İstanbul'un fethinden bir yıl önce, Katolik Latin işgalinden, baskısından bıkan Ortodoks İstanbul halkı yöneticilerine; "Latin külahı görmektense Türk sarığını yeğleriz" şekilde sesleniyor, isyan ediyorlardı.
Bu olay kadar önemli bir ikinci olayı daha çok iyi bilir, anlatırız.
Fetihten sonra çarşı pazardaki esnafın, ben siftah ettim, komşuma git diyen ahlakını, Sultan ile bir Ermeni ustanın kadı önünde eşit şekilde yargılanıp sultanın mahkum edildiği davayı, bu olaylara şahit olan Rum Papazların, bu şekilde devam etmesi halinde İstanbul'un ebediyen müslüman Türklerin elinde kalacağına dair sözlerini bilir ve gururla anlatırız.
Tartışmaları henüz bitmemiş bir seçim süreci yaşadık yakın bir zamanda.
Haziran ayının 23'ünde İstanbul için yeniden seçim yapılacak.
Seçim öncesi sık sık vurgulanan 'beka sorunu' meselesi, sayın İmamoğlu'nun kimliği, aidiyeti üzerinde döndürülen tartışmalar.
Ülke içersinde oluşturulan ittifakların kimlikleri, kime hizmet ettikleri üzerinde yaşanan tartışmalar
Seçim sürecinde ve sonrasında dış ülkelerden gelen açıklamalar..
Bu ülke vatandaşı olan herkesi kanunlarımız Türk olarak kabul ediyor ve ülke içersinde herhangi bir ayıma, kayırmalara, dışlanmalara tabi tutulamaz, eşit vatandaştır, eşit haklara sahiptir
Kökenine bakılmaz.
Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Ermeni, Süryani, Rum herkes, hepimiz eşit haklara sahip vatandaşlarız.
Rum ve Ermeni de aday olabilir, vekil olabilir, yönetici, başkan, bakan, cumhurbaşkanı olabilir.
Bu hususu öncelikle bilmek, vurgulamak gerekiyor. Vatana millete hizmet etmek ya da ihanet etmek kanla, genle, soyla, boyla, kökenle doğrudan alakalı, doğru orantılı bir husus değil.
Türk olup hain olan olabileceği gibi, Rum, Ermeni olup vatana millete cansiperane hizmet edenler çıkmıştır, çıkacaktır.
Dolayısıyla propaganda yaparken hukukun ve vicdanın, insafın, adaletin dışına çıkan yanlış yapar, kazandırmaz, kaybettirir.
Millet İttifakı ve adayları sayın İmamoğlu adına benim endişelerim, çekincelerim yok mu?
Çok. Bu kadar benzemezin aynı kadraja nasıl girdiği, nasıl sokulduğu, kimlerin eliyle ya da emriyle sokulduğu sorusu bile cevapsız, ortada duruyor..
Laiklerin dindar değil dinci, şeriatçı, mürteci diye tarif ettikleri Saadet Partisi ile CHP'nin, dahası Marksist PKK nın;
Türk milliyetçisi olduğunu iddia eden, PKK ile kan davası olan İYİ Parti ile, PKK'nın siyasi uzantısı HDP'nin aynı kıtada, omuz omuza mücadeleye nasıl sokuldu,, kimler soktu, kime karşı savaştırmak için soktu?
Bu sorunun açık, net cevabı şimdilik yok. Zaman..
Öbür taraftan Sayın İmamoğlu hakkında konuşulanların yabana atılır cinsten şeyler olmadığı aşikar. Fetö'cülerin AK Parti' yi kaybettirecek her adaya destek vermelerine kimse şaşırmaz.
Ama kazanmak için Fetö ile işbirliği yapmak ciddi sorundur.
Pkk'nın bu ülkeye verdiği zarar, ettiği düşmanlık aşikar.
Ama kazanmak için Pkk'ya yaslanmak vicdanların kabul edemeyeceği bir tavırdır.
Ermeni olmak, Rum olmak, Yunan olmak bir ayıp, kusur, noksan, suç olamaz elbette. Bu Allahın takdiridir.
Ama tarih boyunca Türke ve İslama düşman olan Kiliseyle, Yunanisyan ile, Rum Kesimi ile hasılı batılı ülke ve güçlerle işbirliği yapmak, onlara bayram ettirecek eylem ve söylemlerde bulunmak zerre vatan millet sevgisi taşıyanın kabul edemeyeceği bir durum olsa gerektir.
Bilemiyorum, belki de ben yanılıyorumdur.
"Haçlılar gelse sizin namusunuza zarar vermez, karılarınıza, kızlarınıza zarar vermez" diyen Fetö gibi düşünüyordur halkımız.
Latin külahı görmektense Türk sarığını yeğleriz diyen Konstantinopol halkına nazire olarak, Emre Uslu gibi, AK Parti kazanacağına Yunan kazansın noktasına gelmiştir halkımız.
"Velev ki Yunan olsun nesi var? Adil, dürüst, hakperest, demokrat bir Yunan’ı sizin gibi hırsız, arsız, cahil ve trol sürüsüne bin defa tercih ederim." diyor Emre Uslu.
Aslında ne eleştirdiklerinin hırsız, arsız, cahil olduğunu biliyor, ne de sayın İmamoğlu'nın adil, dürüst, hakperest olduğunu biliyor.
Yıllardır Amerika da yaşayan birinin bunları bilmesi mümkün mü, değil. Ama algı savaşları böyle birşey işte.
Halkımız da Emre Uslu ile aynı kafada, aynı fikirde midir?
Bilemiyorum
Ama böyleyse biz bitmişiz demektir.
Bizi yönetenler halkı bu sözü söyleyecek duruma getirecek kadar zalim, hain, acımasız, arsız, hırsız, cahil ise, şehri, batırmış, bitirmiş ise, yönetemez, yönetilemez hale getirmişse zaten kaybetmiş demektir. Halk ve millet olarak, devlet olarak, kültür, inanç,
ahlak, milli benlik olarak kaybetmişiz demektir.
Yok, bu şehri yönetenler hata ve kusurlarına rağmen iyi yönetiyorlar, iyi işler yapıyorlar ama siyasi polemiklerle kafası karışan, gözü boyanan halk bunu görmüyor, göremiyorsa, takdir ve teşekkür etmeyi bilmiyorsa..
Doğru yanlış her vaade kanıyor, daha rahat bir hayat vadeden Yunan'da gelse farketmez diye düşünüyor, insanlık kalitesi olarak Yunanı, Yunanlıyı daha üstün gören bir nesille seçime giriyorsak ve onlar kazanacaksa, İstanbul işgal edilmiş demektir zaten..
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin önünde AK Parti bayrağı görmektense Yunan Bayrağını, PKK bayrağını yeğleriz diyenler varsa iki yol vardır:
Ya süklüm püklüm, zillet içinde çekilip gideceğiz, ya da önce kendimizi sonra bu şehri yeniden fethe girişeceğiz...