Korkuları kibirle karışmış!

Viyana denince akıllara ilk olarak atalarımızın yaptığı kuşatmalar geliyor. Ama artık Viyana'ya "kuşatma" amaçlı gidilmiyor. Biz Viyana kapılarına kuşatmak için değil, atalarımızın kuşattığı şehri görerek, Mozart efendinin evinde 3 elham, bir fatiha okumak için gittik.

Kanuni Sultan Süleyman tarafından iki kez kuşatılan şehirde yer alan yüzlerce anıt, heykel, tabela halkın kafasında 'düşman Türk' imajını hala canlı tutuyor.

Birçok padişahın ve sadrazamın imparatorluğun topraklarına katmayı arzu ettiği Viyana şehri, Osmanlılar tarafından iki kez kuşatılmasına rağmen alınamamıştı.

Özellikle Merzifonlu Mustafa Paşa tarafından gerçekleştirilen 2. Viyana Kuşatması, zamanın Avusturya devleti tarafından Hıristiyanlığın kurtarılışı şeklinde değerlendirilmiş ve bugüne kadar ülkenin en önemli tarihî olaylarından biri olarak hafızalardaki yerini almıştır.

Türk tarihi hakkında en tanınan figür Mustafa Paşa olmuş, kendisi ölümünün üzerinden 300 yılı aşkın bir vakit geçmesine rağmen her yerde dev heykeller ile geçmiş kibirli bir şekilde yaşatılmaya çalışılıyor.

“DİN ADAMLARI TÜRKLERİN GAZABININ ANLATILDIĞI HEYKELLERİN SPONSORU”
Kapistran Kürsüsü katedralinin dış kuzey duvarında, bir vaizin ayakları altında ezilen bir yeniçeri ve Türk tuğralı temalı bir heykeli korkularını zafere dönüştürdüklerinin bir resmi olarak hafızama kazındı.  
Anıt ismini, Türklerin Belgrad'ı ilk kuşatmalarında aktif ruhani rol almış ve İstanbul Türkler tarafından fethedildiğinde heykelin bugün bulunduğu yerden Viyanalılara seslenerek Türklerin "gazabını" anlatmış olan vaiz Johannes von Capistrano'dan almış. 18. yüzyılda yapılan bu anıtın masraflarını Fransisken rahipleri karşılamış.

“UTANÇ HEYKELİNDE; PRENS EUGENE, OSMANLI TUĞRASI TAŞIYAN AT YERDE İKEN ÜZERİNDE ŞAHA KALKMIŞ”
Anıt ve heykellerde Avusturya tarihinin kahramanları sıkça Türk tuğları üzerinde boy gösteriyor. Mezarı Stephans Katedrali'nde bulunan Prens Eugène, Kahramanlar Meydanı'ndaki heykelinde, Türk tuğları üzerinde şaha kalkmış atıyla tasvir edilmiş.

Bu çirkin heykeli gördüğümüzde gerçekten çok üzüldük. Dünya üzerinde hüküm sürdüğümüz 600 yıllık hanedanlığımızda olsun, hanedanlığımızın ardından olsun hiçbir zaman bir milletin bayrağı veya sancağını ayaklarımız altına almadığımız için bu yapılan hareket gerçekten bizleri düşündürdü.

Her yerde Osmanlı askeri ile Osmanlı sancağı görmek mümkün… O kadar korkuları kibire dönüşmüş ki! övündükleri ile korkuları birbirine karışmış vaziyette…
Viyana seyahatimiz, eski zamanda vals yaparak, hava atan düşeş ve beşlerin torunlarının kibirli bir şekilde heykeller yaparak, bir milletin sancağını ayaklar altına aldıklarını görmemize vesile oldu.
Korkularını kibirle resmedenlere yazıklar olsun…
OGÜNhaber