Benim maskem seninkinden güzel…
Olur mu hiç; benimki N95.
Doktorların bile bulamadığı bir maske…
Yahu arkadaş devlet bir maskeyi bile doğru düzgün dağıtamadı…
Paramla rezil oluyorum; bırakın da maskemi kendim alayım…
Maske dağıtımı devletin kontrolündedir. Kimse maske satamaz…
Gelişmiş ülkeler maske bulamazken, bilmem şu kadar ülkeye maske veriyoruz…
Yahu arkadaş ne telaşlanıyorsun; tülbentini al, şöyle şöyle yap; al sana maske…
Bu siyah maskeler yok mu, siyah maskeler; bir halta yaramıyor, üst kısım açık ve oradan virüs giriyor…
Maskesiz çıkmam abi…
Abi bir milyon maske var; çok uygun fiyata satarım…
En iyisi maske fabrikası kurmak; para maskede…
Daha neler, neler…
Ne "maske"ymiş be arkadaş…
Ne kadar meraklıymışız; maske’ye…
Maske denen ve on-yirmi kuruşa satılan aparat meğer ki ne kudrete sahipmiş…
Maskeyle yatıyor, maskesiz kalkıyor, maske satıyor, maske alıyoruz…
Yüzüne bakan adama; “tanımadın mı beni,” diyor.
Tanıyamadım deyince,
Maske altı gülümseme sonrası gizemli ve buğulu bir sesle;
"Haaa maskeden dolayı tanıyamadın" diyor.
Keramet maskedeymiş valla…
Aklıma The Mask (Maske) diye bir film geldi.
Adam banka memuru,
Bahtsız bedevi adeta…
Deniz kenarında avare şekilde dolaşırken bir maske bulur.
Bir gün merak edip, takar maskeyi.
Bir anda değişir,
Marifetlere bürünür,
Cins bir adama dönüşür,
O korkak, sünepe adam bir kıza bile aşık olur…
Yapımcı ve senarist galiba insan denen varlığın içinde "nasıl cins bir hayvan var" onu görmek isteyip bu filmi yapmışlar.
İnsanın altbenliğini "hele biraz kaşıyalım, neler çıkacak neler" demişler galiba…