Adı Murat, Soyadı Kurum…
Şehircilik kurumunda bakandı,
Galiba yetinemedi,
Şehr-i İstanbul’a başkan olmayı murat eyledi…
Neticede, taşı toprağı altın bir şehir.
Tam bir, Ankara’dan abim gelmiş havası,
Ama Teşkilat-ı AK Parti’de hazan sarısı…
Geldi, Boğaz’ı seyreyledi,
Gördü, oy istedi,
Eleştirdi ve metreledi…
Ve bir aslan gibi kükredi;
“Muradım fetihtir,
Ya İstanbul beni alır ya ben İstanbul’u!”
Ama ne İstanbul’u aldı ne de İstanbul onu…
Ret yedi,
“İstanbul İstanbul olalı,
Hiç görmedi böyle keder,
Yollar senindir Murad’ım,
Ankara seni bekler” sözleriyle yola revan edildi…
Kızgındı,
Hınç doluydu…
Sükut-u hayal içinde Ankara’ya dönüyordu.
Artık intikam anı gelmişti;
Gün göstermeyen İstanbul’a gününü gösterecek,
Şehrin çevre ve çehresini solduracak,
İstanbulluya mum tutturacak,
Murat’ı reddetmek neymiş,
Kurumsal olarak soracaktı!..
Vallahi de oldu,
Öldü derken dirildi.
Mübarek sanki Hint kumaşı,
“Henüz çok gencim, katlanamam,
Adım Murat soyadım Kurum,
Ben kurumsuz yaşayamam,
Atanmam lazım atanmam” diye, Reis’e nalan eyledi…
Işıltılı gözlerle, boncuk boncuk ter içinde işaret bekliyordu…
Kıyamadı Reis,
El etti, göz etti; “gel bakalım Murad’ım” dedi.
Zaten zaman değişim vaktiydi.
Tekerleme misali;
“Ya şundan ya bundan en muvafık gör-dü-ğüm-den” diyerek,
Haseki Mehmet’i affa mazhar eyledi.
Kurum’a da dedi ki:
“Tasalanma yiğidim,
Muradım senden yana…
Vakt-i değişim mukadder,
Şehristanbul olmadı,
Şehircilik senden yana…
Otur kurum koltuğuna,
Elinden geleni ardına koma.
Artık Demokles’im sensin,
Kılıçdarımsın,
Kılıcın keskin ola,
Hamdola, hayırlı ola,
İstanbul’u dar et imam oğluna!”
************
Mehmet Şimşek
Diyor ki:
“Vatandaşımızı enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz…”
Pardon, hangi vatandaşı?
Vatanı aşını yiyip, suyunu içip, meşk içinde kendinden geçip,
Vatanın taşını-toprağını, sahilini-dağını kendine hak gören,
Lütf-u iktidarın sadık bendesi, vergiden muaf azgın azınlığı mı kastettiniz Sayın Bay Ş?..
Ya geride kalan 80 milyon?
Onlar sadece bir sayı,
Kemmiyetten ibaret…
Onlar vatanın taşı,
Bahsetmeye ne hacet…
Onlar ömür törpüsü, gider kalemi ve enflasyonun en büyük nedeni,
Onların cirmi-cismi ne ki ezilsinler!
Onlar, fillerin dövüşünde ezilen çimler,
Onlar bal yapmayan arılar,
Kemirgenler, asalaklar, parazitler…
Halbuki,
Vatandaş denilen şey olmasaydı; ne kolay olurdu enflasyonla mücadele,
Ne kolay olurdu Maliye Bakanlığı…
Bu Bay Ş. ilginç bir adam,
Belki de kabinenin en rahat üyesi…
Karnından geldiği gibi konuşuyor,
Enflasyon-menflasyon umuru değil;
“Muska yazdım ekonomiye,
Tutarsa da ipime, tutmazsa da ipime” dercesine…
Adeta, sadece işimi yapıyorum,
Ben bir profesyonelim ve görev tanımımda vatandaşı korumak veya memnun etmek gibi bir şık yok dercesine…
Adeta,
Her yerde ve devirde böyledir,
Altta kalanın canı çıkar; bu mukadder.
