip gördüğüm yerleri sizlere aktarmanın hem heyecanını hem de mutluluğunu yaşıyorum.
Kültür ve Sanat Muhabirleri Derneği…
Dernek ile tanışalı daha 1 ay olmadı ama derneğin ürettiği projeler sayesinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın himayesi ile düzenlenen geziler ile ülkemizin iki muazzam şehrini bir nebze olsa tanıma fırsatım oldu.
Lafı fazla uzatmayalım.
Diyarbakır'a gittik ve peygamberler şehri, 33 medeniyete ev sahipliği yapmış Diyarbakır'ı biraz olsun tanıma imkânımız oldu. Biraz olsun diyorum. Çünkü öyle 3 günde 5 günde gezilip tanınacak bir şehir değil Diyarbakır.
Anadolu'nun İslam ile müşerref olan ilk şehri ve İslam'ın Anadolu'da ki kapısı.
Kur'an-ı azimüşşanda ismi geçen 25 peygamberden ikisinin
(Zülküf ve Elyasa) (A.S) yattığı yer.
Mekke'nin fethinin ardından İyaz bin Ganem komutasındaki İslam ordusu tarafından fethedilerek İslam topraklarına katılan Diyarbakır…
Sur içi
Sur içine gittiğinizde sizi o manevi ve kültürel atmosfer adeta büyülüyor. Her taşında bir mana olan bu şehrin, her yapısında sadece estetik değil ruh var. İnanın nereden başlayacağımı bilemiyorum.
Duygularım yoğun, hislerim tarifsiz.
Burada yaşayan insanların çok tekrarladığı bir söz var; "Diyarbakır'a bir gelen ağlar, bir de Diyarbakır'dan giden".
Şehri şehir yapan içinde yaşayanlardır…
Diyarbakır insanı ise çok misafirperver, cömert, sıcakkanlı ve samimi…
Çocuklar bile şehirlerini anlatmak için büyük heyecan ile yanınıza geliyor ve "abi biliyor musun burası nedir?" diye devam ediyorlar.
Barış var. Adı barış, daha 10'lu yaşlarında.
Behrampaşa Camii'ni anlatırken ki heyecanını bir bilseniz. Bu arada Behrampaşa Camii şehrin güneyinde Mardin Kapısı civarında. Diyarbakır'ın on üçüncü Osmanlı valisi Kara Şahin Mustafa Paşa'nın oğlu Behram Paşa tarafından yaptırılmış. Cümle kapısındaki kitâbeden inşasına 972 (1564) yılında başlanıp 980 (1572) yılında tamamlanmış olduğu anlaşılmakta. Mimar Sinan'ın İstanbul dışındaki önemli bir eseri. Çocuklar bir anne ve yavrusunun 2015 yılında yaşanan terör olaylarında zikir odasında 40 gün 40 gece zikir çekip dua ettiğini anlattılar ve kadının kucağında ki çocuk ile duvarda çıkan izi ile de ispat etmeye çalıştılar.
Acılar yaşamış Diyarbakır, ancak şimdi huzur içinde ve
"Doğunun Paris'i…"4 ayaklı minare var ve her bir ayağının ayrı bir şeyi simgelediği söyleniyor.
4 kutsal kitap, 4 semavi din ve 4 hak mezhep…
Ne yapılmışsa mana verilmiş Diyarbakır'da.
Ulu Camii…Rehber anlatırken heyecanlanıyor, siz dinlerken duygulanıyorsunuz.
Anadolu'nun en eski camisi. 639 yılında Diyarbakır'a egemen olan Müslüman Araplar tarafından şehrin merkezindeki en büyük mabedin camiye çevrilmesiyle oluşturulmuş. Daha sonra 1091 yılında Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah'ın buyruğu ile büyük bir onarım görmüş. Diyarbakır Ulu Cami, İslam âleminin 5. Haremi Şerifi olarak kabul edilmektedir. Ayrıca camide sibernetiğin babası olarak kabul edilen ünlü bilgin El Cezeri'nin yaptığı güneş saati bulunuyor.
Dengbej evi (Kültür Evi) Diyarbakır'da Dengbejler var. Kültürlerini, tarihlerini, destan ve ağıtlarını insanlara anlatan, dinlerken anlamayan insanları bile duygulandırmayı başaran dengbejler. Gezi programınızda mutlaka bulunmalı.
