Yeni Türkiye'nin esas yolculuğu şimdi başlıyor..

Araca bakım yaptırılır.

Uzun yol  için daha dinamik ve yolculuğu akıcı kılacak zinde ve güzergah bilgisi olan, cesur ve fikirdaş bir kaptan temin edilir.

Aracın deposu fullenir.

Bagaja yolculukta lazım olacak levazımat depolanır.

İşte Erdoğan, Türkiye ve AK Parti de galiba böylesi bir hazırlık sürecini başlattı. 

Çünkü 2002’de başlayan yolculuk süresince yaşanılan olaylar ve yol arkadaşlıkları, bundan sonra sürecek yolculuk için yeni bir hazırlık gereği hissettirdi.

Çünkü yolun bundan sonraki kısmı daha çetrefilli,  tehlikeli ve hayati virajlarla donanmış halde.

Evet, yolculuğun ilk etabı  zorlu idi ama inanın bundan sonraki çok daha zorlu görünüyor.

Yolculuğun ilk kısmında sadece yola dair çukurlar, su birikintileri, yağmurlu havalar gibi içsel ve sıradan denecek riskler vardı.

Ama yolun bundan sonraki kısmında özel tuzaklar, yolculukta fitne çıkaranlar, hatta yol kenarından ateş edenler… Fırtınalı, karlı kış koşulları olacaktır.

Bu yolda yolculara çelme takanlar olacaktır, ümitsizliğe düşenler olacaktır, koltuğu değişince nankörce eleştirenler olacaktır, yolcular arasına nifak sokanlar, huzursuzluk çıkaranlar olacaktır. Kaptan öyle bir dirayet, azim ve güçte olmalı ki; yolculuk boyunca  sinirlerine hakim olup, dikkatini dağıtmadan menzile ulaşma kabiliyetini göstermelidir.

Kanımca Erdoğan’ın istediği de budur…

Yoksa değiştirme kararını kaptan kötü diye vermedi. Bu kararın alınmasını sadece; sürüş tekniği, tarz ve strateji konusunda ortaya çıkan farklı perspektifler zorunlu kıldı. 

Çünkü gidilecek yol, yapılacak yolculuk hiç hata kaldırmayacak derecede hassas bir etap olmakla birlikte, son  derecede riskli ve inceliklidir.

Riskleri, tehlikeleri ve yol kazalarını artık hepimiz görüyoruz…

Paralel çete yollara pusu kurmuş ve kalleşçe bekliyor. Hatta yolcular arasına karışmış, en küçük sıkıntıda fitne çıkartarak kalplere vesvese verme konusunda çok mahir.

Paralel çete başka işbirlikçiler de bularak yolları tahrip etmekte, zemini bozmakta ve yolu kayganlaştırıp aracı kazaya uğratmak için bütün gücüyle saldırı düzenine girmiş bulunmaktadır.

PKK-Paralel Yapı sırt sırta vermiş, yolcuların menzile ulaşmasına mani olmak için şeytanla bile ittifaka girmeye hazır bir ruh halinde…

Onlar için Türkiye Cumhuriyeti aracı yeter ki  hedefe ulaşamasın, menzile yetişemesin. 

Tek istekleri bu ve bunun için de güzergahta her tür kalleş pusuları, puşt zulaları yapmaktan geri durmayacaklardır.

Tam da bu noktada risklerin dününü, bugününü bilen "Reis" yolun bundan sonraki etaplarındaki kahpelikleri, kalleşlikleri, alçaklıkları, olası nifak ve ihtilafları, yolda ortaya çıkacak münafıklıkları, korkakların bedbinliklerini düşünerek ve öngörerek; yol ve yolun güvenliği konusuna bizzat müdahil olma kararı aldı. Artık yolun ve yolculuğun her anında kontrol kendi inisiyatifinde olmalı idi. Çünkü inandığı değerler, misyon ve idrak bu mesuliyeti almasını gerektiriyordu. 

Müdahil olmadan izlediği yolculuğu artık bizatihi idare etme noktasında yönetime el koydu. 

Çünkü yolculuk artık "olmak ya da olmamak" niteliğine bürünmüş, "İstiklal ve istikbal" boyutlu bir hayat memat yolculuğu idi.

Evet, Türkiye’nin yeni yolculuğu başladı.

Şimdi "Yeni Türkiye" yolculuğu başladı. 

Millet, Ümmet, Ortadoğu coğrafyası için yeni bir hayatiyet yolculuğu asıl şimdi başladı.

Eğer Allah ömür verir de  yaşarsak, -çok uzak değil- belki beş yıl, ama en fazla on yıl içinde coğrafyamız ve bu toprak milletleri açısından yepyeni bir doğuş veya (Allah korusun) kopuş niteliği taşıyan günler gelmiş olacaktır.

Çünkü bu topraklar geçmiş tarihinin yaşanmışlıkları gibi belki de çok daha ciddi bir yeniden yapılanmaya, yenilenmeye, değiştirilme ve dönüştürülmeye maruz kalmış olacaktır. Yeni çizilmiş haritalar, yeni hükümranlıklar, el değiştirmeler, adeta yeni bir "Kavimler göçü"ne sahne oluşlar, mezalimler, katliamlar, yaşanması ne yazık ve ne acıdır ki muhtemeldir.

İşte bu yüzden kavi, dik ve diri durabilen Türkiye Cumhuriyeti, bu coğrafyanın ve coğrafya milletlerinin tek ümididir. Türkiye duygusallıktan uzak, uzun soluklu ve dik bir şekilde yolculuğa başlamak, başladığını sürdürmek zorundadır. Buna mecbur ve hatta mahkumdur. 

Çünkü bu duruş, tarihin Türkiye’ye yüklediği manevi ve ilahi bir misyondur.

Allah bu yolculukta yola revan olanların, yolu kolaylayanların, yolu temizleyenlerin, yol ve yolculara dua edenlerin muini olsun.

Yazıma Yorgun Demokrat şarkısı sözlerinin bir kısmıyla son vermek istiyorum;

"Karanlık yollardan geçtik
Zehir gibi sular içtik
Bir yanımızda ölüm
Bir yanımızda yar sevdik
Bir değil bin bir kere
Sırat köprüsünden geçtik
Cehennem denen illetin
Ta göğsünü deldik geçtik.
Bu yolda dönenler oldu
Mum gibi sönenler oldu
Yar göğsüne baş koymadan
Vurulup düşenler oldu.
Bir sen kaldın geride
Artık susma Yorgun Demokrat."
OGÜNhaber