Milletvekili var, gazeteci var, akademisyen var, sanatçı eski vekil var, parti merkez üyesi var.
Var da var…
Tamam dedim.
Güncel ve genel siyasi gidişatla ilgili bilgileneceğim.
Aydınlatacaklar bizi,
Yüksek fikirlerinden istifade edeceğiz, dedim.
Ama arkadaş, bu da ne…
Sakince başlayan fikir ve düşünce beyanları, yüksek öngörüler, akademik bilgiler bir süre sonra yerini sözün şehvetine kapılmışlık içinde tencere dibin kara, seninki benden kara noktasına geliverdi.
"Akp var ya Akp…
Parti içi demokrasiden habersizdir.
Halkın seçtiği başbakan bile Erdoğan'ın bir sözüyle istifa ettirildi"
Bir diğeri araya giriyor;
"Yahu ne diyosun sen,
AKP’de farklı bir ses hele bir çıkart da, gör sonunu"
Karşı tarafta oturan bir iki kişinin yüzleri kasılıyor, dişler sıkılıyor ve ciddiyetle notlar alınıyor.
Tahammül azalıyor ve bir şahin gibi atak pozisyonuna geçiliyor.
"Hele sen bitir de, ben senin……
Tamamla sözünü tamamla da…" deniyor.
Konuşan kişi ise;
"ben seni nezaketle dinledim, bölme sözümü. Ne söyleyeceksen sıran gelince söylersin" diyor bilgece.
Modaratör karşıdakilere dönecek ama o anı beklemeye tahammül bitmiş.
Bir anda coşu huruşa geçiyor ve;
"Sen CHP'ye bir bak.
Sizin partiniz falan filan feşmekanı ihraç etti.
Farklı seslere bile tahammülünüz yok,
Önce kendinize bir bakın; birbirinizi yiyorsunuz" kabilinden sözler.
Bilenmiş fakat akademik titrin ağırlığıyla dişini sıkan akademisyen başlıyor;
"Bir siyaset bilimci olarak…
Söylediğiniz sözler afaki,
Realitesi olmayan söz ve laflar,
Seçim iddialarınız teknik olarak muhal ve mümkünsüz,
Bakın, size işin kanuni ve siyaset psikolojisi boyutunu anlatayım"…
Söz kesmeler, araya girmeler, sinir katsayısının yükselmesi ve zaman zaman nerede ve kim olduğunu unutarak kişiselleştirmelerle nezaketsizliğe dikkat çeken görüntüsel nezaket reveransları…
Allah’ım…
Bu nedir yahu,
Nedir arkadaşlar…
Takdir ve tebrik ediyorum sizleri.
Helal olsun be; konuşturmadın karşındakini, anasını ağlattın…
Adamı parçaladın; söyleyeceklerini bile unutturdun.
Program bitmeden bile tebrik mesajları gelmeye başlamıştır.
"Hocam-vekilim; helal sana, adamın sinirlerini zıplattın.
Yedin valla yedin."
Neye üzüldüm biliyor musunuz;
Gerçekten fikrini söylemek, düşüncesini paylaşmak için gelen bir iki kişiye..
Şaşkınlık içinde; "yahu nereye düştüm böyle, bu ne haldir" yüz ifadesiyle kendini oradan ışınlamak isteyen mahcup hallerine…
Durum ne biliyor musunuz…
Amiyane deyişle resmen bir sidik yarışı.
Sadece galebe çalma çabası,
Kimin sesi daha çok çıkarsa o yener metaforu,
Hadi bakalım, bu gece de "koyduk, yedik, bitirdik" şeklinde hezeyanik ve arazlı başarmışlık gururu.
Ayıp beyler ayıp…
Sadre şifa bir söz etmediniz.
Allahaşkına sakin bir anınızda, kendiniz olabildiğiniz bir vakitte –ki olabiliyorsanız tabi- katıldığınız açık oturumu yeniden bir izleyin.
İzleyin ki; belki utanırsınız,
Belki kendinizi ayıpsarsınız,
Belki, "bu ben değilim ya" dersiniz.