Hatay Valisi milletvekili aday adayı olmak için istifa etmiş.
Yakışır valime!
Mungan'ın, "bu ülkede her şey olabilirsiniz ama rezil olamazsın" sözünü bir adım ileri götürüyor ve "rezil olmak da ne; ödüllendirilirsiniz" diyorum!
Vali Beyimiz için de öyle;
Kesinlikle beceriksizlik, gaddarlık, vicdansızlık ödüllendirilmeli,
Hatay'ı harap eden depremde, Hatay'ı ve depremzedeleri düşünmek yerine iktidarı öncelemesi ve bu uğurda sergilenen cansiperane mücadelesi ödüllendirilmeli!
Çünkü yüce insan, ulu şahsiyet süper Valimiz, depremin ilk iki-üç günü Hatay'dan çıt çıkarttırmadı,
Herhangi bir kanala bağlanıp "Hatay ölüyor, Hatay enkaza döndü." demedi ,
Bilakis, "ölen ölür kalan sağlar bizimdir" dercesine, yapması gerekenleri yapmayarak iktidarın gururu oldu ve örnek valilik sergiledi!
Evet,
Muhteşem(!) bir valilik yaptın Muhterem!
Ama artık valilik beyhude değil mi!
Yitik bir şehirde,
Enkaza dönen bir kentte,
Ölülere mi valilik yapacaksın değil mi!
Ölenlerin nasıl öldüğünün,
Kalanların ne hale düştüğünün,
Yaşanan dramın, acının, hüznün senin için hiç bir önemi yok değil mi!
Hakkındır; vekil de olursun, bakan da olmalısın!
Hatta cennette altından ırmaklar akan köşk bile almalısın!
Senin için ne yapılsa azdır!
Bir de tavsiye sana;
Bence Hatay'dan vekil ol.
Nasılsa insan sayısı azaldı,
Ama vekil sayısı hala aynı,
Daha kolay seçilirsin!
Şerefle il başkanlığı, pardon valilik yaptığın şehrin insanları canı pahasına sana oy verir!
Sevenleri toprağa dahi kavuşamamış ölü şehrin insanları, seni daha kolay seçtirir!..
Sonra da gelirsin;
Kaşın bile eğilmeden,
Alnın açık başın dik,
Hatay'ın enkazından, ölenlerin üzerinden, kalanların sırtından geçerek,
O Mecliste, "namusun ve şerefin" üzerine yemin edersin!
Bu arada,
Eğer ki, bir nebze olsa utancı kalmış birisi gibi vebalinin gereği olarak istifa etmeyip de, aday adaylığını bahane edip istifa ediyorsan; sana, defalarca yazıklar olsun!
İbrahim Kalın Amerika'da, Dışişleri Bakanı Moskova'da temaslarda bulunuyor.
Beşar Esad da Rusya'ya gitmiş ne hikmetse…
Suriye Dışişleri Bakanı ve Çavuşoğlu'nun bir görüşme yapacağı da söyleniyor.
Böyle anlarda, benim hep kafam karışır.
Hele de, bir seçime gidiyorsak…
Putin Erdoğan yakınlığını,
Putin'in, Erdoğan'ın iktidarda kalmasından yana olduğunu,
Ve Suriye Devlet Başkanı Esad'ın, Putin'in emrinden çıkamadığını da düşünürsek,
Acaba diyorum,
Seçimlerden önce,
Türkiye bir sınır ötesi harekata mı hazırlanıyor da, Rusya ve Amerika görüşmeleriyle de bunun altyapısı mı hazırlanıyor…
Çünkü bir sınır ötesi harekat seçimlerde her şeyi değiştirebilir,
"Beka-millet-milliyet-milli güvenlik" gibi söylemlerin öne çıkmasını sağlayabilir,
Ve hatta, Cumhur İttifakı'nın kaybetme riski olduğu bu seçimlerin ertelenmesini bile getirebilir….
Öylesine işte,
Aklıma geldi söyledim…
HÜDA PAR ve Cumhur İttifakı
İktidara yakın bir yorumcu diyor ki:
"Ak Parti, daha önce kendisine oy veren fakat sonradan kaçan muhafazakar Kürtleri yeniden kazanmak için bu partiyle ittifaka girdi."
Vay anasını be…
Hep öyle olur zaten;
AKP ile olursan doğru yolu bulmuş, dine-imana gelmiş ve sırati müstagim'e girmiş oluyorsun,
Ama Millet İttifakı ile bir iletişim oluşturursan; yolunu şaşırmış, sapıtmış ve dinden-imandan çıkmış oluyorsun!
Oh be,
Ne güzel dünya!
Yüzsüzlüğün bu kadarı…
Tevfik Göksu,
Esenler Belediye Başkanı ve İBB-Ak Parti Grup Başkanvekili.
Bu muhterem, İmamoğlu'nun bir videosunu izletip; güya, aynı konuda iki farklı söylemi olduğunu göstermeye çalışıyor.
Üstelik bunu, hem televizyonda hem de İBB meclisinde izletiyor.
Sonra videonun montaj olduğu ortaya çıkıyor.
Tevfik Göksu'dan çıt yok.
Demagoji yapmak ise İBB'nin AKP Sözcüsü Murat Türkyılmaz'a kalıyor ve bu zat da şöyle diyor:
"Evet, çok doğru olmamış,
Siyaseten etik bir durum değil,
Üzüntülerimi ifade etmek istiyorum.
Ama özürlük bir durum yok,
Çünkü kasten yapılmış bir mesele değil…"
Bilmiyor musunuz;
"Kar erir, itin boku ayaza çıkar" diye bir söz var.
Efendi,
Sizin montajcılar şu bilişim çağında bunu bilmeyecek kadar cahil mi!
Ben hiç sanmıyorum,
Ama ahlakçının ahlaksızlığı böyle bir şey işte!
Böyleleri özür dileyecek erdemi bile yitirmişler ki; sıçtık bari sıvayalım kabilinden, "özürlük bir durum yok" diyebilecek kadar ileri ahlakçılar!
Kasıtlı yapılan bir şey değilmiş!
Bence de değil,
Çünkü kasıtlı yapmış olsanız normalini-doğrusunu yapardınız,
Yanlışı, çarpıtmayı, etik olmayanı yapmak sizin normaliniz olmuş!
Daha ne söylenir ki size,
Sizde yanlışla doğru yer değiştirmekle kalmamış; yüzsüzlük ve pişkinlik zirve yapmış!