Ne zaman helallik istenir?

Koskoca devlet,
Pardon iktidar; "helallik isteyecek" ve siz buna burun kıvıracak,
Tartışacak,
Ve, lütf-u iktidarı reddedeceksiniz,
Öyle mi!
Hadsizlik, densizlik, gaflet ve dalalettir bu(!)
Dinde "seferilik" diye bir şey var.
Buna göre, 90 km ve daha uzak bir yere gidersen namazların farzını iki rekat kılarsın.
85 km olursa kural işlemez mi diye sorsan; hemen, Hanefî isen 85 km de olur derler!
Konsept muhafazakarlar ve cennetçi Müslümanlar bunu iyi bilirler.
Desen ki;
Yahu arkadaş,
O zamanlar bu mesafe, yaya veya deve ile 18 saat civarı bir zamana denk geliyormuş.
Şimdi ise farklı ulaşım araçları var ve en fazla 1 saat sürer.
Hatta bırak 90 km'yi; 900 km, uçakla 1 veya 1 buçuk saat sürüyor.
Hal böyleyken, neden seferî olunsun ki?
Muhteremin işine geliyor ya,
İzahı hazır;
Bu bir "İkram-ı İlahi"dir; reddedilmez!
Aynı muhteremlere ve ılık su Müslümanlarına göre, bir devletlünün "helallik istemesi" de böyle bir şeymiş!
İkram-ı Ul'ul Emr'miş ve reddedilmezmiş!
Aksi halde,
Nasıl İkram-ı İlahi'yi reddetmek Allah'a (Tanrı demiyorum. Kendisi de konsept muhafazakar olan Bahri abim gönül koyuyormuş) nezaketsizlik olarak telakki ediliyor ise; bu da, öylesi bir zarafetsizlik, nezafetsizlik ve nezaketsizlik olurmuş!..
Ama bu kendine Müslüman muhteremler, Allah'ın defalarca tekrarladığı "akletmeye" dair buyruk ve öğütlerini hatırlamazlar!
Çünkü işlerine gelmez.
Eğer akletseler,
Tıpkı "Beni dinleyin ey Cemaat " diyen Hz. Ömer'e;
"Seni dinlemiyorum Ya Ömer…" diyen Müslüman gibi dikilip,
Ve, "hadi ben helallik verdim diyelim ama ölenlerin helalliği ne olacak,
Verdiğim helallik onların hakkına tecavüz olmayacak mı!" demeleri gerekirdi!
Ama nafile,
Bizim cennetci, iktidarcı, Emevist ve kaderist Müslümana göre akletmeye ne hacet!

Kaldı ki,
Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış diye bir söz var.
Sanki helallik verilip verilmemesi, isteyenlerin çok da umurunda…
Verirsen ünü artar, vermezsen de; vermediğinle kalır,
Merdut vatandaş olur,
Susturulur,
Ya göçer ya kaçarsın,
Ya da, nisyana bırakılırsın!
Onlarsa en iyi yaptıklarını yapar;
Rol kaparlar, mağdura yatarlar, Dadaloğlu olurlar,
"Avşar Elleri'ni" yeniden yazar; "Ölen ölür kalan sağlar bizimdir" derler ve seçim gündemine geçerler!
Ama eğer,
İnandığımız, bildiğimiz Allah; her şeyi gören-bilen-işiten ve adaletlilerin en adaletlisi ise,
Ki, buna asla şüphemiz yok!
O, "Ölen öldü kalan sağlar sizindir" demeyecek; adaleti gözetmeyen idareciye "Maun Suresi"ni çok güzel hatırlatacaktır!

İnsanı Yaşat Ki Devlet Yaşasın
Bu sözü 20 senedir öyle çok işittik ki…
Artık, hele de bir siyasiden,
Veya bir liderden bu sözü duyunca "Eyvah eyvah" diyor ve kaygılanıyorum!
"Acaba hangi emel ve kişisel isteğe kamuflaj yapılıyor ki" demekten kendimi alamıyorum.
Bu durumda, elimde olmadan aklıma şu iki soru geliyor;
1-Şeyh Edebali Osman Bey'e bunu söylerken bir kaygı ve gerekliliğe binaen mi söylemişti?
2- Söylediği sözün, günümüzde böyle kullanılacağını ve bu hallere düşürüleceğini bilseydi veya hissetseydi yine söyler miydi?

Kızılay ve Çadır Satması
Şaşıranlara şaşırıyorum ben de…
Yahu ne satması; uyduruyorsunuz!
İsmiyle müsemma, adı Kerem ve kendine kerim olan bir zat-ı muhteremle ilgili neden "goygoyculuk" yapıyorsunuz!
Adamcağız;
"Alın, bunları depremzedeye dağıtın ve siz de sevaptan nasiplenin" demiştir!
"Ya karşılığında aldığı 46 milyon TL neyin nesi mi?" diyorsunuz?
Yahu aşk olsun,
Öyle bedavaya sevap kazanmak nerde var!
Değil mi Bahri abi; cennet ucuz değil, cehennem lüzumsuz değil!
Peki merak ediyorum ve soruyorum abicim,
Hani Tanrı'dan, pardon Allah'tan el almış ve cennet-cehennem için pass bilet kontenjanınız varmış gibi konuşuyorsunuz ya;
Acaba cennete gitmek için Kızılay'dan kaç çadır veya ne kadarlık konserve yiyecek almak gerekiyor?

Maun Suresi Meali
Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! (1)
İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir. (2-3)
Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, (4)
Onlar namazlarını ciddiye almazlar. (5)
Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. (6)
Ufacık bir yardıma bile engel olurlar. (7)
OGÜNhaber