Bir gün bir rektörün odasında bir konuda görüşmek üzere bulunan Can Dündar yaşadığı olayı köşesinde şöyle kaleme almış.
Telefon çaldı. Rektör dinledi; ''Maalesef izin veremem'' dedi.
''Hayrola'' diye sordum.
Bir öğrencileri okulda piyano konseri verecekmiş. Annesi dinleyici olarak gelmek istemiş ama türbanlı olduğu için kampüse giremezmiş.
''Yazık değil mi?'' dedim, ''Öğrenci değil, öğretim üyesi değil, bir öğrenci velisi... Hem de çocuğunun piyano konserini izleyecek. Niye giremesin?''
Buruktu:
''Doğru ama, yol olur diye endişe ediyorum. Buraları bilmiyorsunuz'' dedi.
Bu politika, piyanist evlat yetiştiren samimi bir dindarı küstürmek ve radikalleştirmek dışında bir etki yaratabilir mi?
Geçmişte, Ogün gazetemizi çıkarmaya karar verdiğimizde Sabah yazarlarından Mahmut Övür'ü aramış ve gazetemizde yazmasının bizleri onurlandıracağını söylemiştim. O da bana ''Ben solcuyum sen sağcısın, nasıl yazabilirim'' diyerek cevap vermişti.
Geçen hafta Övür'ün köşesinde ''Tatil köyünde türbanlı olmak'' başlıklı yazısını okuduğumda şaşırdım ve aynı zamanda mutlu oldum.
Mutlu olmamı gerektiren olay, sol cenahın kalemlerinden birisinin köşesinde türbanlılara uygulanan yasakların haksızlık olduğunu belirtmesiydi.
Çünkü türban sorunu, bu ülkenin tümünün sorunudur ve bu sorun Erbakan hocanın tekelinde değildir. Sorun olarak düşünülemeyecek türbanın, bugün sorun olarak ele alınmasındaki en büyük etken geçmişte oy için türbanı siyasete alet eden kişilerdir.
Mahmut Övür ne güzel kaleme almış ve ne güzel bir ara başlık kullanmış yazısında; Türbanlılar nerede tatil yapsın?
Mahmut Övür bir grup arkadaşıyla bir kaç aile olarak Bodrum'a tatile gitmiş. Arkadaşlarından birinin eşi türbanlıymış. Oraya giderken türbanın sorun olacağı hiç akıllarına gelmemiş. Fakat oraya vardıklarında üstsüzlerin rahatça girdikleri havuza türbanlı arkadaşlarının haşemayla havuza girmesine müsade edilmemiş. Mayonun biraz uzunu olan haşemayla havuza girmesine izin verilmeyen arkadaşlarına uygulanan yasağa ise hiç bir anlam verememişler.
Mahmut Övür yazısını şöyle tamamlıyor: ''Böyle insanlık dışı bir şey olabilir mi? Acaba tatil köylerindeki havuzlar da kamu alanı mı? Türkiye artık bu sorunu aşmanın bir yolunu bulmalıdır.'' Geçen hafta Pazar günü Mahmut Övür'ün yaşadığı benzer bir olayı ben de yaşadım. Akrabalarımdan birinin oğlu yeğenimiz Murat'ın Maslak Orduevi'nde düğünü vardı. Yeğenim Murat, Almanya'ya master yapmaya gittiğinde güzel gelinimiz ile tanışır ve tanışma ailelerin de devreye girmesiyle söz, nişan derken evliliğe kadar varır. Murat asker kökenli bir babanın oğlu olduğundan düğün için orduevi seçilir.
Ben de düğüne katıldım. Yurt dışındaki akrabalarım, baba dostlarım ve dünyada benim tek halam ile birbirinden tatlı hala çocuklarımla görüştüm. Keyifli dakikaları yaşadığım anda ise gelinin babasının bir ara ağladığını ve moralinin alt üst olduğunu duyduğumda bende duygusallaştım.Halama, ''Hala acaba bende mi kızım evlenince böyle ağlayacağım'' dediğimde halam; ''O, kızının evlendiğine değil, gelinin teyzelerinin düğüne alınmamasına üzülmüş. Ben ne yapayım kızımın teyzeleri düğününde yeğenlerini görmedikten sonra ben ne yapayım böyle düğünü'' diyerek sitem etmiş. Gelinin teyzeleri gibi, türbanlı olduğu için içeri alınmayan birçok kişiyi, düğün çıkışı bir arada otururken gördüm. Orduevinin kapısından içeri girdiğinizde, sizi karşılayan bir uyarı tablosu var ve bu tabloda ise aydınlatıcı resimler var. Türbanlı bir kadın var ve altında yanlış yazıyor. Yanında ise yine türban olan fakat eşarp modeliyle bağlanmış bir resim var. Bunun altında ise doğru yazıyor.
Bu şekilde içeri alınacak bayanların ise yaşı 50 üzerinde olacağı belirtilmiş. Birçok tepkinin yanı sıra, bu tarz yasaklar bence AK Parti'yi iktidara taşıdı. Bugün türbanı siyasete alet etmekte kararlı olan ve bunu değişik bir biçimde şiddet aracı olarak kullanmaya çalışan bazı guruplardaki zihniyet, laikliğe ne kadar zarar veriyorsa, bir takım kişilere duyduğu öfkenin acısını öğrenciden, velisinden ve ailelerden çıkaran yaklaşım da o kadar zarar veriyor. ''Din'in siyasallaşmasının önüne geçelim'' derken, türban konusunda sınırları her geçen gün biraz daha genişleten kurumlar ve kişiler türbanlı kesimi hepten muhalefete (*) doğru ittiklerinin farkında olmalıdır. Bütün bu nedenler göstermektedir ki! türban sorununun, sorun olmaktan çıkarılması lazımdır. Bu sorunu siyasi bir parti çözerse yine türban siyasete alet edilmiş olur. Türban sorununu çözme görevi bence tüm siyasi partilerin asli görevi olmalıdır.
* Muhalefet yazımızda siyasi olarak değil, yasak uygulayan kurumlar için kullanılmıştır.
fyildirim@ogungazetesi.com.trOGÜN/19-25.Ağustos.2007/Sayı:34