Cemil Paşa KonağıKonak Diyarbakır ev mimarisini yaşatan ve günümüzde müze olarak kullanılan müthiş bir yapıt.
Kışlık ve yazlık bölümü, haremliği ve selamlığı ile tam bir şaheser.
Gazi Köşkü
Gazi Köşkü veya
Atatürk Köşkü, Diyarbakır'da yer alan iki katlı tarihî bir köşk. 15. yüzyıldan kalma bir yapı, Akkoyunlu eseri olarak biliniyor. 14 Mart 1916 tarihinde Diyarbakır'a gelen Atatürk, 27 Mart 1917 tarihine kadar bu köşkte kalmış. Diyarbakır Belediyesi'nce 1937'de satın alınarak Atatürk'e armağan edilmiş bu köşkün iç özelliklerinin yanında dışarısında da görülmesi ve bilinmesi gerekenler… Bahçesinde bulunan su var. Yaşamı anlatıyor. Anne karnında geçen zamandan, ölüme kadar bir çeşmede nasıl anlatılır bunu da göstermişler.
10 gözlü köprü
Köprü Mervaniler devrinde Diyarbakır hükümdarı Nizamüddevle Nasr tarafından yaptırılmış. On Gözlü Köprü veya Dicle Köprüsü, Diyarbakır'da, şehrin güneyinde Dicle nehri üzerinde yer alıyor.
Üzerindeki kitabede 1065 yılına tarihlendirilen tarihi taş köprü, on kesik kemer üzerinde inşa edilen bloklarla Dicle'nin iki yakasını birbirine bağlıyor.
Silvan Köprüsü veya Mervani Köprüsü olarak da bilinen bu köprü 178 metre uzunlukta, 5.6 metre genişlikte. Köprünün üzerine küçük bir mescit bile yapılmış. Köprünün ayaklarında ise şehre girişler kapatıldıktan sonra insanlar dışarıda kalmasın diye küçük odalar yapılmış.
Yazacak çok yer var ancak ne kalem yeter ne kâğıt.
Hz. Süleyman Camii,
Hasan Paşa Hanı,
Ulu Camii,
Ahmed Arif ve Cahit Sıtkı Tarancı Müze Evi,
Dört Ayaklı Minare,
Dengbej Evi,
Behram Paşa Camii,
Mardin Kapı...
Mesela Eğil ve Ergani'yi görmeyen Diyarbakır'ı gezdim, gördüm demesin. Eğil Gölü ve gezi tepesi şahane. Tekne gezisi yapmadan Eğil'den ayrılmayın.
Ergani ise bam başka bir yanı ile büyülüyor sizi.
Mesela dünyanın ilk yerleşik hayatın simgelerinden Hilar Mağaraları ve tarımın yapıldığı topraklara ev sahipliği yapan yer Ergani.
Biz gezdik gördük yaşadık hissettik ve huzur ile ayrıldık.
Yazımı bitirmeden değinmeden geçemeyeceğim en önemli noktaya temas etmezsem Diyarbakır ile helalleşemem.
Yazımın başlarında şehri yaşanabilir yapanın içinde yaşayan insanlar olduğunu ifade etmiştim.
Küçük iki anı ile bitireyim.
Eğil'den Ergani'ye seyahat ederken lastiğimiz patladı. Konumumuz şehirden gayet uzak. Lastiği biz sökmeyi denedik başaramadık. En az 10 araca dur dedik ve istisnasız hepsi durup ne yapabileceğini sordu ve yardım etti. Bu normal gelebilir ancak bizim dur demediğimiz insanlar da durdu ve bizim için uğraştı.
Kale içinde yani eski şehirde gezerken esnaf ikramda bulunmak için önümüzü kesip, ısrar ile ürünlerini tattırdı. Gideceğimiz yere yöre halkı götürdü mesela, yardım istemeden…
Diyarbakır anlatmakla bitirilebilecek bir yer değil.
Diyarbakır'ın sloganı ile bitireyim,
"Başım Gözüm Üstüne"Evet, tatil planı yaparken de, gezi programlarken de aklınızda bulunsun, Diyarbakır sizi "Başım Gözüm Üstüne" diye çağırıyor. Burada sokakta kalma ihtimaliniz neredeyse yok.
Anlattıklarım anlatacaklarıma kâfi gelmedi. Belki bir yazı daha yazmalıyım. Ancak şimdilik sözlerimi tamamlıyorum.
Sürç-î lisanımız olmuş ise affola…