Orman bayramı ile alakalı bir kardeşimizin tweetini gösterdiler de bizim imza kampanyamızı göstermediler.
Changeorg isimli kampanya sitesinden bir imza kampanyası başlatmıştım ama başarıya ulaşamadı.
Meğer tweet atmak gerekiyormuş. İmza kampanyamız şöyle idi.
Yeşil bilinç için vatandaşlarımızın toplu imza ile kanun çıkartma talebi.
Belki de dünya da ilk defa vatandaşlar kanun çıkartabilecekti. Bir sürü araştırmalar yapıp en olabilir şekilde yazmaya çalıştım ve yazdım da. Tarım bakanına, milletvekillerine gönderdim de hiçbir şey olmadı. Ama pes etmek yok durmak yok. Bir de buradan yazalım bakalım. İçeriğini de ayrıntılı şekilde anlatalım.
Bu imza kampanyası eski Türklerin bir geleneği olan yeni doğan her çocuk için bir fidan dikme kültüne ve Peygamber efendimiz Hz.Muhammed Mustafa (sav)'in "Kıyametin kopacağını bilseniz dahi elinizdeki fidanı dikiniz" Hadis-i Şerifinin yerine getirilmesi adına başlatılmıştır.
Ayrıca T.B.M.M.'nin konuyu biraz daha genişletip, yaşanan her ölüm için de bir ağaç dikilmesinin yasal düzenleme ile kanunlaştırılmasıdır.
Çıkarılacak kanuna istinaden doğum evleri ve ilgili şehrin cenaze hizmetleri masasına vatandaşlarımız tarafından 10 Türk lirası bir meblağ yatırılmalı,10 Türk lirası da Hazine Müsteşarlığımız tarafından karşılanmasıyla yine ilgili Belediye sınırları içerisinde doğan veya ölen bireyin adının yazıldığı küçük bir ad künyesi ile dikim işleminin gerçekleştirilmesi öngörülmüştür.
İlgili ilin valilik makamı, belediye encümenleri, çevre bakanlığımız ve tarım bakanlığımıza bağlı Bitkisel Biyoçeşitlilik Müdürlüklerinin ortak protokolleri ile ağaç dikim bölgelerinin belirlenmesi ve fidan üretiminin yapılması gerekmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre 2016 yılında 422.135 vatandaşımız ölüm, 1.309.771 vatandaşımız da doğum olarak nüfus raporlarına girmiştir.
Bu sonuç neredeyse yıllık 1 milyon 750 bin ağaç demektir. Çocuklarımızda yeşil bilincini arttırmak adına ilerleyen yaşlarında kendi adının yazdığı ağacıyla tanıştırılması bir kültür haline getirilmelidir. Ayrıca vefat eden yakınlarımızın hatıralarının canlı kalması için ad ağacının bir vefa örneği olması düşünülmüştür.
Söz konusu Kanunun T.B.M.M.'nde gayrısız 600 vekil ile kabul edilmesi ümit edilmektedir.
Azerbaycan, İran, Gürcistan, Irak, Ermenistan ve Suriye gibi yakın coğrafya ülkelerinin çıkaracağımız kanunu görmesi ve kendi ülkelerinde uygulamaya koymaları desteklenmelidir. Mukaddes vatanımızdaki bu yeşil hareket ile kitleler halinde yapılmış dünyanın gelmiş geçmiş en büyük fidan dikme girişimi hedefine ulaşılacaktır. Ayrıca ilgili kanunun yeni anayasamızda çıkacak ilk kanun olması talep edilerek, bütünleyici bir anayasaya sahip olduğumuzun batı dünyasına ispatı ile yükümlülüğümüzü yerine getirmeliyiz.
Aziz Türk Milleti 950 yıldır bu mukaddes topraklarda batı tarafından misafir görülmüştür. Misafir değil bilakis sahibi olduğumuzu ve dahi yerleşmek üzere oluşturduğumuz bu platformda ağaç dikmek, Devlet-i ebed müddet düsturuna binaen şart olmuştur. Şehid kanıyla sulanan bu aziz topraklara yerleşme zamanı geldi ve geçmektedir. Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.
Yukarıdaki duruma istinaden vatandaşlarımızın soluyacağı hava kalitesini yükseltme, arı popülasyonunun çoğaltılması, yabani bitki ve hayvan çeşitliliğinin artırılması aslolan hedefimizdir.
Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ağaç sevgisi hakkındaki bazı hatıratlarını yazarak yazımıza son verip esenlikler diliyorum.
