Suriye’de Ayşe Tatil’e çıkmalıdır

Bugün Suriye Türkmenlerine de aynı tavrı sergilersek, sonucunda olanlar tüm Türkler ile İslam alemine olacaktır.

Irak işgal edildiği zaman, ‘adalet dağıtacağız’ diyerek, ülkenin dört bir yanında bulunan işgal kuvvetleri Türkmen kardeşlerimizin evlerine girerek tabiri caizse çakılarını bile ellerinden almış ve ardından Irak’ta yaşayan barbar kişilerin kaleşnikofları görmezden gelinerek, Türkmenleri katletmelerine seyirci kalınmıştı.

Suriye Türkmenleri denince bazılarının aklına, Türk gibi bir şey gelirken, benim aklıma “Suriye Türkleri” geliyor.
Suriye de yaşayan Türkmenlerin çoğu Sünni Hanefi, ufak bir kısmı da Alevi Türkmen oymaklarıdır.
Arapça ve Türkiye Türkçesine çok yakın bir Türkçe konuşan bu Türkler, ülkenin diğer toplulukları tarafından “Türkmenler” olarak hep başkaları diyerek görmezden gelinmiştir.
7. yüzyıldan itibaren Oğuz akıncılarının Irak ve Suriye’de görünmeye başladığı ve yoğun Türk göçlerinin 10. ve 11. yüzyıllarda gerçekleştiği bilinmektedir.

Suriye’ye yerleşen Oğuz boyları iki koldan ilerlemiştir. Birinci kol; Halep, Hama, Humus ve Şam yöresine yerleşmiştir. Bunlar daha çok Bayat, Avşar, Beğdili, Döğer boyuna mensup oymaklardır.
Yavuz Sultan Selim, 1516 yılında Mercidabık’ta Memlukluları yenerek bugünkü Suriye topraklarını Osmanlılara bağlamıştır. Osmanlı Devleti’ne geçen bölge 1918 yılına kadar kesintisiz olarak 402 yıl boyunca Türklerin hakimiyeti altında kalmıştır.

1906’da yayınlanan Halep Vilayeti Salnamesinde, Halep’te yer alan Türk mahallelerinin adları sayılmakta ve Halep dışında 350 Türk köyünün varlığı yer almaktadır.
Suriye Türkmenlerinin ifadelerine göre Türkçe konuşan Türkmen sayısının yaklaşık bir buçuk milyon, Türkçeyi unutmuş Türkmenlerle beraber sayının 3,5 milyon civarında olduğu belirtilmektedir.
“Hafız Esed’in iktidarı ile Türkmenler yönetimden tasfiye edilmiştir”

Anadolu’da milli mücadele sürerken Suriye’de de Kuvayı Milliye birlikleri kuran Türkmenler, sonrasında Fransızlara karşı verilen bağımsızlık mücadelesinde de öne çıkmışlar ve Fransız mandasından sonra göreve gelen cumhurbaşkanları arasında Türkmenler de bulunmuş, Fransız işgali sona erdikten sonra Suriye’deki Türkmen etkisi 25 yıl sürmüş, 1971’de Hafız Esed’in iktidara gelmesiyle Türkmenler yönetim mekanizmalarından büyük ölçüde tasfiye edilmişlerdir.

Durum böyle olduğu halde neden Suriye konusunda hükümetin attığı adımların gereksiz olduğunu savunan siyasetçiler var ülkemizde anlamış değilim.
Hatta ülke olarak attığımız adımlar yeterli değildir, daha ivedi bir şekilde olaya müdahil olmalıyız. Aynı kandan aynı candan olan kardeşlerimizi ihmal etmemeliyiz.
Ortadoğu da Türkmen kardeşlerimizle kucaklaştığımız zaman süper bir güç olacağımızı bilen bazı güçler, kucaklaşmamızı engellemek için Türkmenlere yapılan zulümlere seyirci kalmışlar ve hatta zulümlere yardımcı olmaktan hiç çekinmemişlerdir.

Kendi insanımıza gösterdiğimiz ilgiden rahatsız olmalarının sebebi Türklerin birleşerek süper güç olmasından çekinmeleridir.

Bir düşünün!!!
Kerkük, peşmergenin, Batı Trakya Yunanistan’ın, Doğu Türkistan Kızıl Çin’in, Karabağ, Ermeni canilerinin, Güney Azerbaycan Perslerin, Halep ve Şam diktatör Esed’in işgali altındadır.
Kıbrıs ta tam bağımsız bir KKTC kampanyaları, Çin özerk bölgesinde Uygur Türklerine yapılan katliamlar, Irak Türkmenlerine zulüm yaparak söz sahibi olmaları engellenmesi, Azerbaycan ile bizim ortak paydalarımızı yok etme girişimi, şimdi ise Suriye Türkmenlerine yaşam hakkı tanınmaması ve bunlar gibi dünyanın dört bir yanında Türklere karşı Bizans oyunları senaryoları tezgahlanıyor.
Irak ta Saddam devrildikten sonra Türkmen Cephesi Genel Sekreteri Ercan Ketene ile görüştüğümde kendisi Türkiye den destek beklediklerini ve Türkmenlerin evlerine kanlı baskınlar yapıldığını söylemişti.
Maalesef seyirci kaldık ve kardeşlerimiz büyük bedeller ödediler.
Bu sebeple Irak ta yaptığımız yanlışı Suriye olayında yapmamalı ve seyirci kalmamalıyız.
Ülke olarak yaptığımız ve attığımız adımlar yeterli değildir. Kesinlikle zaman müsait olduğunda Türkmen özerk bölgesinin kurulması için adımlar atılmalıdır.
Türkmenler Suriye de tehdit halindedir ve onların güvenliği için yapılması gereken tüm adımlar acilen atılmalıdır. Bir Türk’ün burnu kanarsa bunun hesabı bize ait düşüncesiyle seyir terasından arenaya inmeliyiz.
Suriye’de Ayşe’nin Tatil’e çıkma vakti gelmiştir.

OGÜNhaber