Kader bu ise, vatandaş saf saf neden benden bir şey bekler dercesine…
Şu mudur o halde:
Bay Ş’nin görevi ezdirmemek değil; ezdirmedik demektir,
Enflasyonu düşürmek değil; enflasyona alıştırmaktır,
Vatandaşı düşünmek değil; vatanda taş taşıtmaktır,
İyi yaşatmak değil; …mış gibi yapmak, kandırmak ve sandırmaktır!
**************
Bozkurt İşareti
Milli futbolcumuz Merih Demiral attığı gol sonrası “Bozkurt İşareti” yapmış.
Yapabilir mı?
Bence yapar ve kimseyi de ilgilendirmez!
Irkçılık içerdiği iddiasıyla,
Bir Alman Bakan tepki göstermiş,
UEFA soruşturma başlatmış…
Ben olsam şunu söylerdim ve söylüyorum:
“Bozkurt işareti ırkçılık içermez,
Türkler’de tarihsel bir figürdür.
Tepki gösterenler, soruşturma açanlar, ırkçılıktır diyenler halt etmişler ve bokunu çıkartmışlar…”
Ama arkadaş,
Koca koca insanlar ayaklandı ve savunmaya geçti:
“Sen önce Nazi geçmişine bak,
Sahaya muz atarak siyahî futbolculara ırkçılık yapan siz değil misiniz,
Irkçılık diyorsan aynadaki yüzünüze bakın!”
Böyle bir sürü cümle kuruldu ve hala da kuruluyor.
Muhtemelen, Merih Demiral bile bu kadar ses getireceğini düşünmemişti.
Yahu bu neyin kompleksi, neyin travması ve neyin ezikliği…
Neden hemen defansa geçiverdik,
Ve “tencere dibin kara/Benimki senden kara” misali, “Sen de…” diye başlayan cümleler kurmaya başladık!
Yoksa Merih defans oyuncusu olduğu için mi katı bir defansa geçtik!
Yahu, kaale bile almayın,
Umursamayın,
Rutin bir şeymiş gibi davranın gidin!
Efendiler!
Eğri oturup doğru konuşalım;
Bozkurt İşaretinin Türkiye’de bir parti ile özdeş olduğunu hepimiz bilmiyor muyuz!
Bunu Avupalı’ların da bilmemesi mümkün mü!
Öyle bile olsa; “Bozkurt İşareti, bizim tarihsel bir figürümüz sizinse derdiniz oldu” diyerek gülüp geçmek, galibiyetin keyfini çıkartmak ve sonraki maça odaklanmak varken, bu kadar çene yormaya ne gerek var!
Gerçi ben ne ve kime konuşuyorum ki…
Bir Tarih Profesörü,
Üstelik Milli Savunma Üniversitesi Rektörü olan bir akademisyen,
“Viyana 341 yıl sonra düştü.
Viyana önünde Kızılelma için can veren Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve bütün şehidlerimizin ruhu şad olsun” diyerek; bir futbol maçını savaş, alınan galibiyeti Viyana’yı fetih olarak görüyor ise,
Benimki de laf işte…
Neyse,
En iyisi mi boş verin şuana dek dediklerimi...
“Avusturya galibiyeti hilalin haça galebesidir,
Avusturya galibiyeti İlayı Kelimetullah’ın/Türk-Cihan Hakimiyet Mefkuresi’nin diriliş ve şahlanışıdır…
Avrupa Avrupa duy sesimizi,
İşte bu Türklerin ayak sesleri…
Nasıl yendik ama; LGBT’cileri, Nazicileri, Siyonistleri, dış güçleri ve içimizdeki Avusturyalıları….
Nasıl koyduk ama…”