***
Atatürk ve Orman Sevgisi
YÜRÜYEN KÖŞK
Atatürk, 21 Ağustos 1929'da Bursa'ya gitmek üzere İstanbul'dan Ertuğrul yatıyla yola çıkar. Yalova sahillerinden geçerken kıyıda muhteşem bir Çınar ağacı görür. Karaya çıkarak Çınar ağacının yanına gider, ağacı okşar, sever ve gölgesinde dinlenir. Çınar ağaçlarına eskiden beri hayran olan Atatürk ağacın yakınında bir ev yapılmasını ister. Orada kısa sürede bir ev yapılır. Atamız kaplıcalarıyla ünlü Yalova'ya zaman zaman dinlenmek için geldiğinde o evde kalır. O evi bugün Yalova Atatürk Köşkü adıyla biliyoruz.
Atatürk, evde dinlendiği bir gün, bahçıvanın köşkün yanındaki Çınarın bir dalını kesmeye çalıştığını görür. Bahçıvanın çalışmasını durdurur ve neden o dalı kesmek istediğini sorar. Bahçıvan, dalın binanın duvarına dayandığını, daha da uzarsa içeri gireceğini söyler. Atatürk bu cevabı beğenmez.
Biraz düşünür ve der ki: Ağacın bu dalı kesilmeyecek, bina kaydırılarak ağaçtan uzaklaştırılacak! Oradakiler, gerçekleştirilmesi imkansız gibi görünen bu karar karşısında şaşkına dönerler.
Binanın kaydırılmasını İstanbul Belediyesi yapacaktır. Bu iş için görevlendirilen Başmühendis Ali Galip Alnar ekibiyle Yalova'ya gelerek çalışmaya başlar. Önce binanın çevresi temel seviyesine kadar kazılır. Sonra çelik raylar binanın altına sabırla yerleştirilir. Bina 3 gün içinde yaklaşık olarak 4,80 metre kaydırılır. Çalışmaları başında sonuna kadar takip eden Atatürk çok mutlu ve gururludur. Ağaçları böylesine seven Atatürk orada bulunanlarla birlikte keyifle kahvesini yudumlar.
Yalova Atatürk Köşkü bugün müze olarak hizmet vermektedir. Birgün oraya yolunuz düşerse yukardaki olayı hatırlayın.
VATAN TOPRAĞI KADERİNE TERK EDİLEMEZ
Yıl 1925. Atatürk birgün, Tarım Bakanı Tahsin Coşkan'a, şimdiki Atatürk Orman Çiftliğinin, toprak şartları en berbat bir bölümüne götürür.Orada bir Orman Çiftliği kurmak istediğini belirterek, arazi hakkındaki görüşünü öğrenmek ister. Bakan olumsuz görüş bildirir. Atatürk, araziyi uzmanlara inceletip bir rapor hazırlatmasını ister.
Bakanın talimatı üzerine, uzmanlar gerekli incelemeleri yaparak bir rapor hazırlarlar. Rapor da olumsuzdur. Bakan raporu Atatürk'e takdim eder. Atatürk raporu Bakanın yanında okur, gülümser ve raporun altına birşeyler yazıp geri verir. Bakan, tüylerini diken diken eden notu okur. Atatürk oraya şöyle yazmıştır: “Burası vatan toprağıdır ve kaderine terk edilemez”
NEREDE AĞAÇLANDIRMA FASLI?
Atatürk'ün çocukluk arkadaşlarından biri olan ve Ankara Belediye Başkanı olarak görev yapan Asaf İlbay, Gazi'nin ağaçlandırmaya verdiği önemi şöyle anlatmaktadır:
Belediye Başkanı olarak görev yaparken şehir bütçesi kabul edildikten sonra bir gün; şehrin imar planı hakkında bilgi vermek, bu konuda onun uyarılarını da yerine getirdiğimizi belirtmek amacıyla Belediye Meclisi olarak huzuruna çıktık.
Atatürk, kendisine takdim ettiğimiz bütçeyi inceledi. Sonra “Şehrin ağaçlandırılması için ayrılan ödenek başka bir bölümde mi?” diye sordu. Biz şaşırmıştık. Ben: “Bu önemli konuyu ayrı bir iş olarak ele aldık. En kısa zamanda bu konuda bilgi vereceğim” dedim.
Yanından ayrıldıktan sonra hemen Orman Genel Müdürü Bekir Beyin yanına gittim. Onun başkanlığında bir heyet kurduk. Belediyemizin bütçesinden ödenek ayırdık ve çalışmalara başladık.
Atatürk'ün ağaçlandırmaya verdiği önem sayesinde Ankara'nın bugün yemyeşil olmasının temelleri o zaman atılmıştır.
Günümüz insanı bugün çevre sorunlarıyla boğuşurken Atatürk'ün 1930 yılında söylediği şu söz onun ne kadar ileri görüşlü olduğunu bir daha göstermektedir:
“Çevreyi korumak aklın gereğidir.”
“Yeşil görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur. Burasını öyle ağaçlandırınız ki, görmeyenler bile yeşillikler arasında olduğunu anlasın.”
“Ağaç, çiçek ve yeşillik uygarlık demektir.”
“Ormansız ve ağaçsız toprak vatan değildir.”