Bu hassas dönemler herkesin sorumluluk içinde olması gereken zamanlardır.
Hele de kamuoyunca bilinen ve liderlik konumunda olanlar için, bin düşünüp bir konuşma anlarıdır.
Sağduyu, soğukkanlılık, dahili ihtilafları bir kenara koyarak birlik ve beraberlik gösterilmesi gereken anlarda fevri ve kişisel iktidar ve ihtiras sözleri zehir etkisi yapar.
Şimdilerde de, devlet ve vatan olarak böyle önemli bir süreçten geçiyoruz.
Tarihin örneğine şahit olmadığı tehlikeyle karşı karşıyayız.
Dört bir yandan ateş çemberindeyiz.
Hal böyleyken bir de muhalefet liderlerinin söylediğine bakın.!
Kılıçdaroğlu bağırıyor; “İktidarın mülteciler için 30 milyar dolar harcadığı yalandır.”
Bir sebepten sıkıntıya düşmüş ve Meclis önünde kendini yakmaya çalışan bir vatandaşa, sakin olmayı telkin etme yerine;
“Git kendini sarayın önünde yak, hatta sarayı da yak.”
Daha önce Fırat Kalkanı harekatında şahadete eren askerlerimizle ilgili;
“El Bab’da kaybettiğimiz 70 askerimiz Esad için hayatını kaybetti” diyor.
Meral Akşener’e bakıyorum..!
Hırs kendisini öyle bir sarmış ki; kendini de, ülkeyi de yakacak noktada.
Nerdeyse iktidarı düşürmek uğruna, devleti düşürmeye razı..!
Her konuşmasında iktidarı eleştirirken adeta zehir kusuyor.
Toplumsal hassasiyetleri kaşıyor, kin ve garez tohumları saçıyor.
İktidarı sevmeyebilirsin, eleştirebilirsin, yerden yere vurabilirsin.
Ama bunu yaparken, içinden geçtiğimiz “beka” sorununu ve karşı karşıya olduğumuz büyük tehdit ve tehlikeleri asla göz ardı edemezsin ve etmemelisin.
Toplumun sinir uçlarına basarak eline ne geçecek…
Söylemlere bakın;
“…Çünkü bunların bedelli ile işleri bitti. Kendi çocuklarını kurtardılar. Ben diyorum ki madem operasyona bu kadar heveslisiniz kendi çocuklarınızı gönderin bu kadar basit. Kendi çocuklarınızı bu harekâtın ön saflarında, birliklerin içerisinde görmek istiyoruz"
Provokasyon, kızgınlık ve tahrik kokan, ihtilaf ve nifak zehri zaçan sözler…
Afrin Harekatıyla ilgili olarak kendisi en büyük stratejist ve taktisyen sanki.
Sanki, daha önce benzeri durumlarla defalarca karşılaşmış ve defaatle bu konularda karar vermişçesine konuşuyor;
“Milleti aldatmayın. Afrin'e harekat yapmak isteyen, çeneyi kapatır, verir talimatı sonra da gerekliliklerini yerine getirir. Ondan sonra sonuçlarını takip eder. Bağırarak, çağırarak, harekatın ilan edilmesi demek, 'Gelin bizi ayırın' demektir."
Şuna bakın,
Sanki bir diplomasi dehası.!
Adeta bir külhanbeyi gibi ver talimatı, silindir gibi geç git ha.!
Çok kolaydı bu işler değil mi Sayın Akşener.
Gerçi dediğin gibi olsaydı bu defa da bağıracaktın;
“Diplomasi diye bir şey vardır, öyle çeneyi kapatıp talimatı vererek bu işler olur mu” diye..
Yetkililer hiçbir şey bilmiyor değil mi.!
Diplomasiyi son raddeye kadar zorlayarak, harekat için en uygun zemini hazırlamak bağırıp çağırmak oluyor öyle mi.!
Yahu Sayın Akşener; bu bir milli mesele,
Bir savaş halindeyiz.
Bu durum bir İçişleri Bakanı’nın atadığı Emniyet Genel Müdürü’nü makamına oturtmak için bir gece baskını yaparak, kapıları kırarak kuruma girmek gibi bir şey değil..!
Nasılsa sorumluluk makamında değilsin.
Boş atıp dolu tutmak çok kolay.
Yahu biraz da, geldiğin yeri, büyüdüğün fikir iklimini ve seni sen yapan milliyetçi zihniyeti yeniden hatırlasan…
Tek yürek, tek ses ve tek vücut olmamız gereken bu dönemde ihtiras, ihtilaf ve asabiyet tohumları saçmak yerine; “hepimiz aynı gemideyiz, ülke bizim ülkemiz. Konu, vatan-millet-devlet ise, dahili ihtilafları unuturuz” şeklinde sorumluluk bilinciyle hareket etmek çok mu zor allahaşkına..!
HDP ile ilgili eleştiri bile yapmayı lüzumsuz sayıyorum bu konuda.
Onların ne olduğu/olmadığı zaten ortada.
Ama siz; Kılıçdaroğlu ve Akşener…
Zehir akıtmayın ağzınızdan.
Bu ülke bizim, hepimizin.
Yahu sayın Akşener.
Bu ülkede cepheye gitmeyecek bir vatan evladı yoktur.
Eminim bunu sen de biliyorsun.
Ama sen, söylediğin sözlerle,
Bir milletvekilin; “iki oğlumla birlikte Afrin’de savaşmaya hazırım” hamasetiyle,
En çok da kime zarar veriyor biliyor musun..!
Bu ülkenin askerine, subayına, ordusuna, inancına, imanına, birliğine ve beraberliğine.
Allahaşkına, birazcık gem vurun bu kontrolsüz hırslarınıza,
Birazcık sahip olun dilinize,
Siz, kişisel iktidar hırsıyla ölçüsüzce konuştukça en büyük zararı, millet ve milliyetimize veriyorsunuz.
Erdoğan nefretiyle yanan ruhunuzla hareket ettikçe, dilinizden zehir akıyor.
Emin olun ki; bu kadar kin, garez ve nefretle birlik ve beraberliğimizde delik açtığınızın bile farkında değilsiniz.
Yapmayın, etmeyin.
Sözlerinizle, harici hasımlara ve düşmanlara çanak tutan bedhah’lardan olmayın.
Yazıktır, günahtır.
Siz, sözlerinizle Erdoğan’a değil; millete, vatana ve devletin azametine halel getiriyorsunuz.
Siz, böylesine sorumsuzca hareket edip konuştukça, sözlerinizle yaktığınız ateş, sadece sizi yakmakla kalmayacak; hepimizin varoluş sebebi, ülkesel varlığımıza onarılmayacak hasarlar verecektir.
Hiç olmazsa; ülkemiz için şu kritik anlarda milli olmayı, vatanı öncelemeyi ve bekamızı temel esas alarak konuşmayı deneyin…
Sakın bunları yazdığım için kızmayın.
Çünkü siz sorumlu ama sorunlusunuz.
Sorununuz Erdoğan olabilir ama sorumluluğunuz Vatan’dır.
Sorununuzla mücadele ederken sorumluluğunuzdaki Vatan’ı hiçe sayamazsınız.
Allah ıslah etsin,
Akıl, fikir, basiret versin..!