haber olmadığını düşünmeleri benim beynim ile zihnimde her zaman kara bir yargı olarak yerini koruyor. Birilerinin dediği ve hatta bazılarının yaptığı gibi gazetecilik var oluşu nedeniyle dedikodu, gıybet, arkadan konuşma, insanları ve kurumları çekiştirme ve ayıpları ortaya serme mesleği değildir. Bu konuşmalarıyla tüm medyayı vebal altında bırakanlar, medyanın da bu ülkenin insanlarından oluştuğu ile en az bu ülke üzerinde yaşayan insanlar kadar dürüst olduklarını bilmelidirler.
2007 yılının Şubat ayında Güngören İlçesi'nde uyuyan bir çöpünün resminin objektiflerimize takıldığı ve o günlerde gazetemiz muhabirlerinin vatandaşların şikâyetleri ile yaptığı Güngören'deki çöp çilesi haberimiz üzerine gazetemize Üneşler'in sahibinin akrabası Ali Üneş ile adamları gelerek yaptığımız haberle ilgili bizlerle tehditvari konuşarak bir takım ikazlarda bulunmuşlardı. Biz ise tarafımıza herhangi bir küfür ve hakaret olmadığı gerekçesiyle zaten tekliflerini red ettiğimizden dolayı bu olayı kalemşorluk yapmamak adına ne gazetemize haber olarak taşıdık, nede adli mercilere her hangi bir başvuru da bulunduk.
Yaklaşık bu olayın yaşanmasının ardından 1 yıl kadar geçti ve Aha haber ajansından tarafımıza intikal eden Üneşler'le ilgili İSKİ arazisi üzerinde yerleşim bölgesinde kurulan çöp ve moloz ara istasyonu haberi araştırmalarımızın ardından gazetemizde yayınlandı. Bu yayını paylaştığım Kanal t televizyonunun sahibi İdris Keskinci'ye Kanal t binasında gazetelerimiz olan OGÜN ile GÜZELVATAN'ı takdim ettim. Kendisi gazetemizi incelerken Üneşler firmasıyla ilgili haberimizi görerek haberin detayını bana sordu. Bende haberin güzel olduğunu ve halk ile kamu yararına olduğunu fakat bu yerle ilgili ne belediyeden nede Üneşler firmasından telefon etmemize rağmen bir açıklama alamadığımızı söyledim.
İdris Bey Cemal Üneş'in kendisinin asker arkadaşı olduğunu ve iyi bir işadamı olduğunu söylediğinde, geçmişte Üneşler'le ilgili yaptığım bir haberden dolayı Üneşler'den Ali Üneş ile adamlarının gazetemize gelerek hoş olmayan bir tavır sergilediklerini söyledim. Kendisi Cemal Üneş'i arayarak durumu izah etti ve benim muhakkak Cemal Üneş'i aramamı ve bu vesileyle bir daha talihsiz olaylar yaşamayacağımı söyledi. Ben de objektif gazetecilik ilkesine olan sadakatimden ve dürüst gazetecilikten taviz vermediğim kişiliğime güvenerek Cemal Üneş beyefendiyi aradım.
Cemal Üneş telefondaki üslubuyla hakaret, küfür ve tehditvari konuşmalarıyla beni ve mesleğimi rencide ederek, halkın şikâyetleri sonucu haber yaptığımı söylememin ne kadar saçma olduğunu halkın şikâyetlerinin hiçbir önemi olmadığını esasında ticari faaliyet gösteren şirketlerin itibarının önemli olduğunu söyledi. Tabi bu olaydan sonra bir gazeteciye yakışır şekilde olayı avukatlar ve meslektaşlarım ile paylaştım. Aynı olayı 2005 yılında Üneşler'le yaşadığını duyduğum gazeteci Nezir Karayün ile görüşmeye gittiğimde ise, Cemal Üneş'i aramamın ne kadar yanlış olduğunu anladım. Cemal Üneş şirketiyle ilgili yaptığı çöp haberinden dolayı Nezir Karayün'e bir sürü hakarette bulunmuş ve Cemal Üneş'in 15 adamı tarafından şantiyelerine götürülerek silahlı tehdide maruz kalmış
2006 yılında yazdığım bir köşe yazımdan dolayı PKK tarafından tehdit telefonları aldım ve defalarca gelen telefonların kaynağının ise Kartal ilçesinin Kurfalı semtindeki bir telefon kulübesi olduğunu tespit ettik. Ama ve ama ki! PKK bile bana telefonda tehditte bulunurken küfür etmedi. Bir işadamının bir basın mensubuna telefonda geçmişte yaşadıklarından dolayı özür dilemesi gerekirken, hakaret ve küfür eşliğinde tehditvari konuşması ne kadar etiktir.
Hem bu dünyada hem öteki dünyada bunun bedelini ödemeli diyerek ahiretteki cezasını Allah'a bırakırken bu dünyada yaptıklarının yanına kalmaması için ve daha çirkin bir olayla karşı karşıya kalmamak adına savcılığa başvurdum ve ayrıca mensubu bulunduğum Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne başvurarak olay hakkında bilgi verdim. Gazeteci dernekleri ve meslektaşlarım ile en son yaptığım haberin kaynağı olan AHA haber ajansı bir takım protesto için eylem yapma kararı aldılar. Lakin biz, yasal yollarla ilk mücadelemizi başlattık. Bakalım zaman ne gösterecek.
Şu son günlerde gazetecilik mesleğinin öldüğüne artık kendimi inandırmamın nedenine gelince; mesleğimizin hem maddi, hem manevi yönden ve hem de sosyal yönden basın mensuplarına yara vermesidir. Mesleğimizin itibarı ayaklar altına alındı ve bu durum içeren de dışarıdan da bakan için aynı gözükmektedir.
fyildirim@ogungazetesi.com.trOGÜN/20-26.Nisan.2008/Sayı:69/Sayfa:03