Neden avukat istemesin ki…

"Adam, kümesten yumurta çalarken, suçüstü yakalanır…
Üstü başı toz toprak içinde.
Tavuk tüyleri elbisesinin her yerinde.
Cepleri yumurta dolu…

Adamı mahkemeye çıkarırlar...

Hâkim sorar:
- Neden hırsızlık yaptın?

Adam:
- Avukat istiyorum hâkim bey...
Avukat olmadan konuşmam.

Hâkim:
- Yumurtalar cebinde...
Kümesin içinde yakalanmışsın...
Tavuk pisliği her tarafına bulaşmış...
Hırsızlık yaptığını gören çok...
Avukat gelip ne diyecek?

Adam:
- Vallahi ben de onu merak ediyorum hâkim bey?..
Acaba avukat ne diyecek?"


-Her şey aşikarken, adamın avukat istemesine sen ne dersin Troyalı?..

-Ooooo…
Neler denir neler…
Çıkmadık candan ümit kesilmiyorsa; adam da, avukat ister ve kurtulur da…

-Ama böyle olmaz ki…
Çıkmadık candan ümit kesilmez derken; burada canı alan da, veren de Allah'tır ve Allah'tan ümit kesilmez, bilirsin Troyalı…

-Orada Tanrı varsa burada da kendini "Tanrı" gibi gören insanlar var.
Değil mi ki; idam diyen de insan, beraat diyen de…

Sen ne diyorsun,
Valla dünyadan bihabersin!..
"İpten alan" avukatlar var.

Hele de;
Nüfuzlu dostlara sahipsen,
Paran veya dayın varsa,
Veya, lüks mü lüks hotelin varsa,
Bir veya birkaç inşaat şirketin varsa; beton aşığıysan,
Lobi, klik ve sehemlere yakınsan,
Bir tarikat veya cemaat bağın varsa,
Partiliysen,
Ve bir de, üst düzey yetkililerle fotoğraflar çektirmişsen,
Hatta, onlarla "cürüm ortaklığın" varsa,
Yani, birlikte yiyip-içip, meşk etmişsen,
Suç işlemiş ve gayrimeşru para paylaşmışsan,
Yani, aynı deliğe s.çmışsan,
Yani, dününü yutmuş, vicdanı uyutmuş, nereden gelip nereye gittiğini unutmuşsan,
Ve de, toplum çürümüş; her şey normal karşılanıyorsa,
Tepkisizleşmiş, etkisizleşmiş, sinmişse,
Misal; deveyi diken……………….. noktasına gelinmişse,
Yapanın-çalanın-soyanın yanına kâr kalıyor; milletin "şeyini şey ederim" demek umursanmıyorsa,
Utanma unutulmuş, unutma bir kurtuluş olmuşsa,
"Ne olacak; bal tutan parmağını yalıyor, ne kıskanıyorsun ki…", deniyorsa,
Yanlışa yanlış demek,
Ses vermek,
Asgari insani refleksle tepki göstermek, tazminat davaları getiriyor ve bazı mahkemeler tazminata hükmediyorsa,
Güç ve güçlünün karşısında duranlar öteleniyor, ötekileştiriliyor, önemsizleştiriliyor ve "sen benim kim olduğumu biliyor musun-gününü göstereceğim" diye parmak sallanıyorsa,
Ve de, parmak sallayan haramzade, haktan yana olana galip geliyorsa,
Yani, "kanun diye kanun diye, kanun çiğneniyorsa…"
Kanunu çiğnemek pirim yapıyor, taltif görüyorsa;
Neden avukat istemeyesin ki!...

Sadece yumurta çalmış; kümese çökmemiş,
Kümesin sahibinin, hoteline de çökmemiş.

Pardon ya…
Tavuk besleyen garibanın hoteli mi olur,
Benimki de laf işte…
Adam, tavukları da çalarak, malı götürmemiş…

Üstelik, adam bir emek harcamış; çalmak için çalışmış.
Üstü başı toz-toprak içinde kalmış.
Belki, cebinde yumurta bile kırılmıştır; zavallı hırsızın(!)
Elbisesi bile batmıştır, belki de…

Kaldı ki; birkaç bin dolarlık elbise hediye edeni bile yoktur, adamcağızın(!)
Eni sonu yumurta be ya!..
Amma da büyüttünüz yani…

Hal böyleyken;
Deveyi hamuduyla götürenler kurtulurken,
"Temiz toplum-temiz siyaset-temiz yargı" çağrısı yapmak; mafyaya kalmışken,
Bir yerel mahkeme, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamıyorum derken,
Güç-para ve yetki sahipleri Tanrı'yı oynarken,
Yani, tuz kokmuşken;
Adam, neden avukat istemesin ki…
Onun çaldığı, sadece yumurta,
Devede kulak bile değil!..

Nazım Hikmet:
Vatan çiftliklerinizse,
Kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
Vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
Vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
Fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
Vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
Vatan, mızraklı ilmühalse,
Vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
…………………………………………
Vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
Ben vatan hainiyim!..
Yazın, üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nâzım Hikmet, vatan hainliğine devam ediyor hâlâ…
OGÜNhaber