Patinaj Yapıyoruz

Kesinlikle şu bir gerçektir ki! gözümüzün önünü göremiyoruz ve bu nedenle burada bence bir özeleştiri yapmalıyız. Geçtiğimiz hafta Manisa, İzmir, Ankara, Afyonkarahisar, Bursa, Diyarbakır ve Hatay'da 600 polisin katılımıyla, uyuşturucu satıcılarına yönelik 92 ayrı ev ve işyerinin eş zamanlı olarak basıldığı ‘Çalı' adı verilen operasyonda gözaltına alınan kişiler tutuklanıyor. Ama tutuklananlara cezaevinde yer bulunamıyor. Turgutlu Cezaevi'ne yerleştirilmesi gereken tutuklu zanlılar, cezaevinin dolu olması nedeniyle Manisa Cezaevi'ne gönderilmiş. Cezaevlerimiz dolu ise bu millet, toprak üstünde de, toprak altında da cezaevi yapmasını da bilir ama sorun yeni ve daha büyük cezaevleri açarak çözülemez.

12 EYLÜL DÖNEMİ GİBİ DOLU
Kamuoyunda Rahşan affı olarak bilinen afla 49 bine düşen tutuklu-mahkûm sayısı 90 bine yükseldi. Ve aynı hızla gidilirse 2008 yılı ortalarında cezaevindekilerin sayısının 100 bini geçeceği belirtiliyor. 12 Eylül askeri darbesinin hemen sonrası dönemde cezaevlerinde bulunan mahkumların sayısının 79 bin olmasını bugünle kıyaslayacak olursak, düşünülenden daha vahim bir tablo ile karşı karşıya kaldığımız ortaya çıkıyor. 8 ay sonra yani Temmuz 2008'de cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin toplam sayısı 100 bini geçeceği ise kesin gibi gözüküyor.

CEZAEVİ SAYISINDA YÜKSELİŞTEYİZ
Yeni cezaevi yapımında büyük kentlere öncelik verilerek, 41 yeni cezaevinin yapılmasına paralel olarak suçların önlenmesi için bir dizi çalışmalara başlayan hükümetimize bu konuda destek olmamızın gerekliliğinin farkına varmalı ve siyasi değil toplumsal bir seferberlikle bu işin üzerine gitmeliyiz. Çünkü; gerçekten inanılmaz bir derecede tehlikenin boyutları çok büyüyor. Bir tarafta iyiler, çocuklarını okullarda aldıkları eğitimle başarılı olmaları için mücadele verirken, cezaevlerinde yani diğer tarafta bulunan kötü kişiler, cezaevlerine kader mahkumu olarak istemeden düşen insanlara kapkaç, uyuşturucu satışı, dolandırıcılık, gasp ve terör konularında eğitim vererek bu kişileri kötüler ordusuna katabilmek için mücadele veriyorlar. Nüfusu itibarıyla Türkiye büyüklüğündeki İngiltere'de 139, Fransa'da 182, Almanya'da 248 ceza infaz kurumuna karşılık Türkiye'de bu sayı 392 civarında olması acı ama maalesef gerçek. İtalya 1986 yılında 700 olan cezaevi sayısını 230'a indirerek mi başarıyı yakaladı yoksa biz cezaevi sayımızı artırarak mı başarıyı yakalıyoruz diyerek hiç sordunuz mu kendi kendinize? Ülkemizdeki yöneticiler bu soruyu kendi kendilerine sorarak bu konuda çalışmalar yapmaya geç de olsa başlaması bence sevindirici bir hareket. Uluslararası normlara uymayan, fiziki şartları ve kapasiteleri itibarıyla eğitim ve iyileştirmenin kısıtlı ya da hiç yapılamadığı için bu yıl 46 ilçe cezaevi kapatıldı. Bakanlığımızın hedefinin cezaevi sayısını 2013 yılına kadar 250'ye düşürülmesi için çalışmalar başlatması ise gerçekten iyi bir adımdır. Özellikle büyük kentlerde cezaevlerinin kapasitelerinin çok üstünde dolu olduğundan, cezaevine giren kişilerin yakınları üst makamlardaki kişilerle irtibata geçerek ciddi bir torpille yakınları olan mahkumlarının ranzada yatmalarını sağladıklarını duyduğumda gerçekten çok şaşırmıştım. Bazı cezaevlerinde insanlar yer yataklarında yatarak yaşam mücadelesi verirken, bazı mahkumların yatağını başka mahkumlarla paylaşmak zorunda kalması cezaevlerindeki doluluğun hangi boyutta olduğunu gözler önüne seriyor. Ekonomik sorunlar ile uyuşturucu kullanımındaki artışlar, son yıllarda Türkiye'de suç işleme oranında önceki yıllara göre çok büyük yükselmeye neden oldu. Cezaevlerinin ağzına kadar dolu olmasına rağmen icra takiplerinde ve haciz işlemlerinde mal beyanında bulunmayanların 10 gün hapis cezası yatmasına seyirci kalanlar bu sıkıntının daha da çözülmez bir hal almasına neden oluyorlar. Büyük miktarların söz konusu olduğu ekonomik suçlarda cezanın uygulanması tartışılamaz ama nedense 500 YTL borcu olan bir kişi hakkında icra takibi yapılıyor ve mal beyanında bulunmadığı için ise bu insanlar hapse atılıyorlar. Sorun yeni ve daha büyük cezaevleri açarak çözülemez ama öncelikle suç oranını azaltmak, ekonomik koşulların düzeltilmesi, işsizliğin azaltılması ve çalışan insanların ise geçim sıkıntısından kurtarılması için ciddi çalışmalar yapılırsa bu sorunu sorun olmaktan çıkarabiliriz. İstenmeden işlendiği düşünülen basit suçlarda ev hapsi veya suçu kesinleşinceye kadar evinde gözetim altında tutulması veya bulunduğu şehir hudutları dışına çıkmamasını sağlama gibi yöntemler uygulanmalı ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bir de yazımın sonunda yetkililerden bir talebim olacak; lütfen yeni cezaevleri açmak yerine mevcut cezaevlerinde bulunan bölücüleri darağacında asmak için Amerika'yı bu yönüyle örnek alarak idamı getirelim ve böylelikle adli suçluların cezaevlerinde rahatça yatmalarını da sağlamış oluruz. (Elektrikli sandalyede olabilir.)


fyildirim@ogungazetesi.com.tr
OGÜN/18-24.Kasım.2007/Sayı:47
OGÜNhaber